İstanbul Eylem Planı yayımlandı

4. BM En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) Konferansı sonunda, bu ülkeler için gelecek 10 yılda yapılacakların ve bu ülkelerin kendilerinin yapacaklarının bir nevi yol haritasını çizen İstanbul Eylem Planı yayımlandı.

cumhuriyet.com.tr

50 sayfalık "2011-2020 Döneminde, En Az Gelişmiş Ülkeler İçin Eylem Planı" adını taşıyan ve birkaç saat sonra konferansın kapanış oturumunda kabul edilerek resmiyet kazanacak belgede, en az gelişmiş ülkelerin karşı karşıya bulunduğu belli başlı sorunlara başlıklar halinde yer verilerek, bu sorunlarla mücadelede bu ülkelerin ve gelişmiş ortaklarının yapabilecekleri sıralandı. İstanbul Eylem Planı'nda ayrıca geçen 10 yılın yol haritasını çizen Brüksel Eylem Planı da değerlendirildi.

İstanbul Eylem Planı'nın 10 maddelik giriş bölümünde, 48 ülkeden oluşan en az gelişmiş ülkelerin dünyada toplam 880 milyonluk nüfusa sahip olduğu hatırlatarak, bu ülkelerin uluslararası toplumun en fakir ve zayıf katmanlarını oluşturduğu bildirildi. 2001 tarihli Brüksel Eylem Planı'nın uygulanmasıyla birlikte EAGÜ'nün ekonomik, sosyal ve insani gelişim açısından bazı ilerlemeler kaydettiği belirtilen planda, bundan dolayı gerek bu ülkelere gerekse gelişmiş ortaklarına teşekkür edildi.

"Bununla birlikte, en az gelişmiş ülkelerin yüzde 75'inden fazlası hala yoksulluk içinde yaşarken, bu duruma kayıtsız kalınamaz" denilen planda, "son 30 yılda sadece 3 ülkenin en az gelişmiş ülkeler listesinden mezun olabilmesinin uluslararası toplumu derinden kaygılandırdığı" kaydedildi.

Eylem Planı'nın giriş bölümünün 3. maddesinde "EAGÜ, en yüksek doğum oranlarına rağmen, en düşük kişi başına düşen gelire sahip ülkeler olmayı sürdürüyor" denilerek, bu ülkelerin, uluslararası toplumun gelişmişlik kriterlerini karşılamada en başarısız ülkeler arasında olduğuna dikkat çekildi.

EAGÜ'nün üretim kabiliyetlerinin çok sınırlı olduğuna ve altyapı açısından çok büyük zorluklarla karşı karşıya bulunduğuna da işaret edilen planda, Brüksel Eylem Planı'nda da belirtildiği gibi bu ülkelerin yapısal değişimlerinin sağlanabilmesi için gerçekçi taleplere dayalı daha stratejik, kapsamlı ve sürdürülebilir bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.

3. konferanstan beri uluslararası toplumun küresel kriz, değişken enerji ve gıda fiyatları, iklim değişikliği gibi yeni bazı zorluk ve tehditlerle karşı karşıya bulunduğuna işaret edilen planda, bütün bunların en az gelişmiş ülkelerin gelişiminde de olumsuz etki yaptığı kaydedildi.

Planda, "En fakir, en kırılgan, en zayıf ülkeler ve halklar olan EAGÜ ile işbirliği, dayanışma ve ortaklık içinde bulunmak, sadece ahlaki değil, aynı zamanda ekonomik ve siyasi bir zorunluluk" denilerek, EAGÜ'nün dünya refahı için muazzam bir iş gücü ve doğal kaynak potansiyeline sahip olduğu belirtildi. Bu çerçevede, EAGÜ ile gelişmiş ortakları arasında bu ülkelerin özel ihtiyaçlarına yanıt verebilecek yenilenmiş ve güçlendirilmiş bir ortaklığın bütün dünyanın gelişimine katkı yapacağının altı çizildi.

BM tarafından şimdiye kadar düzenlenen bütün EAGÜ konferansları ve diğer bazı uluslararası toplantılarda, en az gelişmiş ülkelerde yoksulluğun giderilebilmesi, ekonomilerin gelişimi, kırılganlıkların azaltılması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için özel bir ilgi ve iyi hedeflenmiş destek tedbirlerine ihtiyaç bulunduğuna vurgu yapıldığı da hatırlatıldı.


Önemli Dersler

İstanbul Eylem Planı'nda Brüksel Planı'nın bu genel değerlendirmesinin yapılmasının ardından, bu plandan ulusal, bölgesel ve uluslararası çapta çıkartılan bazı önemli dersler bulunduğu vurgulandı. Bu dersler, 11 başlık altında şöyle sıralandı:

"1- Uluslararası destek tedbirlerinin bazıları en az gelişmiş ülkelerin özel ihtiyaçlarını karşılamada sınırlı sonuç vermekte. Bazı durumlarda uygulama zorlukları çıkabiliyor ya da politika ahengi ve tutarlılığı yakalanamıyor. Bu nedenle uluslararası destek tedbirleri en az gelişmiş ülkelerin özel ihtiyaçları ve öncelikleri doğrultusunda güçlendirilmeli,
2- En az gelişmiş ülkeleri kişi başına düşen gelirleri düşük bir grup ülke olarak görmek yerine, Eylem Planı bu ülkelerin her birinin kendine özgü coğrafik zorluk ve kırılganlıklarını dikkate almalı,
3- Eylem Planı'nın ulusal gelişim plan ve programlarına entegrasyonu ve bunun için gerekli liderlik sağlanmalı,
4- Küresel ekonomide ardı ardına gelen krizler kırılganlıklara ve ve istikrarsızlıklara dair yeni bir bakış açısı yarattı. Bu nedenle en az gelişmiş ülkelerin yapısal dönüşümlerine üretim kapasitelerini artırarak ve çeşitlendirerek yeniden odaklanılmalı,
5- Eylem Planı'nın gelişmiş ortakların yardım, ticaret ve gelişim stratejilerine daha iyi entegrasyonu sağlanmalı,
6- Gelişmiş ortakların yanı sıra gelişmekte olan ülkeler de kapasiteleriyle uyumlu şekilde, Kuzey-Güney diyaloğunun yerini almayacak ancak tamamlayacak mahiyetteki Güney-Güney diyaloğu çerçevesinde, yeni Eylem Planı'nın uygulanmasına katkıda bulunabilir,
7- Gelecek 10 yıldaki gelişim stratejisi, yerel üretim kapasiteleri artırılarak ve çeşitlendirilerek ihraç öncelikli büyüme stratejilerini tamamlamalı, tarıma ve kırsal gelişime daha çok ilgi gösterilmeli,
8- Destek için bazı öncelikli hedefler saptanarak, amaçlarla hedeflerin daha doğru eşleştirmesi yapılmalı ve bu amaçlara ulaşmak için özel araçlar belirlenmeli.
9- EAGÜ'de yapısal dönüşüm sağlanabilmesi ve fakirliğin azaltılabilmesi, Eylem Planı'ndaki diğer amaçlara ulaşabilmek için mali kaynaklar artırılmalı,
10- EAGÜ'nün küresel boyutta karar vermede daha etkili bir temsiliyetleri, bu ülkelerin gelişimi için uluslararası ortamı da daha iyi hazırlayacaktır. En Az Gelişmiş ülkeler statüsünün daha geniş olarak tanınması Eylem Planı'nın gelişim politikalarına entegrasyonunu hızlandıracaktır,
11- Denetim ve takip sadece amaç ve hedeflere değil eylemlere de odaklanmalı."

 

Eylem için öncelikli alanlar

İstanbul Eylem Planı'nda en az ülkelerin gelişimi için bazı alanlar öncelikli olarak belirleniyor. Bu alanlar planda şöyle sıralanıyor:

"-Üretim kapasitesi başlığı altında; altyapı, enerji, bilim-teknoloji ve yenilik, özel sektör gelişimi.
-Tarım, gıda güvenliği ve kırsal gelişim.
-Ticaret
-Mallar
-İnsani ve sosyal gelişim başlığı altında; eğitim, nüfus ve temel sağlık, gençlerin gelişimi, korunma, su ve sulama, kadın erkek eşitliği ve kadının güçlendirilmesi, sosyal koruma.
-Çoklu krizler ve yükselen diğer tehditler başlığı altında; ekonomik şoklar, iklim değişikliği ve çevresel sürdürülebilirlik, doğal felaketlerde risk azaltılması.
-Gelişim ve kapasite inşası için mali kaynakları harekete geçirme başlığı altında; yerel kaynakları harekete geçirme, resmi gelişim yardımı, dış borçlar, yabancıların doğrudan yatırımı, hibeler.
-Bütün seviyelerde iyi yönetim."

 

Davutoğlu'ndan açıklama

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, sivil toplumun katkısı olmadan İstanbul Eylem Planı'nın başarıya ulaşamayacağını söyledi.

Davutoğlu, 4. BM En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı kapsamında düzenlenen Sivil Toplum Forumunun kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, bazı faaliyetlerin sadece resmi çabalarla yapılamayacağını, BM'nin özellikle en az gelişmiş ülkelere yönelik faaliyetlerinin bu kapsamda olduğunu ifade etti.

Sivil toplumun katkısı olmadan ''İstanbul Eylem Planı''nın da başarıya ulaşamayacağını vurgulayan Davutoğlu, devletlerin bir arada çalışarak, ekonomik adalete dayalı yeni bir küresel ekonomik sistem ortaya koyması gerektiğini, buna paralel olarak sivil toplumun da birtakım çabalar göstermesine ihtiyaç duyulduğunu anlattı.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, en az gelişmiş ülke kavramının tartışmaya açılması görüşünü de yineleyerek, ''Bir akademisyen olarak bu ülkelerin çoğunun tarihini biliyorum. Bu ülkeler hiçbir zaman geçmişlerinde en az gelişmiş ülke olmadılar. Mesela Nepal'e nasıl en az gelişmiş ülke diyebiliriz ki? Nepal'de büyük bir medeniyet varken, bazı bugünün gelişmiş ülkelerinde şehirler bile yoktu'' diye konuştu.

Bangladeş, Mali gibi ülkelerdeki geçmiş medeniyetlere de işaret eden Davutoğlu, sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin en az gelişmiş ülke kavramına bir alternatif sunabileceğini söyledi.

Bu konferansı düzenlerken Türkiye'nin parlamenterler ve entelektüeller forumu gibi önerilerle konferansı mümkün olduğu kadar sivil hale getirmek ve sivil toplumu teşvik etmek istediklerini dile getiren Bakan Davutoğlu, Sivil Toplum Forumu katılımcılarına şöyle seslendi: ''Lütfen bu konuyu eve döndüğünüzde unutmayın. Ağ oluşturma çalışmalarına ve bizimle temasta kalmaya devam edin. Biz de sizden gelen güçlü fikirlerle kendi çalışmalarımızı daha iyi yapabiliriz.''


Eylem Planına sivil toplum eleştirisi

Sivil Toplum Forumu Yönetim Kurulu Üyesi Arjun Karki, Sivil Toplumu Forumu olarak ''İstanbul Eylem Planı''na katkıda bulunmaya çalıştıklarını, ancak sonuçtan tatmin olmadıklarını belirtti.

Deklarasyonun, en az gelişmiş ülkelerin beklentilerini karşılar nitelikte olmadığını savunan Karki, ''Tabii ki, olumlu noktalar da var. İstanbul Eylem Planı'nda birtakım önemli adımlar atılmasına rağmen, ciddi noksanlıklar da var. Özellikle yurttaşların beklentilerine cevap verilmesi konusunda bazı eksikler olduğunu söylemek zorundayız'' diye konuştu.

 

Değerlendirme toplantısından

Hilton Kongre Merkezi'ndeki basın toplantısında konuşan Davutoğlu, "Konferansı başarılı bir şekilde bitiriyoruz. Hükümet ve şahsım adına BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a, bütün BM personeline, heyet başkanlarına, katılımcılara, sivil toplum kuruluşlarına, medyaya, entelektüellere ve özel sektöre teşekkür ederim" dedi.

"İstanbul Konferansı'nın, en az gelişmiş ülkelerin sorunlarının çözümlenmesinde kilometre taşı olmasından dolayı mutlu ve gururlu" olduğunu söyleyen Bakan Davutoğlu, ortaya çıkan İstanbul Eylem Planı'nın, üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının siyasi iradesini temsil ettiğini ve uluslararası toplumun iradesini gösterdiğini kaydetti.

Türkiye'nin, konferansın sadece evsahipliğini yapmakta değil, ortaya çıkan belgelerin müzakerelerinde de istekli olduğunu belirten Dışişleri Bakanı, katılımın büyük sayıda olmasının başarının ve uluslararası toplumun verdiği önemin göstergesi olduğunu ifade etti.

Toplantıyla ilgili en önemli amaçlarının, "küresel bilincin oluşması" olduğunu kaydeden Davutoğlu, medyanın rolünün önemine değinerek, sivil toplumun da bu ülkelerin yaşadığı sıkıntılar konusunda kamuoyu oluşturulmasında önemli rol oynadığını söyledi.

İstanbul Deklarasyonu'nun kapsamlı bir belge olduğunu ve içinde 202O'ye kadar atılacak adımların yer aldığını dile getiren Davutoğlu, bu adımları hem en az gelişmiş ülkelerin hem de uluslararası camianın atacağını anlattı.

"Açlıkla boğuşan insanlar için Eylem Planı'nın önemli unsurlar içerdiğini" belirten Davutoğlu, bu belgede, uluslararası camianın, en az gelişmiş ülkelerle işbirliği yapma taahhüdünün altının bir kez daha çizildiğini ifade etti.

İstanbul Deklarasyonu ve İstanbul Eylem Planı'nın kalkınma için önemli belgeler olduğunu söyleyen Davutoğlu, Türkiye'nin de uluslararası camianın gündemine en az gelişmiş ülkelerin sorunlarını getirme konusunda önemli bir çaba harcadığını, "Türkiye'nin en az gelişmiş ülkelerin sesi olduğunu, sesi olmaya da devam edeceğini" bildirdi.

En az gelişmiş ülkelerin büyüme oranının, son yıllarda yılda yüzde ikinin altında kaldığını vurgulayan Davutoğlu, "Böyle bir ortamda bu toplantıyı yapıyoruz, ama şunun da altını çizmek lazım, Brüksel Eylem Planı'nda yapılmaya çalışılan birçok konu yine devam edecek ve 2015'den sonra da bunları devam ettireceğiz" diye konuştu.

 

Filistin'in BM üyesi olma yönünde çalışmaları

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Filistin'in BM üyesi olma yönünde çalışmaları bulunduğunu ve bu talebin uluslararası toplum tarafından kabul edileceğini umduklarını belirterek, ''Filistin üye olursa, diğer teknik kriterlere bakılır. İnşallah teknik kriterler onların EAGÜ olmasını gerektirmez'' dedi.

Filistin'in EAGÜ statüsüne alınması önerisine ilişkin bir soru üzerine, Filistin heyetinin BM üyesi olarak tanınma konusunda çalışmaları bulunduğunu kendilerine ilettiğini belirterek, şöyle konuştu:

''Ümit ederiz ki Filistin'in bu talebi uluslararası toplum tarafından kabul görür ve Filistin devlet olarak en kısa sürede tanınır. Bizim Türkiye olarak politikamız da Filistin'in bu tanınma talebini desteklemektir. Bir kere Filistin BM üyesi ülkeler tarafından tanınır, üye olursa, diğer teknik kriterlere bakılır. İnşallah o teknik kriterler onların EAGÜ üyesi olmasını gerektirmez. Her halükarda Filistin'in bir devlet olarak tanınmasının vakti gelmiştir. Filistin halkı da diğer bütün onurlu halklar gibi BM nezdinde bu hakka sahip olma konusunda girişimde bulunma hakkına sahiptir.''

Davutoğlu, İstanbul Eylem Planının önemli başlıklarından birisinin de EAGÜ'lerdeki gelişmelerin daha yakından izlenmesi olduğunu belirterek, ''BM kabul ederse, hepimiz mutabık kalırsak, 2015'te, orta noktada bir toplantı yapmak istiyoruz. Yine Türkiye memnuniyetle daha kapsamlı bir değerlendirme için ev sahibi olabilir'' dedi.

EAGÜ'lerdeki sorunların çözümü için yurtiçi, bölgesel ve küresel boyutta programlar oluşturulması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, İstanbul Eylem Planında da daha kapsamlı, entegre bir yaklaşım benimsediklerini kaydetti.

Ulusal düzeyde şeffaflık, iyi yönetişim gibi konuların programın uluslararası başarısı için vazgeçilmez olduğunu söyleyen Davutoğlu, bunların ülkelerin temel ihtiyaçları olduğunu, müdahale olarak düşünülmemesi gerektiğini kaydetti.

Davutoğlu, bir gazetecinin Yemen'deki durumu anımsatması üzerine, burada siyasi ve ekonomik ortamın birbirine ne kadar bağlı olduğunun görüldüğünü ifade ederek, ''Ümit ediyoruz ki Yemen halklarının haklı taleplerine cevap verilecek ve reform süreci kapsamlı bir şekilde devam ettirilecektir, ki barış, istikrar ve refah Yemen halkına sunulabilsin'' dedi.

''Resmi kalkınma yardımları 80 milyar dolara çıkabilir"

BM'nin En Az Gelişmiş Ülkelerden Sorumlu Genel Sekreteri Cheick Sidi Diarra da EAGÜ statüsünden kısa süre içinde çıkma potansiyeli bulunan ülkeleri Samoa, Tuvalu, Vanuatu, Ekvator Ginesi, Angola ve Doğu Timor olarak sıraladı. Diarra, Bangladeş ve Nepal gibi ülkelerin de doğru yönde ilerlediklerini, bu eylem programı esnasında kategori atlamalarının beklendiğini söyledi.

Diarra, EAGÜ'lerin son 10 yılda yüzde 6,2'lik ekonomik büyüme elde ettiklerini ancak bu büyümenin istihdama ve refahın paylaşılmasına dönüşmediğini ifade etti.

Filistin'in EAGÜ kategorisine dahil edilmesi önerisine ilişkin bir soru üzerine Diarra, bu statünün BM'ye tam üye devletlere verildiğini, ayrıca bu kategoriye dahil olmak için gerekli üç kriterden biri olan insani sermayenin düşüklüğünün, eğitim düzeyinin yüksek olduğu Filistin için geçerli sayılamayacağını kaydetti.

Diarra, bağımsızlık referandumunun sonuçlarının kesinleşmesinin ardından Doğu Sudan'ın EAGÜ statüsünü dahil edilmesi konusunun da gündeme alınacağını bildirdi.

Sivil Toplum Forumu'nun eleştirilerini memnuniyetle karşıladıklarını ancak geçen 10 yıllık eylem planı döneminde hiçbir şey yapılmadı demenin de doğru olmayacağını ifade eden Diarra, 2008'de resmi kalkınma yardımlarının 38 milyar dolara ulaştığını, bu rakamın 80 milyar dolara çıkabileceğini söyledi. Diarra, bununla birlikte EAGÜ'lerin geleceğinin resmi yardımlardan çok ticarette, üretimde ve doğrudan yabancı yatırımda yattığını vurguladı.

Diarra, bundan sonraki süreçte yıllık bakanlar gözden geçirme toplantıları ile iki yılda bir işbirliği kalkınma forumu düzenleyeceklerini aktardı.