Hollywood ödüllü Ateş: 'Sektörün gideceği daha çok yol var'

Hollywood Music in Media Awards 2011 ödülünü kazanan Uğur Ateş, dizi ve film müziğinin öncü isimlerinden birisi. “Damat Koğuşu”, “Annem”, “Babamın Ceketi” gibi birçok film ve dizinin müziğini yapan Ateş, film müziği besteciliğine nasıl başladığını ve Türkiye’de sektörün durumunu anlattı.

cumhuriyet.com.tr

Dünyanın en prestijli ödülleri arasında yer alan Hollywood Music in Media Awards’a 2011 yılında Türkiye’den katılan ilk isim olan ve yarışmadan birincilikle dönen Uğur Ateş, dizi ve film müziği besteciliğinin genç isimlerinden biri konumunda bulunuyor. “Damat Koğuşu”, “Annem”, “Babamın Ceketi” gibi birçok film ve dizinin müziğinde imzası bulunan Ateş, film müziği besteciliğine nasıl başladığını ve Türkiye’de bu sektörün geldiği noktayı anlattı.

- Film müzikleri alanında çalışmaya ne zaman karar verdiniz?

Çocukken izlediğim Yeşilçam filmlerinden çok etkilenirdim ve bu filmlerin müziklerini dinlerdim. Usta bestecilerimizin bende tesiri çok kuvvetli. Konservatuardan mezun olduktan sonra bu yönde çalışmaya başladım, 10 yıldır da film, dizi ve reklam müzikleri yapıyorum.

- Film müziği besteleme süreci nasıl oluyor?

Film müziği bestelemek düşünsel bir süreçtir, müzisyenlikle ya da klasik besteci kavramıyla alakası yok. Kişisel egoları kabul eden bir iş değil, tümüyle bir tasarım işi. Stresli bir prosestir. Film müziği bestecisi, filmin hikayesini içselleştirir, sahne analizleri en az yönetmen kadar kuvvetlidir. Karar aşamalarını, yönetmen ve yapımcı ile ortak bir dil oluşturacak şekilde yapar, departmanlar arasında bir ritm yakalar. Film müziği, filme hizmet eder, apayrı bir matematiği vardır. Bu departmanın içerisinde müzisyen, tekniker, aranjör, mix ve mastering mühendisi, müzik editörü, tonmaister gibi farklı meslek grupları birlikte çalışır. Ben bir filme müzik bestelediğim zaman minimum bir ay, bazen daha fazla stüdyodan çıkmadığım da oluyor. Adeta inzivaya çekiliyorum. Duyguyu yansıtmak adına bir sahneyi nerdeyse 100 defa izlediğim de oluyor.

- 2011 yılında dünyanın en prestijli ödülleri arasında yer alan Hollywood Music in Media Awards’ta ödül almıştınız. Bu süreç nasıl başladı?

Konservatuardan arkadaşım Serhat Karan ile reklam müzikleri yapıyorduk. İkimiz de “Türk Müziği” alanından mezun olduğumuz için sentez işlere karşı ayrı bir heyecanımız vardı. Stüdyoda takıldığımız günlerin birinde ben Serhat’a “Hadi şöyle bir beste yapalım” dedim ve kaydetmeye başladık, sonrasında başvuruda bulunduk ve aday gösterildik. Kodak Theatre’daki ödül törenine T.C. Kültür Bakanlığı desteği ile katıldık. Ve ülkemize ödülle döndük. Bağlama, duduk, ud gibi enstrümanlarla çok ilgililerdi, sentez işleri gerçekten seviyorlar, farklı buluyorlar.

- Türkiye’de film ve dizi müziklerinin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Müzikler bence dünya standartlarına çok yakın, genel olarak çok iyi gidiyor, kaliteli ve estetik yönden güçlü eserler duyuyoruz. Yeni jenerasyon çok yetenekli.  Geldiğimiz durum iyi evet, ancak yapımcılar daha çok ezber isimleri tercih ediyorlar, sektörün ve film müziklerinin gelişmesi için yeni sesler duymak elzem. Henüz ‘scoring’ dediğimiz görüntüye göre müzik yazma işi de sektörde tam olarak oturmadı, kavram karmaşası çok. Tabii ki daha gidilecek çok yol var. Gençlere daha çok şans tanınması gerektiğini düşünüyorum.

 - Dünya ile kıyaslandığında Türkiye’de film müziği sektörünün bulunduğu konum sizce nasıl?

Müzikal olarak iyi, sektörel olarak kötü. Uzun bir mesele aslında bu. Ülkemizde hala film müziği için büyük orkestraların kaydedileceği bir alan yok, bu anlamda büyük bir orkestramız da yok. Birçok ülkenin ise film müziği orkestraları, film müziği ödülleri, sıra dışı organizasyonları var. Bizde hala ‘film müziği besteciliği’ kavramı dahi tam olarak oturmadı. İnsanların bizim gibi bestecilere ulaşabileceği bir organizasyon da maalesef yok.

- Spotify verilerine göre 2019 yılında dünya genelinde en çok Rap müzik dinlendi. Türkiye’de de durum aynı. Sizce Rap müziğin bu yükselişi dizi ve film müziklerini nasıl etkiliyor?

Ben bu yükselişi olumlu görenlerdenim. Yeni seslere tahammül edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak sırf rap müzik trend diye filmin müziğini rap müzik altyapılarıyla yapamazsınız, bu büyük hata olur. Dizi için de aynı durum söz konusu. Film müziklerini etkilemiyor bence bu durum. Ancak dizi sektörünü etkiliyor. Yapımcılar biraz daha bu trend soundda temalar istiyorlar. Bunun dışında zaten rap şarkıları birçok dizinin omurgası oldu, direkt diziyle özdeşleşti. Yani rap diziye hizmet etti, dizi ise kullanılan şarkıyı popülerleştirerek Rap müziğe hizmet etti. Rap trendinin daha da yükselişe geçeceğini düşünüyorum ve bu yükselişi de destekliyorum. Tüm dünyada şu an bir devrim yaşanıyor, bugünün çocukları, gençleri yarının yetişkinleri olduğunda televizyon çok fazla takip edilen bir mecra olmayacak bence. İleri görüşlü yapımcılar da dijital mecralara yönelik yatırımlarını artırıyor. İnternet dizileri, filmleri çoğaldı, bence bu devrimi yakalayanlar ve anlayanlar kazanacak.

- Önümüzdeki sürece ilişkin projeleriniz neler?

Müziklerini yaptığım Mehmet Çetin imzalı Mahsusa sinema filmi 2020’de vizyonda olacak, epey yoğun bir çalışma sürecindeyiz. Yine bu kış vizyona girecek olan, yönetmenliğini Doğa Can Anafarta’nın üstlendiği Hababam Sınıfı Yaz Oyunları sinema filminin müziklerini de yapıyorum. Ayrıca Serhat Karan ile yoğun şekilde çalıştığımız bir albüm projemiz var. Büyük usta, hocam Mazlum Çimen’ in tribute albümünde de bir aranje yapma şansım oldu, birkaç ay içerisinde onu da dinleyeceğiz. SıfırBir” isimli dizinin sinema filmi Ocak ayında vizyona giriyor, şu an Esat Bargun ile birlikte filmin müziklerini yapıyoruz. Ayrıca yine Ocak ayında vizyona girecek olan “Seni Bulacam Oğlum!” isimli filmin müzikleriyle ilgili de çalışıyorum. Tüm bunlarla birlikte Ocak ayının sonunda bir Youtube kanalı açacağım. Burada sektördeki birçok besteci ile film ve dizi müzikleri hakkında sohbet edeceğiz.