İhsanoğlu: Siyasette din istismarı artık yeter
Cumhurbaşkanı Ekmeleddin İhsanoğlu, "Din istismarı yeter, din adına siyaset yapmak yeter. Millet rahatlamak istiyor ve bunu kavga veya tartışma meselesi yapmayalım. Bence Türkiye bunu da aştı" dedi.
DHACumhurbaşkanlığı seçimlerinde çatı aday olarak gösterilen ve bugün Büyük Birlik Partisi'nin de açıklamasıyla 7 parti tarafından desteklenen Ekmeleddin İhsanoğlu, seçim çalışmaları kapsamında Gaziantep'e geldi. Kentte uzun araç konvoyu ile tur atan İhsanoğlu, öğleden sonra aralarında CHP ve MHP milletvekilleri ile kendisine destek veren siyasi partilerin il başkanlarının da hazır bulunduğu bir otelde basın toplantısı düzenledi.
Gaziantep'e son olarak geçen yıl geldiğini ve temaslarda bulunduğunu anlatan İhsanoğlu, Cumhurbaşkanı adayı gösterilmesinin kendisi için gurur olduğunu söyledi. Türkiye'nin 2023 yılı hedefinin dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmek olduğunu ifade eden İhsanoğlu, bunun huzur ve barış içerisinde sürdürülebilir kalkınma ile mümkün olacağını kaydetti.
'SİYASETTEN ANLAMADIĞIMI KİM SÖYLÜYOR?'
Gazetecilerin yönelttiği soruları yanıtlayan İhsanoğlu, siyasetin dışında olduğu yönündeki eleştirilere maruz kaldığını, ancak kendisinin diğer politikacılardan daha şanslı olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: "Benim siyasetin dışında olduğumu kim söylüyor? Siyasetten anlamadığımı kim söylüyor? Tanınmadığımı kim söylüyor? Kusura bakmayın ama bunlar yanlıştır, 34 senedir ulusalararası bir kuruluşun başı olarak, bir akademisyen olarak, bir diplomat olarak devletin hizmetinde olan bir insan olarak yaptığım faaliyetleri vatandaş tanıyordur. Bu hikaye benim adaylığımla ile birlikte ortaya atıldı. Ben sorarım; bu gördüğünüz politikacılar siyasete girdiğinde tanınıyor muydu? Elbette hayır. Ben politikaya ilk gittiğim gün benim tanınırlığım yüzde 30'du. Bazı ölçmelere göre daha fazla ama ben asgarisini alıyorum. Şu bir gerçek ki Türk halkı beni tanıyordu ve artık tanımayan kalmadı. Beni mesela google'den tanımak isteyenler olduğu söyleniyor. Önce google önündeki engelleri kaldırsınlar, fikir, basın, iletişim hürriyeti önündeki engeli kaldırsın sonra konuşsunlar."
İhsanoğlu, bir gazetecinin seçim sloganlarının da eleştirilere maruz kaldığını ifade ederek yönelttiği soruyu, "Türkiye'de 3 kutsal var; ekmek, Kuran ve bayrak. Biz ne deriz; 'ekmek Kuran hakkı için' deriz. Bu kutsalları hatırlatmak ve arkasında olduğumuzu söylemek istiyoruz millete" dedi.
'ZARFLARLA PARA VEREREK MİTİNG YAPILIYOR'
İhsanoğlu, miting yapmamasının sebebine ilişkin yöneltilen soruyu ise şöyle yanıtladı: "Ramazan ayındayız. Milletimiz dinine, örf ve adetine uygun şekilde hareket ediyor. Bu ramazan günü mitingi ne zaman yapacağız? Miting yapsak burada yapma imkanı var ama insanlara niye zulmedelim. Bayramdan sonra yapacağız. Parti teşkilatlarını göndererek otobüslere doldurarak, zarflarla para vererek 'gelin sizi şuraya toplayalım' diyerek miting olur mu? Modern iletişim çağı ile artık televizyon girmeyen köy kalmadı. Şunu düşünün, Türkiye ilk defa cumhurbaşkanını vatandaşının oyuyla seçtiriyor ve bu bir aya sığdırılıyor. Eşit olmayan orantısız bir rekabet içinde oluyor, bunları herkesin dikkatine sunmak istiyorum."
'DEVLET SURİYELİ SIĞINMACILARA İSİM BULAMIYOR'
Son günlerde farklı kentlerde Suriyelilere yönelik oluşan tepkinin yanlış dış politikadan kaynaklandığını ve gelinin noktada oluşan kabahatin bu hali yaratanlara ait olduğunu kaydeden İhsanoğlu şunları söyledi: "Bugün oluşan hassasiyetin farkındayım. Devlet sığınmacıya isim bulamıyor. Bu mesele gerçekten çok karışık meseledir. Şunu sormak lazım; bu sıkıntılar bizim vatandaşlarımızla Suriyeli vatandaşlar arasında oluyor, bunun sebebi nedir? Bunlar kendiliğinden mi geldiler buraya. Unutmayalım komşuluk hakları vardır ve canı pahasına buraya gelmiştir bu insanlar. Unutmayalım ki savaşa sürüklenme hadisesi onların kabahati değildir. Suriye'de iç savaş olmasaydı, bu karşılıklı tahribat olmasaydı, şiddet kullanılmasaydı, Suriye'deki reform hareketleri ağır, aksak, yavaş gitseydi; bazıları 'ben onu anlattım anlamadı, kulağını çekeceğim' üslubunda yapılmasaydı bu hale gelir miydi? Bu perişan halde kim yaşamak ister? Kabahat o insanlarda değil, bizim vatandaşta da kabahat yok. Bu hali yaratanda kabahat buluyorum ve bunu çözmek lazım.
'BUGÜN MÜ DAHA İYİ 2010'MU?'
2011 yılına kadar bu diktatör rejimler devam ediyordu, bunların savunulacak tarafı yok. Karşıda devlet siz bu devletle münasebet kuruyorsunuz. Öyle ki vizeler kalktı, mükemmel şeyler oldu. Bunu niye bıraktık? Niye böyle sürüklendik? Bugün mü daha iyi, yoksa 2010'mu daha iyiydi? Türkiye'nin bunu düşünmesi lazım ve Türkiye bunu soracaktır. Herkes kimin ne yaptığını biliyor, her şeyin zamanı vakti var, her vaktin ezanı vardır."
'ORTADOĞU'DA BARIŞ SAĞLANMALI'
Suriye'den ilk kaçışlar başladığında İslam İşbirliği Teşkilatı olarak kamplara yönelik yardım tekliflerinin Türkiye tarafından ihtiyaç duyulmadığı için kabul edilmediğini ancak gelinen noktada uluslararası kampanya ile yardım istenmesi gerektiğini anlatan İhsanoğlu, problemin çözümünün Ortadoğu'da barışın sağlanması ile mümkün olacağını kaydederek şöyle devam etti:
'BU SORUNU ÇÖZMEYE MUKTEDİRİM'
"Ortadoğudaki bu savaşları, bu çatışmalara paralel barış olmazsa, bu işi beceremeyiz ve hep sıkıntı içinde olacağız. Türkiye'nin her şeyden önce barışı sağlamak için kolları sıvaması lazım. Bugün Suriye'de Esad çok parlak şekilde yüzde 88 ile kazandığı seçimin akabinde merasim yapıyor, ant içiyor. Bu realiteyi görmeden siyaset yapmak mümkün mü? Suriye olaylarına ilişkin yapılan Cenevre 1 anlaşmasının çok uygun olduğunu savunduğumuzda topa tuttular, herkes vatan haini zaten Türkiye'de. Şimdi her şey farklı şekilde dönüyor. Sınırlar kevgir gibi oldu. Sınırlarda bir tane varlık vardı o yok oldu, onun yerine bir etnik yapıya dayalı devlet oluşuyor, İslam hilafeti şeklinde devletçik kuruluyor ve komşu olduk. Şimdi böyle komşuluk mu, yoksa eskisi mi iyi. Türkiye'nin bunları tartışması lazım. Hamasetle kahramanlık yapılıyor, faturayı milletimiz ödüyor. Bu Türkiye'ye, Suriye'ye reva mıdır? Bu bölgeyi, bu insanları, toplumları, liderleri, BM'nin nasıl çalıştığını, diğer devletlerin dış politikaları nasıl uyguladığını bilen birisi olarak halkımızın desteğiyle göreve gelince bu sorunu da çözmeye muktedirim."
'SİYASETTE DİN İSTİSMARI ARTIK YETER'
18 yaşından bu yana devlet ve milletin hizmetinde olduğunu anlatan İhsanoğlu, "Ben muhafazakar, dindar ailenin çocuğuyum ve inançlıyım. Ben dinin siyasette kullanılmasını, dinin siyasete alet edilmesini, siyasetin dinin etkisinde olmasını istemiyorum, Etrafımızda görüyoruz kullanınca aşırılıklara gidiyorsunuz toplum içinde ayrışmaya yol açıyorsunuz. Farklı inanışlara saygılı olmak lazım. Bir arada yaşamak bu bizim kültürümüzde var ve asırlarca çok güzel şekilde yaptık. Din istismarı yeter, din adına siyaset yapmak yeter. Millet rahatlamak istiyor ve bunu kavga veya tartışma meselesi yapmayalım. Bence Türkiye bunu da aştı" dedi.
'BARAJI KÖPRÜYÜ CUMHURBAŞKANI DEĞİL HÜKÜMET YAPAR'
Türkiye'de cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin Anayasa'da mevcut olduğunu, baraj ve köprü yapmanın hükümetlerin işi olduğunu dile getiren İhsanoğlu isim vermeden rakibi olan Başbakan Erdoğan'ı eleştirdiği konuşmasını şöyle sürdürdü: "Her gün devlet nizamını, rejimi gözden geçiremezsiniz. Gözden geçirirseniz devlet olmaktan çıkar o. Çünkü devletler bir günde kurulmaz, devlet gelenekleri üç beş senede bir başbakan, cumhurbaşkanıyla olmaz. Türkiye Cumhuriyeti 90 sene önce Atatürk tarafından kuruldu ama öncesinde bin senelik tarih var. Rejimin dayalı olduğu temel; kuvvetler ayrılığı ve parlamenter sistem. Yani devlet başkanı var, parlamento var hükümet ve başbakan var. Bizim anayasamızda Cumhurbaşkanının bazı yetkileri var ama esas icra yetkisini, memleketi idare etme, ülkenin kalkınmasını, savunmasını, korunmasını her şeyini başbakana ve hükümete vermiştir. Ne zaman böyle kuruldu Atatürk savaştayken bu sistemi tatbik etti, icat etmedi. Osmanlı devletinin meşrutiyetinden aldı. Osmanlı tarihinde meşrutiyet devrinde padişahtan alınan yetkiler başvekil sadrazama verildi.
'YETKİ GASPINDA BULUNUR'
Bu sistemde eksiklikler var yok mu elbette var ve bazı şeylerin düzelmesi lazım. Ama 'biz bunu iptal edelim yabancı sistemi getirelim' demek vücuda yeni bir kafa yerleştirmektir. Böyle yaparsan kafa ve vücut ayrı çalışır o zaman kafa patlar vücut çöker. Bizim devletimiz üniter ve tektir 2 devlet olmaz bizde. Bu sistemde 11 cumhurbaşkanı oldu, farklı üslupları var ama aynı Anayasa göre aynı görev yaptı. Ortada olmayan yetkiyi kullanan insan yetki gaspında bulunur o zaman siz başbakanla, meclis başkanıyla, milletin temsilcileriyle çatışırsınız ve bu durum Türkiye'yi kötüye götürür. Hatırlayın, Çankaya'da cumhurbaşkanı ile başkakan arasında ufak bir tartışma yaşandı, kitapçık fırlatıldı ekonomi çöktü, herkesin cebindeki paranın yarısı uçtu. Durum böyle o tepede sigortanın atması, birinin diğerine kızması 'milletten güç alarak dikte ediyorum, emrediyorum' demesi milleti nerelere götürür. Beni eleştirerek 'İhsanoğlu' yapamaz diyorlar. Beni niye kötülemeye çalışıyorsun, sen ne yapacağını söyle. Ama anayasaya göre; icraatın içinden 'köprü, baraj yapacağım' deme. Çünkü yapamazsın, baraj köprüyü hükümet yapacak. Barajlardan köprülerden memnun olanlar zaten ona. Bu seçimde 3 kişi var oraya uygun birisi seçilecek. Bu parti seçimi, belediye reisi, meclis üyeliği seçimi değil ve bunu çok farklı düşünmek lazım."
'HEM İÇ, HEM DIŞ SİYASET BİLGİSİ BENDE BOL BOL VAR'
Büyük Birlik Partisi'nin açıklamasıyla kendisine destek veren siyasi parti sayısının 7 olduğunu ve 8'e yükseleceğini anlatan İhsanoğlu, AKPi camiasının da yabancısı olmadığını ifade etti. Adaylık teklifi geldiğinde AKP kurucularıyla paylaştığını ve destek gördüğünü dile getiren İhsanoğlu, AKP'lilerin Erdoğan'ın Başbakan kalmasını istediğini ima ettiğini belirterek, "AK Partililerde şunu görüyorum; onlar aslında Başbakanın hizmetinin sürmesini istiyorlar. Çünkü bu hizmet ancak başbakanlık makamında devam eder. Bu hizmet Çankaya'da olmaz. Çünkü kanun ve anayasa buna manidir. Cumhurbaşkanlığı Türkiye denen büyük ailenin reisliğidir, yani devletin başı, milletin babası olmaktır. Cumhurbaşkanı herkese bu şekilde yaklaşmalı birisinin kulağını çekip, birine tokat atmak değil, herkese sevgiyle saygıyla yaklaşmaktır. Cumhurbaşkanı siyasi tecrübe olacak iç ve dış siyasetten anlayacak. Bende ikisi de bol bol var ve bunu herkes görecektir" diye konuştu.
'1 AYDA EV TAŞINMAZ, CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ YAPILIYOR'
YSK'nın Başbakan Erdoğan'ın istifa etmesine gerek olmadığı yönündeki kararı ve seçim için zaman diliminin yetersizliğinden şikayet eden İhsanoğlu sözlerini şöyle tamamladı: "YSK kararı ile görüldü ki; 'arife Bağdat sorulmaz' yani herkes neyin ne olduğunu biliyor. 76 milyon nüfusu olan bir ülkenin cumhurbaşkanı seçimi 1 ayda yapılır mı? Siz bir ayda ev taşıyamazsınız, böyle bir şey olur mu? Bunu tüm vatandaşlarımız görüyor. Hakkaniyet, adalet, orantı, eşitlik diye bir şey yok. Burada her şey biçilmiş kaftan şeklinde hazırlanmıştı o kaftan sürprizle karşılaşınca hesaplar bozuldu."