İstanbul, hiçbir tarım ürününde ihtiyacını karşılayacak kadar üretim yapamıyor
Greenpeace’in hazırladığı “Türkiye’nin Covid-19 Kapsamında Gıda Güvenliği” başlıklı raporda koronavirüs salgınının devam etmesi durumunda aralarında Türkiye’nin komşularının da bulunduğu 34 ülke ciddi boyutta gıda krizleri yaşayabileceğine dikkat çekilmişti.
Hazal OcakKoronavirüs süreci, sağlıklı gıdaya erişimin ve çevrenin bir kez daha önemini anımsattı. Greenpeace, “İstanbul Nasıl Beslenir?” adlı yeni raporunda çarpıcı verilere yer verdi. Marmara Bölgesi’nde tarım alanları kaybının tüm Türkiye ortalamasından çok daha hızlı yaşandığına dikkat çekilen raporda, İstanbul’un hiçbir üründe tüketim ihtiyacını kendi üretimi ile karşılayamadığı vurgulandı. Greenpeace, “İstanbul nasıl beslenir? Üretici Pazarları Odağında Alternatif ve Olanaklar” adlı yeni bir rapor hazırladı.
İstanbul’un hiçbir üründe tüketim ihtiyacını kendi üretimi ile karşılayamadığına dikkat çekilen raporda, “153 bin ton ile Türkiye’de üretilen buğdayın binde 9.3’ünü üreten İstanbul, kendi buğday tüketiminin ancak yüzde 5.3’ünü karşılayabiliyor. Başlıca yaş sebze ve meyvelerde bu oran genellikle yüzde 1’in altında.
Marmara üretimi ve tüketimi hesaba dahil edildiğinde, ancak mısır, şeftali ve fındıkta İstanbul dışında Marmara’daki diğer illerdeki yerel tüketimden arta kalan ürün fazlası İstanbul’un açığını kapatabiliyor.
Marul ve ıspanak gibi ürünlerde bu fazla ancak İstanbul’daki açığın yaklaşık yüzde 30’unu karşılayabiliyor. Yani bu gibi ürünlerde İstanbul ihtiyacını diğer bölgelerden ürün tedarik ederek karşılayabiliyor’’ denildi.
NEREDEYSE SIFIRLANDI
İstanbul’da üretim kapasitesinin yanlış tarım politikaları ve kentsel gelişim stratejileri sonucunda neredeyse sıfırlandığı belirtilen raporda, “İthalat politikaları sonucunda belirli ürünlerde makro ölçekte dışa bağımlılık yapısallaşmış durumda. Bölgesel kalkınma politikaları çerçevesinde tarım, Marmara Bölgesi için stratejik bir sektör olarak görülmemekte. İstanbul’da kentsel gelişim süreci içinde tarım arazileri gitgide konut alanlarına ve sanayi bölgelerine dönüşmüş durumda, kentin içinde kalan az sayıda bostanda ise üreticiler üretimi sürdürmekte zorlanıyor. Yapılmak istenen yeni mega projelerle mevcut tarım alanları da yok ediliyor’’ ifadeleri kullanıldı.
Raporun sonuç bölümünde, “Tarım ve gıda sisteminde bir dönüşüm, ancak gıda demokrasisi ve gıda egemenliğinin gerçekleşmesi yönünde makro bir hedefin konulması küçük ölçekli üreticinin desteklenmesiyle mümkün olur” denildi.