HSYK suskunluğunu bozdu, çok özel açıklamalar
Başbakan’ın korsan bildiri yayımlamakla suçladığı, AKP hükümetine yönelik darbenin aktörü olarak gösterilen kurul suskunluğunu bozdu.
İlhan Taşçı / CumhuriyetBaşbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı da kapsayan yolsuzluk savlı operasyon sonrası “korsan bildiri” yayımlamakla suçlanan, “darbe” iddialarının aktörlerinden birisi olarak hükümetin hedef aldığı HSYK suçlamaları yanıtladı. HSYK’nin üst düzey bir yetkilisi, yargının hiçbir zaman bugünkü hale düşmediğine işaret ederek, “Herkes yargı kendi elinde olsun istiyor. Ben güçlüysem benim, siz güçlüyseniz sizin elinizde olsun isteniyor. Yargının bütün ellerin üstünde olması lazım. Ama maalesef Türkiye bu dengeyi tutturamadı” değerlendirmesini yaptı. Yetkili, Başbakan’ın “korsan bildiri” olarak nitelediği genel kurul kararını ise “Kurul tarafından düzenlenmesi gereken bir alan Adalet ve İçişleri Bakanlığı’nın çıkarttığı yönetmelikle düzenlenince biz buna da konuşmayacaksak neye konuşacağız!” sözleriyle savundu. Görüştüğümüz üst düzey bir HSYK yetkilisinin, bakan çocuklarının tutuklandığı yolsuzluk savlı operasyondan bugüne kadar yargıda yaşanan krize ilişkin öne çıkan değerlendirmeleri şöyle:
HSYK, cemaat kavgasında topa girdi mi: Adli Kolluk Yönetmeliği’ndeki değişiklikle ilgili açıklama mı, genel kurul kararı mı olsun tartıştık. “İmzalamak isteyen arkadaşlar imzalasın kendi açıklamamız gibi yapalım” dedi bir arkadaş. Bu hususta yapılan tartışma sonunda genel kurul kararı olması gerektiğine oybirliğiyle karar verildi. Kararımızla birlikte “hükümet-cemaat kavgasında kurul topa girdi” değerlendirmeleri yapıldı. Oysa görülmekte olaya girmediğimizi sanıyorduk. Ama algının öyle olmadığı anlaşıldı. Biz savcıdan yana tavır almışız gibi algılandı. HSYK tarafından düzenlenmesi gereken bir alan Adalet ve İçişleri Bakanlığı’nın çıkarttığı yönetmelikle düzenlenince biz buna da konuşmayacaksak neye konuşacağız HSYK olarak! Elbette görüş beyan etmemiz lazım. Gerektiğinde hâkim ve savcılarla ilgili cezada veriyoruz, yine veririz dedik ama kimse o kısma bakmadı bile. Savcı militan mı, hükümete komplo mu: Birbiriyle alakasız üç operasyonun aynı gün bir araya getirilmesi... Arkadaşların kendi yetki alanında olmayan işlere bakması. TMK’nin yürütmesi gereken operasyonu kaçakçılık yapması. Karman çorman bir iş olmuş. Çok da masum değil. Hükümetin “Bana komplo yapıldı,
bu bir operasyon” demesinde haklılık payı var. Savcılık makamı biraz bu amaç için kullanılmış görüntüsü var. Başsavcı kendisinden birlikte olayı değerlendirmek üzere bilgi beklerden savcının gözaltı kararlarını aldırtması, basına “soruşturmam engelleniyor” diye açıklama yapması operasyon görüntüsü veriyor. Fakat bir yandan da ortaya konulan deliller var. Yanlış bir şey varsa ortaya çıkarılmalı. Savcıların da bu kadar hoyratça, psikolojik hareket yaparak bu işi yapmaması lazım. Dün de yanlış yapıyorduk, bugün de yanlış yapmaya devam ediyoruz savcılar açısından bakıldığında. Bunu nasıl aşacağız, HSYK’yi darbecilikle suçlayarak değil. Kendi aramızda da konuşuyoruz, bu gidişten bizler de rahatsızız. Yargı ilk kez bu hale geldi:
“Yargı dün falanın elinde, bugün şunun eline geçti” deniliyor. Yargı hiçbir elde olamayacak kadar yüce bir erk. Bütün ellerin üstünde olması lazım. Ama Türkiye bu dengeyi tutturamadı. Herkes yargı bir yerde olsun istiyor; ben güçlüysem benim, siz güçlüyseniz sizin elinizde olsun isteniyor. Hayır,
hepimizin üzerinde olacak ki adalet dağıtıldığına inanalım geçmişten beri bunu başaramadık. Bugünkü kadar kötü duruma düşmüş müydük? Hayır düşmemiştik. Ama böyle bir kriz ortamında herkes bir şey söylüyor. Sayın Mehmet Ali Şahin Yargıtay’daki cemaat imamını mutlaka açıklaması
lazım. Sorulması gereken pek çok soru var. Ne zaman öğrendi, niye ihbar etmedi? “Bende saklı” diyemez. Böyle bir hakkı olamaz. Bu şekilde olayın bırakılması çok daha yaralayıcı. Gerçekten böyle bir şey varsa ortaya konmalı, gereği de yapılmalı. Gerçekten cemaatin yargı imamı varsa bizim,
Yargıtay imamı varsa onların işlem yapması lazım. Gözaltı kararları ve Bilal Erdoğan ifadeye gidecek mi: Bu konu tartışılabilecek farklı yorumlar var. Bu kararlar için mahkemelerin koğuşturma evresinde verdiği kararlardan farklı deniliyor. Koğuşturma evresinde verilen mahkeme kararı kesinlikle uygulanması gereken, kimsenin değiştiremeyeceği kararlardır. Soruşturma evresindeki mahkeme kararlarında ise farklı. Savcının talebi üzerine alınmış bir karar olduğu için başsavcı, soruşturmanın yeni savcıları “Biz dosyayı inceliyoruz, bekletin. Dosyadaki işlemin doğru olup olmadığını tespit edip, ondan sonra sizinle yazışma yapacağız. Talimatın gereğini yerine getirmeyin” dedilerse, bu askıya alınabilir diye bir görüş de var. Muhtemelen başsavcının beklenilmesi konusunda yazılı ya da sözlü talimatı var diye düşünüyoruz.