'İktidar bize Esad'mışız gibi davranıyor'

Suriye krizinin ekonomisini bitirdiği Antakyalı, iktidarın feryatlarına kulak tıkayışını böyle yorumluyor.

cumhuriyet.com.tr

Antakya’da mevcut durumdan hoşnut olan yok neredeyse. Kime sorsanız, kiminle konuşsanız, Antakya ekonomisinin Suriye ile ilgili kriz yüzünden durma noktasına geldiğini söylüyor. Kentin ünlü Halep Çarşısı’nın kalabalığını bilenler, şimdilerde bu ünlü çarşıdan “ıssızlığını gidip görün öyle konuşalım” diyerek söz ediyorlar. Gerçekten de öyle. Sabahın erken saatlerinden geç saatlere kadar her türlü alım satımın yapıldığı, Arapça, Türkçe ve Kürtçenin birbirine karıştığı çarşıda artık yaprak kımıldamıyor adeta.

Bu hemen hemen herkesin bildiği, tanık olduğu bir gerçeklik. Ama Antakya esnafının, Türkiye ile karşılaştırdığında Suriye’yi “daha demokratik” bulmasına yol açan başka bir gerçek var ki Antakya dışındakilerin pek bildiği söylenemez. Çünkü esnafa göre Suriye’yi Türkiye’den daha “demokratik” yapan vatandaşlarına sağladığı ticari avantajlar. O avantajlardan koca bir Antakya halkının ve esnafının yararlandığı nedense dile getirilmiyor. Aksine, Suriyelilerin Türkiye’nin her şeyine hayran olduğu haberleriyle karşılaşıyoruz sık sık. Oysa tam tersi bir durum söz konusu ki, hemen hemen her Antakyalı bunun altını çiziyor. Nedir diye sorduğumuzda çok ilginç bir bilgiyle karşılaşıyoruz.

Suriye devleti, vatandaşlarının alım gücü düşük olduğu için bazı temel gıda maddelerini sübvanse ediyor. Yani, diyelim ki Antakya’dan çuvalını 70 liraya aldığı şekeri, halka, bu aldığı fiyatın çok çok altında veriyor. Dolayısıyla vatandaşı için bunu elde etmek zor değil. Antakya esnafına yarayan tarafı da şu: Bazı firmalar 70 liraya Suriyeliye sattığı o bir çuval şekeri, Suriye’den çok ucuza geri alıyor. Tabii Suriyeli ortağının yardımıyla.
 

Neden pastane çok?

Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Hayrettin Çolakoğlu “Antakya’da her adım başı bir pastane var. Nedeni budur. Şeker çok çok ucuz çünkü” diyor. Başka örnekler de veriyor Çolakoğlu: “1 litre mazot Türkiye’de 4 TL civarında. Suriye’de ise litresi Türk parasıyla 1 TL’ye geliyor. Ekonomisinin büyük bir bölümü nakliyeye dayanan Antakyalı için bu bir nimet. Mazotunu Suriye’den alıyor. Duyumlarıma göre, şu kriz ortamında bile Suriye’den mazot alınıyor ve küçük çapta bir boru hattı bile inşa edilmiş durumda.”

Sadece bu değil. Canlı hayvan ihracı da çok çok ucuza geliyor Suriye’den. Çünkü Suriye devletinin sübvanse ettiği kalemlerden biri de et. Vatandaşı kolayca alabilsin diye ucuza sattığı etten evine almak için her gün sınırı geçen onlarca aileden söz ediyor Çolakoğlu. Konuşma sırasında yanımızda bulunan genç bir işadamı giriyor hemen lafa: “Diktatör denen adam bakın neler sağlıyor halkına, bizdekilerden bunu gören var mı?”

Şimdi bu “ticaretin” durduğunu anlatıyor Antakyalı esnaf. Kriz öncesi yerel bir ekonomik denge vardı, artık mahrumuz diyorlar söz birliği etmişçesine.
 

‘Hayır dediğimiz için’

Krizin siyasi boyutunun da farkında olan ticari bir kesim var Antakya’da. Kentin önemli tüccarlarından biri, Suriye ile yaratılan krize ilişkin olarak, alttan alta yayılan, çok ürkütücü bir belirleme yapıyor: “Erdoğan nasıl mezhep gerekçesiyle Suriye yönetimine karşı hiddetliyse, Antakyalıya da aynı gerekçeyle hoş bakmıyor” diyor. AKP’nin Antakya’da birinci parti olduğunu anımsattığımızda da “Antakyalı Sünni’nin bir sıkıntısı yok, çünkü ticari teşvikler onlara gidiyor” yanıtını alıyoruz.

“Mezhep yüzünden bunu yapabilir mi hükümet?” diye sorduğumuzda, muhatabımız, biraz da gururla “referandumda ‘hayır’ demiş bir kenttir Antakya, unutmayın” diyor. Ve ekliyor: “Bunun bedelini ödetiyorlar bize.” Hükümetin, sadece Antakya’yı cezalandırmak için Suriye’ye adeta savaş açmasının gerçekçi olmayacağını söylediğimizde, “ABD’nin Suriye’ye olan planına destek verilirken, Antakya’nın da cezalandırılması fırsatı doğdu. Erdoğan’ın öfkesi, çabucak kine dönüşebilen bir öfke” diyor muhatabımız. Yani hiç de hoş olmayan bir inanış yaygın kentte. “Başbakan Erdoğan, Antakya Alevisine onlar sanki Esad’mış gibi davranıyor”, inanış bu. Çolakoğlu’nun yanında bulunan o genç işadamı, “Hatay’da sermaye el değiştiriyor. Amaçlanan bu” deyince Çolakoğlu’nun buna itraz ettiğini görüyoruz. Ama genel kanı bu yönde.
 

Nakliyecilik ölürse...

Antakya Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Hayrettin Çolakoğlu, “şunun anlaşılması lazım” diyerek şunları söylüyor: “Suriye, sadece orayla alışveriş yapıldığı için önemli değil. Adı geçen ülke en çok ticaret yaptığımız bir ülke de değil. Ama Suudi Arabistan’a, Birleşik Arap Emirlikleri’ne, hatta Afrika’ya karayoluyla ihraç yapacaksanız en kısa yol Suriye’den geçer. Türkiye, Suriye’yi devre dışı bırakarak bu ülkelere ulaşmayı denedi ama olmadı. Olmazdı da zaten.”

2012 yılı itibarıyla Hatay, 135 ülkeye 202 adet C2 yetki belgeli firma ve 7785 adet çekici ile ağırlıklı olarak Ortadoğu ve Avrupa’ya taşıma yapıyordu. 2010 yılında Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan gelip giden kamyon ya da TIR sayısı 172 bin 419 iken, 2011 yılında bu sayı yüzde 13 oranında azalarak, 150 bin 104’e düşmüş.

Krizin turizmi de çok etkilediğini söylemeye gerek yok.