İdil Biret'in Çocukluk ve Gençlik Yılları
Tarihçi Kitabevi İdil Biret'in Çocukluk ve Gençlik Yılları’na ışık tutan annesi Leman Biret’in derlediği “Hatıralar ve Gazete Küpürleri Defteri 1945-1958” i yayınladı.
cumhuriyet.com.tr
Editörlüğünü Necip Azakoğlu’nun yaptığı kitap, Leman Biret’in İdil Biret’in çocukluk ve ilk gençlik yıllarına ait hatıralarını yazdığı, 1988 yılında vefatından sonra çekmecesinde bulunan hatıratına dayanıyor
Leman Hanım’ın kendi daktilo ettiği sahifelerde, İdil Biret’in Ankara’daki bebeklik yıllarını, müziğe karşı ilgisinin iki yaşındayken keşfini, dört yaşında nota okumaya ve beste yapmaya başlamasını, radyodan ve eve gelen piyanistlerden duyduğu eserleri hemen oturup aynen çalmasını, Ankara’ya gelen yabancı müzisyenlerin ona hayran kalmasını, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in teklifi ile sahneye çıkıp Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün huzurunda çaldıktan sonra 1948 yılında TBMM’nin kendisi için çıkardığı “İdil” Kanunu ile Paris’e tahsile gönderilmesini, Nadia Boulanger ile Paris Konservatuarı’ndaki çalışmalarını, 1953 yılında 11 yaşında iken büyük Alman piyanisti Wilhelm Kempff ile Paris’te Şanz Elize Tiyatrosu salonunda verdiği konseri, 15 yaşında Konservatuar’dan birincilikle mezuniyetini, Avrupa’da konser kariyerine başlamasını, büyük Rus piyanisti Emil Gilels’in daveti üzerine yaptığı ilk Sovyetler Birliği turnesinde Moskova, Leningrad ve diğer şehirlerde verdiği onaltı konseri anlatıyor.
Leman Biret’in hatıratında 1945 yılından itibaren Türkiye’de ve yabancı basında İdil hakkında çıkan yazıları da buluyoruz. Bu yazılar o dönemin basını ve devletin sanat politikası konusunda da fikir veriyor.
Ve Lazar Levy (Paris Konservatuarı hocası), Wilhelm Kempff, Nadia Boulanger, Marc Pincherle / Claude Rostand / Bernard Gavoty (tanınmış Fransız müzikolog ve kritikleri) ve diğerleri otoritelerin söyledikleri, yazdıkları ve bir çok fotoğraf.
O günden bugüne Türkiye’nin efsanesi olarak dikkatle takip edilen, ailelerin büyük bir hayranlıkla genç kuşaklara tanıtmak için salonları doldurduğu İdil Biret, başarılı sanat çizgisini ve şahsiyetli Devlet Sanatçı duruşunu mükemmel koruyor. Onu1948 yılında “İdil” Kanunu ile Paris’e yollayan ulusuna saygı ve sevgiyle bağlı olan sanatçının nasıl adım adım filizlendiğini hatırattan okuyoruz.
Eğer örnek alınacaksa…