"İki dil, ekonomik ve ticari alanı siyasallaştırır"
ATO Başkanı Aygün, "iki dil" tartışmaları konusunda yaptığı değerlendirmede iki dilin ticari ve ekonomik alanda yaratacağı sorunlara değindi.
cumhuriyet.com.trAygün, iki dilin ekonomik ve ticari alanı siyasallaştıracağına dikkat çekerken "Mevcut Ticaret Kanunu, ana dil dışında bir dilin şirket adlarına konulmasını yasaklamaktadır. Bu yasak, iki dilde hayat talepleri doğrultusunda ortadan kaldırılır ya da fiili durum yaratarak dükkan adları Kürtçe yazılırsa, ticaretin siyasallaşması gibi bir ayrışma ortaya çıkar. Bu, bölgenin daha da fakirleşmesi anlamına gelir" dedi.
Aygün, konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada ana dil dışında bir başka dilin kamusal alana transferinin ülkenin sadece siyasi değil ekonomik bütünlüğünde derin yaralar açacağını dile getirdi. İki dilin, ekonomik ve ticari alanı siyasallaştıracağı uyarısında bulunan Aygün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde bazı dükkan adlarının Kürtçe olarak yazıldığını gözlemlediklerini, bunun "iki dilde ticaret" gibi yeni bir kavramı zorladığına dikkat çekti. Aygün, şunları kaydetti:
"Mevcut Ticaret Kanunu, ana dil dışında bir dilin şirket adlarına konulmasını yasaklamaktadır. Bu yasak, iki dilde hayat talepleri doğrultusunda ortadan kaldırılır ya da fiili durum yaratarak dükkan adları Kürtçe yazılırsa, ticaretin siyasallaşması gibi bir ayrışma ortaya çıkar. Bu, bölgenin daha da fakirleşmesi anlamına gelir.
Mevcut Ticaret Kanunu ve buna dayalı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Tebliğ'inde, "Ticaret ünvanı Türkçe olarak tespit edilir. Ünvanda yer alan muhayyel adlarda Türkçe olmalıdır" İbaresi bulunmaktadır. İki dilde hayatın, iki dilde ticaret gibi bir ayrışmaya yol açması, bölgenin kalkınmasına, insanlarımızın zenginleşmesine olumlu katkı sağlamaz. İki dilde ayrışma, sadece Türk'ün Türkle, Kürt'ün Kürt ile ticaret yapması ya da Türk'ün Türk'ü, Kürt'ün Kürt'ü istihdam etmesi gibi istenmeyen bir durum ortaya çıkarabilir. Ticaret, siyasi veya etnik taban kaldırmaz. Ticarethaneler nötrdür, nötr kalmalıdır. Ekonomik hayatta etnik ya da siyasi bir işaretleme, etnik bir ticari tercih, her iki tarafta da milliyetçilik kavramının sivrilmesine hizmet eder. Ticaret de siyaset de birbirini aşırı kutuplara iter. Bu da demokratikleşmenin önünde engeldir."
"Kamusal alana yeni bir dil transferi doğru olmaz"
Anadil dışında başka bir dilin kamusal alana transferinin ülkenin siyasi ve ekonomik bütünlüğünde onarılmaz yaralar açacağını ifade eden Aygün, "Halk, kendisini ifade ederken nasıl rahat edecekse o şekilde konuşsun. İstiyorsa patatesi, domatesi, hıyarı kendi dilinde adlandırsın. Bunlardan kimse rahatsız olmaz. Bunlar Türkiye'nin zenginliği ve çoksesliliğidir. Ancak farklı bir dil kamusal alana taşınmamalı" diye konuştu.
Çözüm: Ayrıştırıcı değil bütüncül bir demokraside
Demokrasi çerçevesinde her türlü fikrin tartışılabilmesinin evrensel bir değer olduğunu ve değerin üstü örtülmeden desteklenmesi gerektiğini kaydeden Aygün, ancak bu önerilerin sonuçlarının ne olabileceği konusunda düşünülmesi gerektiğini söyledi. Aygün, şöyle devam etti:
"Çözüm; ayrıştırıcı önerilerden, ayrıştırıcı demokratik taleplerden değil, bütüncül bir demokrasi anlayışından ve kalkınmaya katkı vermekten geçer. Türkiye'nin daha çok demokratikleşmesi için her şeyi yapmaya hazırız. Bölge refahını daha da geriye götürecek ayrıştırıcı bir öneri demokratik olabilir ancak, bir önerinin demokratik olması halklara, bireylere özgürlük, refah ve demokrasi getireceği anlamına gelmez. İki kavram karıştırılmamalıdır."