"İşgal kalkmadıkça, kapılar açılmaz"
Resmi ziyaret kapsamında Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile görüştü. Erdoğan, "Yukarı Karabağ'ın işgali kalkmadıkça sınır kapılarının açılması mümkün değildir" diye konuştu.
cumhuriyet.com.trAzerbaycan'ın başkenti Bakü'de bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Zağulba Sarayı'ndaki baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Konuşmasına "Azerbaycan'da olmaktan mutluluk duyuyorum" diye başlayan Erdoğan, ''Bizim tarihten bu yana birlikteliğimiz tartışılmaz. Buna gölge düşürme gayreti içine girenlere bu buluşmalarımız en güzel cevabı vermiş olacaktır. İkili ilişkilerimizin temelinde, bizim tek millet anlayışımız, iki devlet anlayışımız aynen devam etmektedir" diye konuştu.
Türkiye-Ermenistan sınır kapısı
Erdoğan, son günlerde yoğun bir görüşme trafiği yaşanan Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerine de değindi. Ermenistan sınırının açılıp açılmayacağı konusunda Erdoğan, "Azerbaycan'ın Yukarı Karabağ hassasiyeti bizim de hassasiyetimizdir. Bu konuda yapılan spekülasyonları bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Burada sebep-sonuç ilişkisi söz konusudur. Yukarı Karabağ'ın işgali bir sebep, Türkiye'nin kapıları kapaması bir sonuçtur. İşgal kalkmadıkça kapıların açılması mümkün değildir" ifadesini kullandı.
Azerbaycan-Ermenistan müzakereleri
Azerbaycan-Ermenistan müzakerelerine de değinen Erdoğan, "Atılması gereken diğer adım; Minsk sürecinin üçlüsü ABD, Rusya, Fransa 18 yıldır süren bu müzakereleri de süratlendirmesi ve bir an önce neticeye gidilmesidir. Burada da nihai karar değerli kardeşim Aliyev ile Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın yapacakları görüşmelerle bir yere varılması konusudur. Ondan sonra bize de görev düşüyorsa, biz de üzerimize düşen görevimizi yaparız" diye konuştu.
Enerji
Erdoğan, bölgedeki sorunları ve enerji konularını da görüştüklerini belirterek, "Azerbaycan önemli bir doğalgaz tedarikçisidir. Bu bağlamda yapılabilecek bölgesel anlaşmaları da ele aldık. Geleceğe yönelik atılacak adımları da görüştük" dedi.
Gazetecilerin soruları
Erdoğan ve Aliyev, gazetecilerin sorularına da yanıt verdi. Erdoğan, Azeri bir gazetecinin, ''Türkiye-Ermenistan sınırına'' ilişkin sorusunu yanıtlarken, bu konuyu gerek Londra'da, gerek Türkiye'de parlamentoda grup konuşmalarında açıkladığını anımsattı.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ben Türkiye'de parlamentodaki grup konuşmalarımda bunu defalarca açıkladım. Aynı şekilde televizyon programlarında açıkladım. Londra'da katıldığım G-20 zirvesinden sonra orada yaptığım bir konferansta aynı şekilde yine açıkladım. Israrla üzerinde durduğum konu şudur: Yukarı Karabağ'ın işgalinden sonra bizim sınır kapıları kapatılmıştır. Şimdi de işgal ortadan kalkmadıkça biz sınır kapılarını açmayız. Bunu kim söylüyor? Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı söylüyor. Bundan daha başka garantili bir ifade olabilir mi?''
Azeri bir gazetecinin, ''Türkiye'nin Rusya Federasyonu'ndan doğalgazı 400-450 dolara, Cezayir'den 300-350 dolara alırken, Azerbaycan'dan 120 dolara gaz almasının ne kadar adil olduğunu'' sorması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
''Tabii ilk kontrat yapıldığı zaman bu rakamdan bu iş başlatılmış vaziyette. Şu anda gelinen noktada tabiki ben bu rakamın adil olduğunu savunamam. Adil bir rakam değil. Onun için biz bugün değerli kardeşim Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev'le bu görüşmeleri de yaptık. Socar'ın (Azerbaycan devlet petrol şirketi) başındaki Sayın Rövnag Abdullayev ile Enerji Bakanım bugün görüşmeleri yapacaklar ve bu görüşmeleri biraz sonra inşallah daha adil bir rakama ulaştıracağız, çalışıyoruz.''
Erdoğan, Azerbaycan Meclisi'ne hitap etti
Erdoğan, Azerbaycan Milli Meclisi'nde yaptığı konuşmada, Türkiye ve Azerbaycan halklarının birlikte sevindiğini, birlikte üzüldüğünü ve gerektiğinde birlikte savaştığını belirterek, şöyle konuştu:
"Benim de bakan arkadaşlarımın da parlamenter arkadaşlarımın da Avrupa Parlamentosunda Avrupa Konseyinde Azerbaycan'la ilgili ne tür tavırlar takındığını çok iyi bilirsiniz, çok iyi bilinir. Öyleyse bizim aramızda fitneye, fesada asla yer olmamalıdır. Eğer birisi bizim arazımıza bir şeyler taşıyorsa, ona biz şunu söylemeliyiz: 'Hayır Türkiye'den bizim aleyhimizde olacak bir söz gelmez, sadır olmaz' demeliyiz. Çünkü biz birimimize o derece güveniyoruz, o derece bağlıyız. Tarihi yürüyüşümüzü, birbirimizin hukukunu koruyarak, evrensel değerlerle bütünleşerek sürdüreceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.''
Başbakan Erdoğan, ne yazık ki son dönemlerde spekülatif ve yalan haberler üzerinden bu kardeşlik ikliminin gölgelenmeye çalışılmasına şahit olunduğunu belirterek, ''adeta bir bardak suda fırtınalar koparıldığını'' söyledi. Bunlara neden olan hadisenin ise geçen şubat ayı başında bir internet sitesinin Ermenice bölümünde yayımlanan uydurma bir haber olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Bu haberde ne dediğini burada tekrar bir hatırlatmak isterim. Haber, Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkilerini normalleştirmek için Karabağ'dan vazgeçtiğini iddia ediyordu ve ön şartsız bir ifade... O günden bu yana dost ve düşman bütün ülkelerin kamuoylarının tüm dikkatleri bu konuya yoğunlaştı.
Can kardeşlerim, Türkiye'nin her şeyden önce Karabağ'dan vazgeçmesi gibi bir keyfiyetin telaffuz edilmesi bile bizlere büyük bir utançtır. Bu iftirayı açıkça bir kez daha huzurlarınızda reddediyorum. Bu yalan haberler üzerine bazı açıklamalarda bulunduk. Ben kendi parlamentomda, kendi grup konuşmalarımda, bunların hepsi medyaya açık yapılmıştır. İngiltere'ye G-20 zirvesine gittiğimde, oradaki bir sivil toplum örgütünde yaptığım konuşmada, uluslararası medyanın huzurunda bunun açıklamalarını yaptım. Ama bütün bu açıklamalara rağmen haberler devam etti. Neredeyse Türkiye aleyhinde bir kampanyaya dönüştü.
Diplomaside hepimizin birliği bir kural vardır. Yürütülmekte olan müzakereler sonuçlanmadan veya en azından belirli bir olgunluğa ulaşmadan kamuoyuyla paylaşım sınırlı düzeyde tutulur. Bundan asla kamuoyundan bir şeyler saklandığı sonucu çıkarılmalıdır. Bir ülkenin başbakanının söylediğine mi saygı duyulur veya herhangi bir internet sitesinin söylediğine mi? Aynı şekilde Cumhurbaşkanımız da bu ifadeleri kullanmıştır. Nitekim, Azerbaycan-Ermenistan arasında Yukarı Karabağ sorununa ilişkin yürütülen Minsk sürecindeki görüşmelerin detayı kamuoyuna açıklanmadı, 18 yıl bu sürüyor. Orta Doğu'da, Balkanlar'da ve dünyanın diğer bölgelerindeki ihtilaf-çözüm mekanizmalarında da benzer politikalar izlendi, izleniyor.''
''Bu ortadan kaltığında kapılar açılır"
Başbakan Erdoğan, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi bağlamında yürütülen müzakerelerde de aslında farklı bir durumun bulunmadığını ifade ederek, burada bir sebep ve netice ilişkisinin olduğunu belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye-Ermenistan kapısı ne zaman kapanmıştır? Ne zaman ki Yukarı Karabağ tamamıyla Ermenistan'ın işgali altına girmiştir, ondan sonra kapılar kapanmıştır. Dolayısıyla bu ortadan kalktığında o zaman kapılar açılır veyahut biz Azeri kardeşlerimizle bu noktada mutabık kalmadığımız sürece bir adım atamayız. Bunlar birbirleriyle bağlantılıdır, ayrı düşünülemez.
Nitekim az önce Cumhurbaşkanımızla birlikte yaptığımız basın açıklamasında da ben bunu tekrar ettim, ifade ettim. Bu nedenle henüz zamanı gelmediği için kamuoyuyla bu görüşmelerle ilgili biz bilgi paylaşımına gidemedik. Buna rağmen kamuoyundaki yanlış anlamaları bir nebze bertaraf edebilmek için devletimizin en üst düzey yetkilileri tarafından pek çok açıklamalar benim dışımda da yapıldı. Aynı şekilde Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı tarafından 20 Şubat tarihinde yapılan bir açıklamada, Türkiye'nin Yukarı Karabağ'a ilişkin resmi politikasında bir değişiklik olmadığı da vurgulandı, bu da söylendi. Ben de basına verdiğim demeçlerde bunları tekrar ortaya koydum.
Tabii bütün bunlarla beraber biz göreve geldiğimizde ne düşünüyorsak, bugün de aynı şeyleri düşünüyoruz. Çünkü biz bir milletiz, iki devletiz. Bu anlayışımız bizim bir temeldir. Bu temelde bir değişiklik yoktur, olamaz.''
Başbakan Erdoğan, Kafkasya bölgesinin dünya haritası üzerinde kapladığı alanla mukayese edilemeyecek bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, bölgede büyük ihtilaflar ve çok ciddi sorunlar bulunduğuna işaret etti. Bunların yıllardır bölgeyi meşgul eden ve son derece önemli riskleri de içinde barındıran sorunlar olduğunu dile getiren Erdoğan, geçen ağustos ayında Rusya ile Gürcistan arasında çıkan çatışmanın çözüm üretilmediği zaman bu ihtilafların nasıl sıcak çatışmalara dönebildiğini açıkça gösterdiğini belirtti.
Kafkasya'da barış, güvenlik ve istikrarın tam anlamıyla tesisi ve sürdürülebilirliğinin temini bakımından önerdikleri Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformunun bu çerçevede önem taşıdığına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
''Bu barışçı girişime Kardeş Azerbaycan'ın da kuvvetle destek verdiğinden duyduğumuz memnuniyeti ayrıca ifade etmek istiyorum. Türkiye olarak bizim bölgeye ve bölgedeki sorunlara bakışımız Azerbaycan'ın bakışından farklı değildir. Hedefimiz Güney Kafkasya'da karşılıklı anlaş ve iyi komşuluk ilişkilerine dayanan normal ilişkilerin tesis edilmesidir. Ancak donmuş ihtilafların ve sorunların sebep olduğu ortam ve güvensizlik hissi bölge ülkeleri arasında iyi ilişkilerin tesis edilmesine engel teşkil etmiştir, ne yazık ki etmeye de devam etmektedir.
Bu sorunların en büyüğü ve en önemlisi bize göre Yukarı Karabağ meselesidir. Türkiye'nin Yukarı Karabağ konusundaki politikası açık ve nettir. Politikalarımızda bugüne kadar asla bir sapma olmamıştır. Biz Yukarı Karabağ sorununun Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü içinde barışçı yollardan çözülmesi gerektiğini savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki en önemli sorun, Azerbaycan topraklarının şu andaki fiili durumudur. Bu BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla da teyit edilen, uluslararası hukuka aykırılığı şüphe götürmeyen bir gerçektir. Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si ne yazık ki işgal altındadır. Bir milyon Azeri kardeşimiz kendi ülkelerinde ne yazık ki kaçak ve göçmen durumuna düşmüşlerdir. Diğer yandan çözümsüzlük hiç kimsenin menfaatine değildir. Bu sorunların çözümü ise gayret gerektirir. Biz Ermenistan ile aramızdaki sorunların çözümü için müzakereler sürdürürken işte bu düşünceden hareket ettik.''