İsrail baskını yasal buldu, Türkiye ise tepkili
İsrail hükümetinin Mavi Marmara'ya saldırıyı soruşturmak üzere kurduğu komisyon, gemiye baskın yapan askerlerin tavrının uluslararası hukuka uygun olduğunu savundu. Türkiye ise rapora sert bir yanıt verdi.
cumhuriyet.com.trRaporda İsrail askerlerinin operasyon sırasında meşru müdafaada bulundukları, ayrıca Gazze Şeridi'ne uygulanan ablukanın uluslararası kurallarına aykırı olmadığı öne sürüldü.
İsrail donanmasının 31 Mayısta Akdeniz'in uluslararası sularında seyreden Mavi Marmara gemisine düzenlediği, 9 Türk'ün öldüğü askeri operasyonu soruşturmak üzere İsrail hükümeti tarafından oluşturulan, başkanlığını eski yargıçlardan Yaakov Turkel'in yaptığı komisyon ilk raporunu açıkladı. Rapor, basına açıklanmadan bir saat kadar önce İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya sunuldu.
Turkel'in diğer üyelerle birlikte Kudüs'te, İzak Rabin Konukevinde düzenlediği basın toplantısıyla duyurulan ve komisyonun internet sitesinde yayımlanan raporda, Gazze Şeridi'ne uygulanan ablukanın "uluslararası hukuk ve İsrail'deki yargı kararları doğrultusunda meşruluğu" değerlendirildi. Raporun ikinci bölümünde de Mavi Marmara başta olmak üzere gemilere düzenlenen baskın ele alındı.
Gazze şeridi
Gazze Şeridi'ne yönelik deniz ablukasının "meşru" olarak nitelendirildiği raporda, olayla ilgili şu görüşlere ve değerlendirmelere yer verildi:
"-İsrail ile Gazze Şeridi arasındaki çatışma, uluslararası silahlı çatışmadır.
-İsrail'in Gazze Şeridi üzerindeki etkin kontrolü, İsrail'in bölgeden çekilme işleminin tamamlanmasıyla ortadan kalkmıştır.
-İsrail'in Gazze Şeridi'ne karşı uyguladığı deniz ambargosu, öncelikli olarak güvenlik sağlamaya yönelik askeri bir önlemdir.
-Gazze Şeridi'ne yönelik deniz ablukası, hukuka uygun olarak konulmuş ve İsrail, ablukanın uygulanması için aranan koşulları yerine getirmiştir.
-Gazze Şeridi'ne karşı ilan edilen ve uygulanan deniz ablukası, Gazze Şeridi'ndeki halkın 'topyekun cezalandırılması' anlamına gelmez.
-Uluslararası hukuk, abluka uygulayan tarafın abluka altındaki tarafa olan yükümlülüklerini yerine getirmediğini düşündükleri için kişi ya da gruplara, 'ilanı için gerekli koşulları yerine getirmiş ve bunlara uygun olarak yürütülmekte olan ve özellikle de tarafsız kesimlere karşı yükümlülüklerini yerine getiren bir deniz ablukasını' ihlal etme hakkı tanımaz."
Mavi Marmara
Mavu Marmara baskınıyla da ilgili olarak raporda, 31 Mayıstan önceki günlerde 6 gemiden oluşan ve yaklaşık 700 kişi taşıyan filonun İsrail sahillerine doğru yol almaya başladığı belirtilerek "İçlerinde en büyüğü 29 mürettebat ve 561 yolcu taşıyan, sözkonusu olayın cereyan ettiği Mavi Marmara gemisiydi" denildi.
Raporda, İsrail hükümetinin eylemle ilgili olarak "daha filo hareket etmeden önce bazı önlemler aldıysa da bunların başarılı olamadığı", Gazze'ye gidecek yardım malzemesinin de Aşdod ya da Mısır'ın El Ariş limanlarına boşaltılarak, karayoluyla Gazze'ye taşınması yolundaki önerilerin kabul görmediği ifadeleri yer aldı.
Rapor, BM komisyonuna sunulacak
Yaklaşık 300 sayfalık ilk rapor, Komisyonun İsrailli üyelerinin yanı sıra yabancı gözlemci üyeler Kanadalı Ken Watkin ile Kuzey İrlandalı Lord David Trimble tarafından da imzalandı.
Rapor BM bünyesinde kurulan, aralarında Türk ve İsrailli temsilcilerin bulunduğu ve başkanlığını eski Yeni Zelanda Başbakanı Geoffrey Palmer'in yaptığı soruşturma komisyonuna sunulacak.
Komisyonun, raporunun ikinci bölümünü birkaç ay sonra açıklaması bekleniyor.
14 Haziran 2010'da kurulan komisyon, ağustos ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Ehud Barak, Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi ile İsrail muhalefetinin lideri Tzipi Livni'nin ifadelerine başvurmuştu. Komisyon ayrıca gemi yolcuları arasında bulunan İsrailli Araplar Muhammed Zeydan ve Hamad Ebu Dabus'un ifadesini almıştı.
Türkiye'den sert yanıt
Raporun açıklanmasının ardından Türkiye tarafından İsrail'in Mavi Marmara saldırısı için oluşturulan Ulusal Araştırma ve İnceleme Komisyonu, sert bir açıklama yaptı. Komisyon, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik sözde deniz ablukasının yasal dayanaktan ve meşruiyetten yoksun olduğunu ve hukuk dışı olan bu uygulamanın uzantısı niteliğindeki İsrail saldırısının da aynı şekilde hukuka aykırı olduğunu belirtti.
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik sözde deniz ablukası yasal dayanaktan ve meşruiyetten yoksundur. Hukuk dışı olan bu uygulamanın uzantısı niteliğindeki İsrail saldırısı da aynı şekilde hukuka aykırıdır...
"- Kaldı ki, İsrail’in sözde ablukası hukuki açıdan böylesine dayanaksız olmasaydı dahi, uygulanış tarzı nedeniyle yine hukuka aykırılıktan kurtulması mümkün değildir. Zira, İsrail, bir deniz ablukasının yasal kabul edilebilmesi için gerekli olan çeşitli koşulları yerine getirmemiştir.
"İsrail’in sözde ablukası, ayrıca, uluslararası hukukun “orantılılık”, “gereklilik” ve “makul olma” koşullarını da karşılamamaktadır. Gazze Şeridi’ne yönelik kısıtlayıcı politikasını güvenlik ihtiyaçlarının haklı gösterebileceği boyutun çok ötesine geçiren İsrail, askeri amaçla kullanılması mümkün olmayan günlük tüketim maddelerini dahi sivil halkı cezalandırmak maksadıyla yasaklamıştır. Bu durum sözde ablukanın keyfiliğini de açıkça ortaya koymaktadır...