İngiliz parlamentosundan hükümete çağrı: Türkiye'ye tutumunu sertleştir

İngiliz parlamentosu hükümete 'Türkiye'ye tutumunu sertleştirme' çağrısında bulundu.

cumhuriyet.com.tr

İngiltere Parlamentosunun Westminster Salonu'nda  bugün 16 Nisan referandumu öncesinde Türkiye'deki son durumun ele alındığı 90 dakikalık bir oturum yapıldı.

BBC Türkçe'de yer alan habere göre, oturuma katılan 20'ye yakın milletvekili, hükümete 15 Temmuz darbe girişiminin ardından insan hakları ihlallerinin arttığı gerekçesiyle Türkiye'ye yönelik tutumunu sertleştirme çağrısı yaptı.Milletvekilleri ayrıca, Türkiye'deki durumun İngiliz Parlamentosunun Genel Kurulu'na taşınması girişimde bulunma kararı aldı.

Oturum, başkent Londra'nın kuzeyinde, Türk, Kürt ve Kıbrıs kökenlilerin yoğun bir şekilde yaşadığı Enfield North'un İşçi Partili Milletvekili Joan Ryan'ın girişimi ile toplandı.

Ryan, oturumda yaptığı konuşmada, Başbakan Theresa May'i Ankara ziyareti sırasında silah anlaşmasına imza atarken, insan hakları ihllaleriyle ilgili iddialar konusunda sessiz kalmakla eleştirdi.

İşçi Partili milletvekili, "Ticaret anlaşmaları asla insan haklarının yerini alamaz. Hükümet, Türkiye ile ilişkilerinde insan haklarını gündemine almıyor" diye konuştu. May, Ocak ayında Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede, savaş uçağı geliştirilmesi için 100 milyon sterlinlik bir savunma anlaşmasına imza attı.
İki ülke arasında şu anda 16 milyar sterlin olan dış ticaret hacminin de 20 milyar sterline çıkartılması amaçlanıyor.

'Arkadaşlarımın can güvenliği yok'

Galler İşçi Partisi'nden Ann Clwyd ise Türkiye'deki hükümetin, İngiltere'den aldığı silahları "eninde sonunda kendi halkının üzerinde kullanacağını" öne sürdü.


Clwyd, "Dört Türk arkadaşım buraya sürgüne geldiler. Çünkü Erdoğan tarafından mitinglerde hedef gösterildiler ve can güvenliklerinden endişeliler. Türkiye'de birçok akademisyen, gazeteci ve yazar, sıranın kendilerine ne zaman geleceğini soruyor" dedi.


Milletvekillerinin oturumda yönelttikleri eleştirilerin odağında 15 Temmuz sonrası ilan edilen olağanüstü hal döneminde (OHAL) kapatılan medya kuruluşları, görevden alınan kamu görevlileri ve akademisyenler ile ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar yer aldı.OHAL döneminde çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle 20 bine yakın akademisyen, ya kadro hakkını kaybetti ya ihraç edildi ya da çalıştığı üniversite kapatıldığı için işsiz kaldı.