HSYK'nin Başkanı Tarafından Engelleniyor

cumhuriyet.com.tr

Başbakan yıllardan beri yüksek mahkemelere, özellikle Danıştay’a karşı sürdürdüğü eleştirilerin dozunu arttırmış; onları etkisiz hale getirme niyetini, hakarete varan sözcük ve deyimlerle açığa çıkarmıştır.

Adalet Bakanlığı, geçen hafta, hâkim ve savcıların atama kararnamesinin unvanlı görevlere ilişkin bölümünün geri çekildiğini açıkladı. Bakanlığa göre, HSYK’de bu bölüm görüşülürken getirilen öneriler, özel yetkili mahkemelerde görülmekte olan davalar ile savcılıklarca yürütülen soruşturmalara doğrudan müdahale sonucunu doğuruyor. Bakanlık, açıklamasında bu önerilerin değerlendirileceğini belirtmiş olmasına karşın, bugüne kadar kararname kurulun önüne yeniden getirilmedi.

Daha önce muhtelif vesilelerle açıkladığım gibi, bakanlığın kurula sunduğu naklen atama listesi, yasadaki tanımı ile “taslak”tır. Kurul hukuka uygun olarak ve kamu yararını gözeterek taslak üzerinde gerekli gördüğü her türlü değişikliği yapabilir. Kesin karar yetkisi kurula aittir. Bakanın kurula sunduğu taslağı geri çekme yetkisi yoktur. Eğer bakan kurula getirdiği taslakları istediği gibi çıkaramayınca geri alabilecekse, o zaman kurula ne gerek vardır? Görev ve yetkilerini anayasadan alan kurulun üyeleri bakanın emrinde idare memurları değildir. Kurulda kararlar gerekli inceleme ve görüşme yapıldıktan sonra öngörülen öneri oylanır; oylama sonucu kararı belirler. Bakan dahil her üyenin 1 oyu vardır.

Bakanlığın açıklaması karşısında, naklen atama işlemlerinin görülmekte olan davalara ve yürütülen soruşturmalara etkisini de incelemek gerekir.

HSYK, naklen atama işlemlerini belli ilke ve kurallara uyarak yapmaktadır. Görev yeri değiştirilen hâkim ve savcının, bu kararı tebellüğ ettikten sonra o yargı çevresindeki yetkisi sona erer; yargılama ve soruşturmalar o görevlere atanan yeni hâkim ve savcılar tarafından yürütülür ve sonlandırılır. Ülkemizde adli ve idari yargıdaki dava yoğunluğu nedeniyle, nakledilen hâkim ve savcının elinde mutlaka çok sayıda dosya bulunmaktadır. Bakanlığın bakış açısına göre her naklen atama işlemi HSYK’nin yargıya, görülmekte olan davalara müdahalesidir. Hâkim ve savcıların ellerindeki dosya sayısını sıfırlamaları mümkün olmadığından veya çok az sayıda hâkim ve savcı için mümkün olabileceğinden, bakanlığın bu görüşüne göre ellerinde dosya birikimi olan hâkim ve savcıların, sürekli olarak aynı yerde ve görevde kalmaları gerekecektir. Adalet Bakanlığı’nın, şimdiye kadar yapılan naklen atama işlemlerinde ortaya çıkan bu durumu, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görevli hâkim ve savcıların atanmaları gündeme geldiğinde fark etmesi oldukça anlamlıdır.

Danıştay Kanunu’nun dokuzuncu maddesine göre, boş üyelik sayısı dördü bulduğunda, Danıştay Başkanlığı durumu Başbakanlık’a ve Adalet Bakanlığı’na bildirir. Bildirimden itibaren iki ay içinde, yasal niteliklere sahip olanlar arasında Cumhurbaşkanı bir üye, HSYK de üç üye seçer. Kanunda zikredilen iki aylık süre bağlayıcıdır. Seçimi yapacak olan makam ve merci bu süreye uymak zorundadır. Danıştay Başkanlığı boş üyelik sayısının dörde ulaştığını mart ayında Adalet Bakanlığı’na bildirmiş olmasına ve Cumhurbaşkanı tarafından mayıs ayında bir üye atanmış olmasına karşın, HSYK üç boş kadro için seçim yapmamıştır. Nedeni, Adalet Bakanı’nın söz konusu seçimleri bugüne kadar kurul gündemine almamış olmasıdır. Burada da HSYK’nin anayasal görevi, bizzat kurul başkanı tarafından engellenmiştir. Bakanın yaptığı bu engellemelerin hukuken geçerli hiçbir nedeni yoktur.

Yapılan fiili bir durumdur. Bakanın görevi, kurulun anayasa ve yasalarla belirlenmiş olan görevlerini yerine getirmesini sağlamaktır. Eğer Bakan bu görevi yerine getirmiyor, aksine engelliyorsa, yapılan eylem 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesindeki tanımla “görevin gereklerine (açıkça) aykırı bir hareket” teşkil eder ve görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur.

Hukuki durum bu kadar açık olmasına karşın Bakan niçin böyle bir eylemin içinde olmaktadır? Başbakan yıllardan beri yüksek mahkemelere, özellikle Danıştay’a karşı sürdürdüğü eleştirilerin dozunu arttırmış; onları etkisiz hale getirme niyetini, hakarete varan sözcük ve deyimlerle açığa çıkarmıştır. Tabii ki bu savaşımda, AKP’nin tüm mensupları da yerlerini alacaklar; görevlerine ve konumlarına uygun eylem ve işlemlerle sürece katkı sağlayacaklardır.

Adalet Bakanı da bu çerçevede görevini yerine getirecek, halkoylamasında evet çıkması halinde, hem unvanlı kadrolardaki hâkim ve savcıların atanmalarını hem de Danıştay üyelerinin seçimini ekim ayı içinde gündeme alarak adli yargıdaki kadrolaşmayı yaygınlaştıracak; yüksek yargıda da, yeni kurul kanalı ile kadrolaşmanın ilk adımını atmış olacaktır.