Hitler'in lanetli kitabı: 'Kavgam'
Hitler’in “lanetli” kitabı 'Kavgam', Almanya’da 75 yıl sonra yeniden yayımlanıyor
Celâl Üster/Cumhuriyet Kitap EkiHiçbir kitap yasak olmamalı…
“Almanya, 1945. Müttefik kuvvetleri ülkeye girerken, telaşa kapılan binlerce Alman ‘Mein Kampf’larını (Kavgam) bahçelerine gömüyor. Hitler’in ırkçı görüşlerini içeren ‘Kavgam’, bu öğreti yüzünden dünyaya savaş açan ve bozguna uğrayan ülkenin topraklarına gömülüyor. Bugün, aradan 56 yıl geçmesine karşın, Almanya’da alınıp satılması yasak olan kitap hâlâ yer altında. Bu ‘lanetli’ metnin serbest bırakılmasının zamanı geldi mi? Yasağın sürmesi, günümüz Batı dünyasının düşünce ve ifade özgürlüğü anlayışına aykırı mı? Yoksa yasağın kalkması, Hitler'in Âri ırkı yücelten düşüncelerinin yeniden canlanmasına mı yol açar?”
Bu sözler, tam on dört yıl önce Radikal Kitap’ta yayımlanan “Hitler’in ‘lanetli’ kitabı” başlıklı yazımın ilk satırlarından.
Şimdilerde, “Kavgam”ın Almanya’da yeniden yayımlanacağının açıklanmasıyla birlikte, o yazıda sözünü ettiğim sorular tartışılıyor.
Kitabın yeniden basımının gündeme gelmesinin somut bir nedeni var. Hitler’in 30 Nisan’da Eva Braun’la birlikte intihar edişinin üstünden yetmiş yıl geçti. Diyeceğim, kitabın yetmiş yıldır Bavyera eyaleti yönetiminin elinde bulunan telif haklarının geçerliliği bu yılın Aralık ayında sona eriyor. Böylece, Bavyera yönetiminin kitabın yayımlanmasına getirdiği yasak da geçerliliğini yitiriyor.
Almanya’daki Çağdaş Tarih Enstitüsü, 2016’ın Ocak ayında, “Kavgam”ın ağır eleştirel yorumlar eşliğinde hazırlanmış yeni bir basımını yapacak. Aslı yedi yüz sayfa olan kitabın yeni basımı, bu eleştirel yorumlarla birlikte iki bin sayfayı bulacak.
Tartışmalara gelince… Çağdaş Tarih Enstitüsü’nün direktör yardımcısı Magnus Brechtken, “Böylesine yıkıcı bir rol oynamış olan bir kitabın kamuya yeniden sunulacak olmasının bazılarında tedirginlik uyandırmasını anlıyorum” diyor. “Ama bir yandan da, bunun tarih eğitimi ve insanların aydınlanmasına yarayacağı kanısındayım; gerekli ve uygun yorum ve açıklamaların da yer aldığı bir yayın, o dönemin sarsıcı olaylarının bir daha yaşanmasının da önüne geçecektir.”
Buna karşılık, “Kavgam”ın özgün basımlarını elinde bulunduran Bavyera Eyalet Kütüphanesi’nde çalışan kütüphanecilik tarihçisi Florian Sepp’in görüşü, “bu kitabın kamuya sunulamayacak kadar tehlikeli olduğu” yönünde.
Nazilerin acımasızca kıyımına uğramış olan Yahudilerin torunları da, “insan havsalasının almayacağı” bu kitabın yayımlanmamasından yana kuşkusuz.
Peki, insanlığın yaşadığı en büyük yıkımlardan birinin temelinde yatan bu kitap nasıl ortaya çıkmıştı?
Hitler, “Kavgam”ı, 1923’te Birahane Darbesi diye bilinen girişiminden dolayı tutuklandıktan sonra, Landsberg Cezaevi’nde rahat koşullarda geçen hapislik döneminde yazmıştı.
YALANLAR VE AHMAKLIKLAR
Yarı cahil biri tarafından yazıldığı anlaşılmasın diye sonradan elden geçirilen kitapta, ırklar ve bireyler arasındaki eşitsizliğin doğal düzenin değişmez özelliği olduğu vurgulanıyor, insanlığın öncüsü olarak nitelenen “Âri ırk” göklere çıkartılıyordu…
Hitler'e bakılırsa, demokratik yönetimlerin en büyük yanlışı, bireylerin eşit olduğu ve halkın kendi çıkarlarını koruyabileceği varsayımına dayanmasıydı. Mutlak otoriteye sahip olan Führer, halkın birliğini sağlayabilecek tek güçtü. Nasyonal Sosyalizmin en büyük düşmanı, enternasyonalizmi savunan Marksizmdi. Marksizmden sonraki en büyük tehlike ise, Âri ırkı kirleten Yahudilerdi…
Hitler’in yalanlar ve ahmaklıklarla dolu bu kitaba ilk başta verdiği ad “Yalanlara, Ahmaklığa ve Korkaklığa Karşı Dört Buçuk Yıllık Kavga” idi. Ama kitabı basacak olan Franz Eher Verlag’ın başında Max Amann, bu adı çok uzun bulmuş; Hitler’i, kitabın “Kavgam” adıyla yayımlanması konusunda ikna etmişti.
“Kavgam”, II. Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana yalnızca Almanya’da değil, Macaristan, İsrail, Letonya, Norveç, İsveç ve İsviçre’de de yasaktı. Telif haklarının ortadan kalkmasıyla birlikte bu ülkelerin tutumu ne olacak, bilmiyorum.
Ama, “Kavgam”ın İngiltere’deki yayıncısı Hutchinson’ın Random House tarafından, Random House’un da dev Alman şirketi Bertelsmann tarafından satın alındığını biliyorum. Tabii bu da, küreselleşmenin dayanılmaz ironisini getiriyor beraberinde: Almanya’da basılamayan ve kitabevlerinde satılamayan “Kavgam”, İngiltere’de bir Alman şirketince yayımlanıyor!..
Bu arada, internetin karşı konulmaz gücünü de unutmayalım… “Kavgam”ın özgün metnine web’de ulaşmak mümkün. NeoNazi sitelerinde ise “Kavgam”dan geçilmiyor.
Kitabın Almanya’da yeniden yayımlanacak olmasına dönersek… Nazizmin eşi görülmemiş bir insanlık suçu olarak kabul edilmesinden dolayı bu konudaki olağan yasaların askıya alındığını biliyoruz. Almanya’da “soykırımın inkârı” bile yasaklar arasında. Ne ki, yalnızca pratik nedenlerle bile bu kitabın, özellikle NeoNazizmin eylemlerinin bitmek bilmediği Almanya’da yeniden yayımlanmasından yana çıkanların sayısı hiç de az değil.
Bir kere, internet çağında bir kitabın basılmasını yasaklamanın bir yararı yok. “Kavgam”ın, Hitler’in görüşlerini bilimsel bir yaklaşımla çürüten eleştirel yorumlar eşliğinde yayımlanacak olması, özellikle genç kuşaklara, internette okuyacakları “ham metin”den daha yararlı olabilir.
Kitabın eleştirel basımı, Almanya’daki aşırı sağa karşı güçlü bir silah niteliği taşıyacak. Çünkü “Kavgam” okunduğunda, aşırı sağın Nazi dönemini aklama çabaları; Soykırım’ın asla olmadığı, pek az Yahudinin öldürüldüğü, bunun da doğrudan Hitler’in emriyle gerçekleşmediği, Üçüncü Reich’ın Batı saldırısının kurbanı olduğu ve hiçbir zaman bir dünya savaşı istemediği yolundaki savları çürüyüp gidecek.
HİTLER'E TELİF ÜCRETİ!
“Kavgam”ı okuyanlar, Auschwitz ve benzeri ölüm kamplarında yaşanan dehşeti öngören bir dil kullanan Hitler’in, açıkça, “Eğer savaşın başlarında… halkı yozlaştırıp baştan çıkaran bu İbranilerin on iki ya da on beş binine zehirli gaz verilseydi” I. Dünya Savaşı’nın kazanılabileceğini söylediğini görebilecekler.
Ama bunun da ötesinde, “Şeytan Âyetleri” adlı romanı yüzünden İranlı mollaların hakkında ölüm fetvası verdikleri Salman Rushdie’nin “Yalnızca düşüncelerine katıldığınız insanlarla sınırlı kalacaksa ifade özgürlüğü neye yarar ki?” sözünü unutmamalı diyorum.
Burada, telif haklarına duyarlılıkla ilgili gerçek bir öyküyü anımsatmadan edemeyeceğim:
“Hayvan Çiftliği” ve “1984”ün yazarı George Orwell, II. Dünya Savaşı’nın başlarında, BBC’de radyo izlenceleri hazırlamaktadır. Sağlığının bozukluğu yüzünden askere alınmayan Orwell, kapağı BBC’ye atmıştır. Alman uçaklarının Londra’ya yağmur gibi bomba yağdırdığı günlerdir. Orwell, işte tam o günlerde, tüm Avrupa ve ABD’nin kulak kesildiği BBC radyosunda, Hitler’i konu edinen bir izlence sunar. Ne var ki, izlence boyunca, Hitler’in düşüncelerini örneklemek amacıyla “Kavgam”dan alıntılara yer verildiğinden, kitabın yazarına telif ücreti ödenmesi kararlaştırılır! Ama İngiltere ile Almanya savaşmakta olduklarından iki ülke arasındaki diplomatik ve tecimsel ilişkiler kesiktir. Parayı ödemeye kararlı olan BBC yöneticileri günlerce bir çözüm ararlar ve sonunda bulurlar: Hitler’in telif ücreti Norveç hükümeti aracılığıyla ödenir!..
BBC’nin haklar konusundaki bu soğukkanlı duyarlılığına pes diyebilirsiniz… Gel gör ki, kanımca, aynı soğukkanlı duyarlılığı düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda da göstermek istiyorsak, en karşı olduğumuz düşüncelerin yayımlanabilmesini de savunmamız gerekmez mi?..