İstanbul Barosu'ndan Diyanet'e: Kendini şeyhülislamlık olarak görüyor

İstanbul Barosu, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı siyasi iktidarın etkisi altında olmak ve kendisini şeyhülislamlık benzeri bir fetva mercii olarak görmekle suçladı.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul Barosu, Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında yaptığı açıklamada, "Anayasal yükümlülüklerini çiğnediği, iktidar partisi paralelinde bir anlayışı faaliyetlerine yansıttığı, laiklik ilkesine açıkça aykırı olarak kendisini şeyhülislamlık benzeri bir 'fetva' mercii olarak gördüğü müşahede edilmektedir" dedi.

Baro, "Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu'nda sorulan 'Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?' sorusu ve buna verilen cevap kamuoyunda haklı bir infial yaratmıştır" denildi.

"Gerçekten gerek sorunun kendisi gerekse cevabının yüz kızartıcı, utanç verici olması bir yana, hukuk devleti bakımından da basitçe geçiştirilebilecek bir durum değildir" denilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı;

'LAİKLİK İLKESİ DOĞRULTUSUNDA DAVRANMAKLA YÜKÜMLÜ'
"Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyet tarafından toplumun din hizmetleri alanındaki ihtiyaçlarını karşılamak üzere 3 Mart 1924 tarih ve 429 sayılı kanunla oluşturulmuş bir kurumdur. Bu kurumun görevi öncelikle Anayasamızın 136. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre; 'Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.' 22 Haziran 1965 tarih ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun'un 1. maddesinde de Başkanlığın görevi, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek olarak belirlenmiştir. Bu açıdan altını çizmek gerekir ki, hukuk devleti kimliğine sahip laik Cumhuriyetin bir kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı faaliyetlerinde, siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalmak ve laiklik ilkesi doğrultusunda davranmakla yükümlüdür ve bu Anayasal bir yükümlülüktür.

‘TOPLUMSAL HAYAT VE DAVRANIŞLAR FETVALARLA DEĞİL, HUKUK İLE DÜZENLENMEKTEDİR'

"Ne yazık ki uzunca bir süreden bu yana siyasi iktidarın etkisine girmiş olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Anayasal yükümlülüklerini çiğnediği, iktidar partisi paralelinde bir anlayışı faaliyetlerine yansıttığı, laiklik ilkesine açıkça aykırı olarak kendisini şeyhülislamlık benzeri bir 'fetva' mercii olarak gördüğü müşahede edilmektedir. Bu anlayış ve faaliyet tarzı, toplumsal dayanışmayı sağlamakta önemli bir rolü olan dine zarar verdiği gibi, Anayasaya ve kuruluş kanununa da açıkça aykırıdır. Bu açıdan TCK'nın 219. maddesinde yer alan görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma suçunu da hatırlatmak isteriz. Kuşkusuz ki dinin toplum hayatında önemli ve yadsınamaz bir yeri bulunmaktadır. Bununla birlikte hukuk devletinde toplumsal hayat ve davranışlar 'fetvalarla' değil öncelikle hukuk kuralları ile düzenlenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın arşivlerde ve hafızalarda saklı olan benzer bazı tutum ve davranışları dikkate alındığında, 'soru ve cevapların tahrif edildiği', bunun 'paralel yapının bir suikastı olduğu' yönündeki açıklamalar (böyle olmasını ummakla birlikte) ne yazık ki inandırıcı gelmemektedir. Bir vakıa olan ve siyasi iktidarın desteği ile devlet içerisine yerleşen 'paralel yapı' ile mücadele zorunlu ve gerekli olmakla birlikte, bunun her türlü yanlış ve hukuksuz uygulama bakımından sorumluluğu üzerinden atmak ve aklanmak bakımından adeta bir deterjan gibi kullanılması da doğru değildir."