'İddianamedeki JİTEM, benim kurduğum JİTEM değil'

İkinci Ergenekon davasının 97. duruşması başladı. Duruşmaya, doktor nezaretinde ambulansla getirilen ve tekerlekli sandalyede olan Doğan'ın çapraz sorgusuyla devam ediyor. İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanıklarından emekli Albay Arif Doğan, iddianamede geçen JİTEM ile kendisinin kurduğu JİTEM'in aynı olmadığını söyledi.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen davanın bugünkü duruşmasına, gazeteci Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu 20 tutuklu sanık ile tutuksuz yargılanan Muzaffer Öztürk ve Arif Doğan katıldı.

Tutuklu sanıklar eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, İbrahim Özcan, İbrahim Şahin, Hasan Atilla Uğur ve Oğuz Bulut ise duruşmaya gelmedi.

Duruşmaya, doktor nezaretinde ambulansla getirilen ve tekerlekli sandalyede olan Doğan'ın çapraz sorgusuyla devam ediyor. Öte yandan, duruşmayı izleyenler arasında Eskişehir'in Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç da bulunuyor.

 

Arif Doğan'ın sorgusu

İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanıklarından emekli Albay Arif Doğan, iddianamede geçen JİTEM ile kendisinin kurduğu JİTEM'in aynı olmadığını söyledi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki duruşma salonunda çapraz sorgusu yapılan Doğan, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in, Cem Ersever'i tanıyıp tanımadığını sorması üzerine, JİTEM'in ayrı Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığının ayrı olduğunu belirterek, grup komutanlığında çalışan Ersever'in, sivillerden oluşan JİTEM'de görev yapmadığını ifade etti.

JİTEM'in yurt dışındaki herhangi bir operasyonu olup olmadığı sorulan Doğan, Suriye'nin Cemşeref köyünün sınıra sıfır noktada olan bir yer olduğunu ve buranın Murat Karayılan'ın ana karargahlarından olduğunu anlatarak, ''Burada bir eylem yapıldığında sınır dışı eylem mi kabul ediliyor? Onlar sınırı geçip eylem yapıyor. Ben niye onlara karşı eylem yapmıyorum? Ben Hollanda'da, Almanya'da mı eylem yapmışım? Orası sınıra sıfır noktada bir yer'' dedi.

JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan yüzünden 7 sene beraber savaştığı Abdülkerim Kırcı'nın kafasına kurşun sıkarak intihar ettiğini anlatan Doğan, ''Bunun hesabını kimden sorayım?'' dedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün ise ''Lütfen sakin konuşun. Ortamı niye geriyorsunuz? Kendinize eziyet ediyorsunuz'' diye müdahale etti.
 

Balbay ile savcının JİTEM tartışması

Bunun üzerine söz isteyen bir kısım sanıkların avukatı Celal Ülgen, ''Burada 'Ergenekon' davasıyla ilgili yargılama yapılıyor. Doğan, geçmişteki eylemleri nedeniyle burada yargılanmıyor. Savcı iddianamedeki suçlamaları sorsun'' dedi. Tutuklu sanıklardan Mustafa Balbay da söz alarak, ''Dünden beri işkence altındayım. Arif Doğan'a geçmiş olsun ama ben Mustafa Balbay olarak Arif Doğan'dan rica ediyorum, yalvarıyorum. Madem her şeyi burada konuşuyor o zaman buradaki sanıklardan kimi tanıyor, kimi görmüş? Beni, Tuncay Özkan'ı görmüş mü, diğer sanıkları görmüş mü? Ne zaman bir araya gelmiş buradakilerle? Sizler kalkmış bunları aramıyorsunuz. Biz yıllarca faili meçhuller ortaya çıksın diye mücadele ettik. Şimdi kalkıp aynı şeylerle suçlanıyoruz. Arif Doğan bize bunları anlatsın'' diye konuştu.

Balbay, Arif Doğan'ın anlattıklarından ''Ergenekon'' savcılarına 3 iddianame, 4 operasyon, 2 davanın çıkacağını, ancak ''Ergenekon'' çıkmayacağını söyledi. Savcı Pekgüzel'in ''Siz JİTEM'de görev yaptınız mı? JİTEM'de herkesin ayrı bir görevi vardır. Ben de bunu mu sorayım size, siz JİTEM'de görev yaptınız mı?'' sorusuna Tuncay Özkan da araya girerek Balbay ile birlikte Savcı Pekgüzel'le tartıştı.
 

'Kimse benden hesap soramaz'

Arif Doğan da söz alarak, ''Benim kurduğum JİTEM ayrı bir JİTEM'dir. Kimse benden hesap soramaz. İddianamedeki JİTEM, benim kurduğum JİTEM değildir. Ben bunu anlatamıyorum'' diye konuştu. Savcı Pekgüzel de Başkan Köksal Şengün'e, ''Sanıklar sorulan sorulardan rahatsız oluyorsa yasa gereği çıkabilirler. İddianameyi iyi okumuşlarsa sorulan soruların iddianameden sorulduğunu görebilecekler'' dedi. Doğan'ın tekrar araya girerek, ''Benim kurduğum JİTEM'i bir tek ben biliyorum'' diye bağırması üzerine Başkan Şengün, ''Bağırarak konuşamazsınız burada. Darlanmayın, sakin olun'' uyarısında bulundu.

Savcı Pekgüzel, bir depodan ele geçirildiği ileri sürülen bir günlükteki notu Doğan'a göstererek, yazının kendisine ait olup olmadığını sordu. Doğan da yazıyı hatırlamadığını, kendisine ait olduğunu net olarak bilmediğini ve gözlerinin de iyi görmediğini söyledi. Diyarbakır'daki bir davada JİTEM üyeleri hakkında açılan davada adı geçen kişilerden İbranim Babat ve Hacı Hasan'ı tanıyıp tanımadığını sorulan Doğan, İbrahim Babat'ın ''Mete'' kod adlı Hacı Hasan olduğunu ve kendisinin Suriye uyruklu eski bir PKK'lı olduğunu anlattı.

Örgütten ayrıldıktan sonra Türkiye kimliğini çıkardığını ve onun bilgisinden bazı operasyonlarda yararlandığını anlatan Doğan, ''Ancak daha sonra hakkında bir dava açıldı. 17 yıl ceza aldı ve en son duyduğuma göre ülkesine iade edildi. O kişi benim hakkımda birilerinin yönlendirmesiyle 11 sayfalık ifade verdi ve dönemin başbakanı tarafından 'O ifade çok gizlidir' denilmişti'' şeklinde konuştu.
 

'Her ölen adam bana mı sorulacak?'

Pekgüzel tarafından 16 Eylül 1989 tarihinde Cizre'deki bir karakolda öldürüldükleri iddia edilen Hasan Caner, Tahsin Sevim ve Hasan Uçar'ı tanıyıp tanımadığı sorulan Doğan, bu isimleri ilk defa duyduğunu anlatarak, ''Ben dün ne yediğimi hatırlamıyorum. Her ölen adam bana mı sorulacak? Belki eceli gelmiş ölmüştür. Ben nereden bileyim?'' yanıtını verdi.

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorusu üzerine davanın tutuklu sanıklarından Levent Ersöz'ü çok iyi tanıdığını, beraber Plan Harekat Dairesinde görev yaptığını söyleyen Doğan, Hasan Atilla Uğur'u da ''Kürşat'' olarak tanıdığını ve sadece bir kere görüştüğünü kaydetti.
Pekgüzel'in ''Siz Yalova komutanıyken, 'Ankara JİTEM'den Kürşat'ın numarası' diye bir kayıt var sizin notlarınızda... Buna ne diyeceksiniz'' demesi üzerine Doğan, ''Yanlış yazmış olabilirim. Jandarmayı belki JİTEM olarak yazmışım. 'JÖTEM' diye mi yazsaydım? Onlar Kur'an ayeti değil ki o zaman zaten her kafası bozulan ben JİTEM'denim diyordu'' yanıtını verdi.

Doğan, Savcı Pekgüzel'in davanın tutuksuz sanıklarından Adil Serdar Saçan'ı tanıyıp tanımadığını sorması üzerine, ''Onunla hesabımız var. Kendisini şahsen tanımıyorum. İddianamede benimle ilgili bir erkeğe, bir mert insana yakışmayacak küfürler etmiş. Ona 100 mislini iade ediyorum'' dedi. Doğan, daha sonra da Saçan'a yönelik küfür içerikli sözler sarf etti.
 

Doğan'ın üzerinde cep telefonu çıktı

Savcı Pekgüzel, tutuksuz sanıklardan Muzaffer Öztürk'ün deposunda bulunan Arif Doğan'a ait malzemeler arasında resmi belgelerin bulunduğunu belirtmesi üzerine Doğan, bu belgelerin suç olup olmadığının Genelkurmay Başkanlığından sorulmasını istedi. Doğan, bunların her askerde bulunması gereken belgeler olduğunu, kendisinde askeri malzemenin bulunmasının normal olduğunu kaydetti. Bu sırada Doğan'dan cep telefonu zili duyuldu. Doğan, mübaşire cep telefonunu teslim ettikten sonra Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün ''Başka telefonun var mı?'' dedi. Doğan da üzerinde olan diğer cep telefonlarını da yetkililere teslim etti. Savcı Pekgüzel'in duruşma salonuna cep telefonu ile nasıl girdiğini sorduğu Doğan, ''Özür dilerim. Yanlış oldu. Söndürün hepsini'' dedi.

Öte yandan, Doğan duruşma salonuna girerken kalbinde pil olduğu için x-ray cihazının kapalı tutulduğu öğrenildi. Doğan, Savcı Pekgüzel'in söz konusu belgelerle ilgili sorularına, Muzaffer Öztürk'ün bu belgelerle ilgisi olmadığını ifade ederek, Öztürk ailesini 10-12 yıldır tanıdığını söyledi. Doğan, ''Muzaffer Öztürk'ü evladım gibi severim. Allah sevdiğim adamı cezalandırdı. Onun belasından dolayı hastalıktan kalkamıyorum. Benim yüzümden 3 yıl yattı'' dedi.
 

Başkan Şengün ile tartışma

Başkan Şengün, yüksek sesle konuşan Doğan'a ''Konuşmadığınız için rahatsızlığınız arttı. Ne kadar konuşursan o kadar canlanıyorsun'' dedi. Pekgüzel'in belgelerle ilgili soruları sürdürmesi üzerine Doğan, ''Bu belgeler askeri belgelerdir. Askeri ilgilendirir'' diye konuştu. Savcı Pekgüzel'in ''Bizim mahkeme bakar'' sözlerine Doğan, ''Bakamazsınız. Askeri mahkeme bakar'' yanıtını verdi. Pekgüzel'in bu belgelerle ilgili daha önce verdiği ifadeleri okuması üzerine Doğan, ''Abdülkadir Aygan'ı bile geçmeye başladınız. Beni hırsızlıkla suçluyorsunuz. Arkadaşımın fikrini çalmışım gibi suçluyorsunuz'' dedi. Bunun üzerine Başkan Köksal Şengün, Savcı Pekgüzel'e hitaben ''Belgeleri kabul ediyor'' diye konuştu.

Doğan ise ''Tamam, bende bu belgeler. Yorumlama yanlış. Bende bulunması normal. Buna karar verecek olan askeri mahkeme'' şeklinde konuştu. Şengün'ün, depoda bulunan malzemelerden başka birinin haberi olup olmadığı yönündeki sorusuna Doğan, ''Ben bile çoğu malzemeyi bilmiyordum. Bu ihbarı kimin yaptığını ben de merak ediyorum'' yanıtını verdi. Doğan'ın yer yer yüksek sesle konuşmasına devam etmesi üzerine Şengün, ''Çok konuşuyorsun. Çok mu oksijen veriliyor? Bu konuşma sıhhatine ne yapar? Konuşma temponuza bakınca rahatsızlıklarınızla uyumlu değil'' dedi.

Bunun ardından salonda gülüşmelerin yaşanması üzerine Doğan, ''Beni gülünç duruma düşürüyorsunuz sayın Başkan'' dedi. Şengün ise ''Bu şekilde rahatsız olan bir insanın bu şekilde konuşması normal değil. Bağırarak mı konuşacaksınız?'' yanıtını verdi. Doğan'ın sesinin çıkmadığını bu nedenle bağırdığını belirtmesi üzerine Şengün, sanık gibi konuşması, bağırmaması gerektiğini söyledi. Doğan'ın sanık olmadığını söylemesi üzerine Şengün, ''Sanıksınız, jandarma değil. Bağırarak neyi çözeceksiniz?'' dedi.

Doğan da ''Bana söyleyeceklerimi unutturdunuz başkan. Her şeyi söylemeye çalışıyorum'' diye konuştu. Doğan'ın bağırmaya devam etmesi üzerine Şengün, ''Bu kadar rahatsızlıkla, bu kadar bağırarak rahatsızlığınız artar'' dedi. Şengün ile Doğan arasında yaşanan bağırma konusundaki tartışma üzerine duruşmaya ara verildi.

Duruşmada çapraz sorgusu yapılan Doğan'a, savcı Nihat Taşkın, Çavuşbaşı'ndaki depoda 8 büyük çuval dolusu evrak bulunduğunu ifade ederek ''Bu kadar çok belgeyi saklamanızın amacı nedir?'' diye sordu. Doğan, JİTEM ile ilgili 8 çuval belge olmadığını, 5-6 belge bulunduğunu, bunların fotokopi ile çoğaltıldığını kaydetti. Belgeleri imha etmeye niyeti olmadığını dile getiren Doğan, ''Kendimi imha mı edeceğim. Bu suçsa, verilecek cezaya razıyım. Teşkilatın evrakı var, bunu muhafaza ediyorum'' dedi.
 

'JİTEM'in kanunsuz işlemi yoktur'

Emekli olduktan sonra askeri evrakın neden kendisinde bulunduğu sorusuna karşılık Arif Doğan, ''Bunlar arşivdir. JİTEM'in belgesi yoktur, arşivi vardır. Bunlar kayıtlı 10 bin muhbir ve ajanlardır. Emniyetin 10 milyon kayıtlı muhbiri var. Jandarma'nın olamaz mı? JİTEM'in kanunsuz işlemi yoktur. Ben yıllarca ağaçların üzerinde yattım. Bunların hesabını niye sormuyorsunuz? Bu adamları, dağlarda, çoluğundan çocuğundan uzakta niye tuttunuz diye sormuyorsunuz'' şeklinde konuştu.

Doğan, depoda bulunan boş kovanlar hakkında bir bilgisi olmadığını belirterek, JİTEM'e ait iki bina olduğunu, birinin Ankara Aydınlıkevler'de, diğerinin Diyarbakır'da OHAL binasının yanında bulunduğunu, malzemelerin buralarda toplandığını kaydetti. JİTEM'de hiç kimsenin fişek peşinde koşmadığını, operasyondan gelen insana kovan sorulamayacağını dile getiren Doğan, ''Ben asker değil, leşkerim. Ben kanas kullanırım. Kanasın hesabı sorulmaz. Zaten 10 tane fişek veriliyor. Bir PKK'lı vurması lazım. Yoksa kendisi vurulur'' dedi.
 

'Uçaksavar mermi hobim'

Uçaksavar mermilerine karşı hobisi olduğunu, bunları boy boy kestirip, içlerine kalem koyarak çok kişiye hediye verdiğini dile getiren Doğan, OHAL valisinin, halka silah dağıtmalarını söylemesi üzerine kendisinin de eşeklerle bu silahları dağıttığını söyledi.
Taşkın'ın, JİTEM'le ilgili sorular yöneltmesi üzerine araya giren Doğan, ''Siz beni Ergenekon'dan yargılamıyor musunuz? Bana Ergenekon'dan soru sorun'' dedi. Savcı Nihat Taşkın da bu soruların yöneltilmesinin gerekçelerinin daha önce söylendiğini belirtti.

Sivil JİTEM olduğu iddia edilen birimdekilere paranın kimler tarafından ödendiğini soran Taşkın'a, Doğan şöyle yanıt verdi: ''Size ne, ne ilgilendirir sizi? Onlar da benim gibi geri zekalı. Çocuklarını, eşlerini bırakarak vatan için savaştılar, onlar da benim gibi salaktı. Ben ne diyeyim ki size bilmiyorum.'' Doğan, Sedat Peker'le ilişkisinin sorulması üzerine de Peker'le iki kere görüştüğünü, birincisinin uluslararası uyuşturucu kaçakçısının yakalanması, ikincisinin de bir astsubayın öldürülmesine ilişkin olduğunu kaydetti.

Savcı Taşkın'ın, Sedat Peker'in evine ya da iş yerine gidip gitmediğini sorması üzerine Doğan, ''Evet tuvaletine kadar girdim. Ben ne diyeyim bilmiyorum ki 'Hayır' diyorum, siz hala aynı şeyi sorup duruyorsunuz. Ben örgüt üyesi değilim, hele vatan haini hiç değilim. Bunu kesinlikle reddediyorum'' yanıtını verdi. Doğan, Tuncay Güney'in 2001 yılında, Emniyetteki ifadesinde, Veli Küçük ve Sedat Peker ilişkisinden söz ettiğinin hatırlatılması üzerine, ''Bilmiyorum efendim. Ben 'Hadımım' diyorum, siz 'Kaç çocuğunuz var' diyorsunuz. Bilmediğim şeyi nasıl anlatayım'' dedi.

Veli Küçük'ten ele geçirilen mafya ile ilgili bir yazıya ilişkin soruya Doğan, Küçük'ü yıllardır tanıdığını, toplantılarda, görüşmelerde siyasi içerikli konuşmadıklarını belirterek, ''Böyle çalışmalar içinde olsa bunu gösterir. Arif Doğan gibi biri yanındaysa ona hayli hayli gösterir'' dedi. Taşkın'ın, ''Mafya mı dersiniz, çıkar amaçlı suç örgütü mü?'' sorusuna ise Doğan, bunu hiç düşünmediğini dile getirerek, PKK'yi ''Ka'' yerine ''Ke'' şeklinde söylediği için komutanlarının kendisine kızdığını anlattı.

 

"Cingöz'ü PKK öldürdü"

İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuksuz sanıklarından emekli Albay Arif Doğan, 1991'de suikaste uğrayan Tuğgeneral Temel Cingöz'ü, terör örgütü DHKP-C'nin değil PKK'nin öldürdüğünü söyledi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesindeki salonda görülen duruşmada, savcı Nihat Taşkın'ın, Hizbulkontra'yı kurma amacına ilişkin sorusu üzerine Doğan, bu oluşumu, PKK'nin yaptığı çalışmalara karşı halkı dini yönden eğitmek için kurduğunu belirtti. Doğan, Hüseyin Velioğlu'nu da dini bilgisi çok fazla olduğu ve dindar bir aileden geldiği için seçtiğini söyledi.

Doğan, Hizbullah üyelerinin Görcüş'te aldığı eğitime ilişkin soru üzerine,  ''Hizbullah değil, benim dediğim Hizbulkontra'dır. Onlar tamamen dini eğitim alıyorlardı. Camide nasıl vaaz vereceklerine, vatan sevgisini nasıl öğreteceklerine ilişkin eğitim alıyorlardı. Eğitimi de Hüseyin Velioğlu veriyordu''dedi.

Eğitimin neden dağda verildiğine ilişkin soruya karşılık da Doğan, onları kimsenin görmemesi gerektiğini, bu yüzden de dağdaki mağaralarda eğitim aldıklarını söyledi.


Hüseyin Velioğlu'nun görevinin ne kadar sürdüğü sorulan Doğan, ''Bilmiyorum. Kurdum ve başarı da elde ettim. Çok güzel hizmetleri oldu. Eğer bir suç varsa zaten cezasını da ölerek çekti. Allah rahmet eylesin'' dedi.

Hizbullah'ın askeri eğitim alıp almadığına yönelik soruya da Doğan, kesinlikle hiçbir şekilde jandarmanın Hizbulkontra'ya eğitim vermediğini kaydetti.


"DHKP-C değil PKK"

Savcı Taşkın'ın, suikast sonucu öldürülen Tuğgeneral Temel Cingöz'ün Adana'da 1991 yılında Hüseyin Velioğlu ile görüştüğünü belirtmesi üzerine Doğan, şunları kaydetti:
''Temel Cingöz, Velioğlu'nu tanıyordu. Bir dönem Siirt'te jandarma komutanıydı. O zaman ona Velioğlu'nun faaliyetleri hakkında bilgi vermiştim. Görüşmüş olabilirler. Cingöz çok önemli bir istihbaratçıydı. Ben onun talebesiydim. O kahramanlığının kurbanı oldu. O PKK tarafından öldürüldü. PKK merkez konseyinin kararı bende var. Aşiret meselesinden dolayı öldürülmesine karar verilmişti. DHKP-C'nin öldürdüğü yalan. Bende PKK'nın emri var.''

Savcıların sorularını tamamlamasının ardından Doğan, sanıkların sorularını yanıtladı.
Tutuklu sanıklardan Tuncay Özkan'ın, kendisini tanıyıp tanımadığını sorması üzerine Doğan, Susurluk kazası sonrasında bilgi almak için birkaç gazeteciyle birlikte Yalova'ya geldiklerinde Özkan'ı gördüğünü söyledi.

Özkan da bunun üzerine, ''Yanlışınız var. Sizinle hiçbir zaman görüşmedim. Başkasıyla karıştırıyor olabilirsiniz'' dedi. Doğan ise ''Tamam, siz öyle diyorsanız öyledir'' diye cevap verdi.

Doğan, Özkan'ın, ''Ne zaman emekli oldunuz?'' sorusunu, ''Ben hiçbir zaman emekli olmadım. Seferberlik tetkik kuruluna göre ben 4 yıldır generalim, o aramayı yapanlar bunun belgesini gördü'' diye yanıtladı.

Özkan'ın, ''Halka silah, fişek dağıtma işini hangi yıl yaptınız?'' sorusu üzerine Doğan, ''Doğu'da görev yaparken 1985-1990 yılları arasında'' dedi. Doğan, Özkan'ın ''Geçici köy korucularına mı yoksa rastgele mi dağıttınız?'' sorusuna da ''Köy korucularına değil ama o zaman var olan devlet tarafından tespit edilen kişilere silah verildi. Bunlar köy öğretmenlerine ve değişik hizmetlerde bulunanlara dağıtıldı. Hepsi zimmetlidir ve belgelidir'' yanıtını verdi.

Tutuklu sanık Mustafa Dönmez'in, ''Dün silahları bazen savcılığın adli emanetinden temin ettiğinizi söylediniz, açıklık getirir misiniz?'' sorusuna karşılık da Doğan, ''Savcı dalga geçer gibi soru soruyordu. Espri amaçlı söyledim. Ama adli emanette suç olmayan silahlar Silahlı Kuvvetlere gönderiliyordu. Bir keresinde Suriye'den gelen iki kamyon dolusu silah yakalamıştık. Adalet Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı anlaşarak Silahlı Kuvvetlere devretti'' dedi.

Tutuklu sanıklardan Levent Göktaş, Doğan'ın TSK ile ilgili söylediği bazı şeylerin yanlış anlaşılmalara neden olduğunu belirterek, TSK'da her şeyin kanun ve yönetmeliklerle belirlendiğini, her şeyin talimatlar üzerine yapıldığını söyledi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Doğan'ın çapraz sorgusuna ara vererek, duruşmayı 20 Ocak Perşembe gününe ertelediğini açıkladı.