Işıkara: Yapay deprem diye bir kavram yoktur

Ahmet Mete Işıkara, depremin kökeni arz içinde olan bir doğa hadisesi olduğunu vurguladı.

cumhuriyet.com.tr

Türk Kızılayı Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, ''17 Ağustos 1999 depreminin İsrailli yetkililerce tetiklendiği iddiaları doğru değildir. Topluma söyleyeceğim, bu tür söylentilere inanılmamasıdır.'' dedi. Işıkara, Rize Ticaret Borsası toplantı salonunda yapılan ''Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma'' projesi toplantısı öncesinde, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Işıkara, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra inanılmaz komplo teorileri ortaya çıktığını belirterek, ''Sözde İsrailli yetkililer, Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde patlatma yapmış. Gelmiş Amerikalılar (Kuzey Anadolu fay üzerinde bir deneme yapalım da bakalım ne olacak) gibi inanılması güç iddialar ortaya atılmıştı. Elimden geldiği kadar bu tür söylentilere itibar edilmemesi gerektiğini herkesle paylaştım. Burada benim topluma söyleyeceğim, bu tür söylentilere inanılmamasıdır. Unutulmamalıdır ki, deprem bir doğa olayıdır. Kökeni arz içindedir. Onun için yapay deprem diye bir kavram yoktur. Yalnızca nükleer denemelerin yapıldığı bölgelerde yapay deprem olabilir'' şeklinde konuştu.

''Ecevit, söylentilerin doğruluğunu sormuştu''


Depremden bir süre sonra buna benzer söylentilerin devam etmesi üzerine dönemin Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit'in kendisini aradığını ve (Nedir bu söylenenler hocam?) diye sorduğunu anlatan Işıkara, şunları söyledi:

''Ben de bunların söylenti olduğunu kendisine ifade etmiştim. Rahmetli Ecevit ile birkaç kere bu konu hakkında konuştum. Rahmetli Ecevit'e söylentilerin gerçeği yansıtmadığını, ciddiye alınmaması gerektiğini söyledim. Halk olarak komplo teorilerini çok seviyoruz.''

Depremin olduğu akşam bir uyarıda bulunduğunu hatırlatan Işıkara, şöyle konuştu:

''Sıra dışı bir deprem etkinliği vardı. Bu sıra dışı deprem etkinliğinin büyük bir depremle de sonuçlanabileceğini bildirerek, vatandaşlara geceyi dışarıda geçirmelerinin faydalı olacağını söylemiştim. Hemen hemen bütün Marmara Bölgesi o geceyi dışarıda geçirmişti. Daha sonra deprem fırtınası olmuştu. 20 Ağustos sabahı makamıma gittiğim zaman ilk telefon rahmetli Ecevit'ten gelmişti. Bana (Hocam, bu uyarıyı yapmakla çok doğru bir iş yaptınız. Ben sizin her konuda arkanızdayım. Eğer buna benzer uyarılarınız olursa benimle paylaşın, gerekirse ben açıklarım) diyerek özel desteği olmuştu. Daha sonra 17 Ağustos depreminin ilk büyük artçı şoku olduğunda, rahmetli Ecevit ne yapmamız gerektiğini sormuştu. Ben de okulların 15 gün kapatılması gerektiğini söylemiştim. Sonrasında da kendilerine özellikle İstanbul'daki okulların bir kez daha gözden geçirilmesi gerektiğini söyledim. O dönemde okullar gerçekten 15 gün tatil edilmişti.''