"İktidar seçim için tüm olanakları kullanıyor"

İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, ''Oysa 29 Mart seçiminde hiçbir seçimde olmadığı kadar iktidarın tüm olanakları seçim sürecini etkilemek için kullanılmıştır'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, İstanbul Barosu'nda düzenlediği basın toplantısında, seçimin sağlıklı yapılması ve yurttaşların kafasında bir kuşku olmamasının demokratik ve sosyal hukuk devletinin olmazsa olmaz koşullarından biri olduğunu söyledi.

Bunun için tüm seçim sürecinin hukuk kurallarına ve yasalara uygun olması gerektiğini dile getiren Aydın, ''Oysa 29 Mart seçiminde hiçbir seçimde olmadığı kadar iktidarın tüm olanakları seçim sürecini etkilemek için kullanılmıştır. Yurt genelinde yapılan yardımlar, siyasi iktidarın daha iyi hizmet almak için yerel yönetime talip olanların kendisinden olması gerektiği yönündeki açıklamaları ve yapılan baskılar ile özgürlüklerin kısıtlanması, yasaya uygun olmadığı gibi ciddi sıkıntılar yaratmıştır'' dedi.

Muammer Aydın, bu nedenle sandık güvenliğinin sağlanması, oyların sağlıklı bir şekilde sayılması, sandık sonuçlarının tam ve eksiksiz, hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde kamuoyuna yansıtılmasının önem kazandığını dile getirdi.

''Bugüne kadarki hayali seçmen, birden fazla yerde kayıtlı seçmen ile mükerrer oy gibi konularda duyarlı olunması gerektiğini'' ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri hakkındaki Kanunun ilgili hükümlerindeki yaptırımların ''objektif olarak ayrım yapmaksızın herkese uygulanmasını'' isteyen Aydın, ''Yerel seçimler ve sonuçları konusunda yetkili organları göreve çağırıyoruz'' diye konuştu.

Aydın, ''Sandık sonuçlarını tespit eden tutanaklar ile bilgisayar sonuçları karşılaştırılmalı ve sonuçlar sağlıklı olduğundan emin olunduktan sonra Yüksek Seçim Kurulunca kamuoyu ile paylaşılmalıdır'' uyarısında da bulundu.
 

Ergenekon soruşturması

Ergenekon soruşturmasına da değinen Aydın, ''her türlü bireysel ve örgütsel oluşumların hukuk düzeni içinde soruşturulması ve gerek görüldüğünde haklarında dava açılması ve koşullar oluşmuşsa şüphelilerin tutuklanmasının yasal bir zorunluluk olduğunu'' söyledi. Muammer Aydın, ''Fakat bir suç oluşumu içinde oldukları isnadıyla muhalif yazarları ve siyasi inanç olarak ulus devletten yana olanları bir biçimde soruşturmak ve devasa bir dava havuzunun içine atarak hak ve hukuk kurallarını ihlal etmek, demokratik hukuk devletine yakışan bir tutum olarak değerlendirilemez'' dedi.
Aydın, ''yürütmenin yargıya müdahalesi olarak algılanan söz ve eylemlerden uzak durmasının demokrasinin işlerliği ve geleceği açısından son derece önemli olduğunu'' ifade ederek, ''Ne yazık ki toplum ve çeşitli katmanlar bu tutuklamaların ve gözaltıların bağımsız yargının normal bir faaliyeti olarak algılamamaktadır'' diye konuştu.
''Türkiye'de birçok kez hukuksal gereklere yeterli özen gösterilmeden yapılmakta olan birçok soruşturmada insan hakları ihlalleri yaşandığını ve bu biçimde yapılan soruşturmaların kendilerini hukuk devleti ve güvenliği adına endişeye sevk ettiğini'' anlatan Aydın, şunları kaydetti:

''En son yaşanan ve tutuklanan bir gazetecinin gözaltı süreci, yasak sorgu yöntemleri ile sorgulanması ve ardından tutuklanması, bu endişelerimizin bir parçasıdır. Demokrasiler için bir milletvekilinin kürsü dokunulmazlığı ne denli önemli ise bir gazetecinin bilgi toplama ve bu bilgiler yayımlanıncaya değin gizli tutma hakkı ve bu konudaki özgürlüklerinin korunması da o denli önemlidir. Özellikle şüphelinin tutuklamaya itiraz yönündeki yasal hakkını kullanması aşamasında günlüklerinin basında yayımlanması da baskının, hukuksuzluğun, masumiyet ilkesi ve adil yargılama ilkesine aykırılığın diğer göstergeleridir.''

Aydın, dava öncesindeki bilgi ve kanıt toplama ile soruşturma yönteminin savunma hakkını temelden zedelediğini, duruşmanın yapıldığı yerin cezaevi olması, fiziki koşulların yeterli olmaması, sanıkların birlikte yargılanamaması ve yargılamayı yapan mahkemenin özel yetkili olmasının insan hakları sözleşmesine aykırılık oluşturduğunu savundu.

Muammer Aydın, bir soru üzerine, Ergenekon soruşturmasında ''sorgunun yorma ve benzeri yöntemlerle yapılması halinde elde edilen sonuçların da tartışılır hale geleceğini'' ifade ederek, ''Bir insanı uykusuz, aç, susuz 20 saat sorgulanmasını ve elde edilen bilgilere güvenerek o kişi hakkında işlem yapılmasını kabul edebilmek mümkün değil'' dedi. Aydın, yasanın dinmelerin nasıl yapılacağını açıkça gösterdiğini belirterek, ''Ceza kanunun temel prensibi, delilden sanığa gidilmesi'' olduğunu kaydetti.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in iki gazeteciye yönelik sözlerinin sorulması üzerine, Aydın, ''bunun bir tehdit olduğu'' görüşünü savunarak, bu tür görevlerde bulunan kişilerin eleştirilere de açık olmaları gerektiğini söyledi.