"Her türlü yardımı yapacağız" sözü
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın davetlisi olarak bu ülkeye giden KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Türkiye'ye geldi. Atatürk Havaalanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Talat, Clinton'la yaptığı görüşmenin son derece yararlı olduğunu vurgulayarak, Clinton'un kendisine "her türlü yardımı yapacağız" dediğini belirtti.
cumhuriyet.com.trKKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'la görüşmesinin ardından Türkiye'ye döndü. Atatürk Havalimanı'nda, ABD temaslarına ilişkin düzenlediği toplantıda, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
''Ergenekon soruşturmasında Kıbrıs'ta gelinen aşama nedir, gazetelerde açıklanan belgeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Talat, Kıbrıs'taki seçimlere geçmişte müdahaleler yapıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Kıbrıs'taki seçimlere müdahalelerde bulunulduğu bizim bilgimizdeydi. Muhalefette bulunduğumuz yıllarda seçimlerin hemen arkasından Meclise girmeyerek, Meclisi boykot edecek kadar bizi öfkelendiren müdahaleler yaşadık. Dolayısıyla bize yabancı değil. Basında okuduklarımızı biz zaten biliyorduk. Ama organizasyonun nereden kaynaklandığını, nasıl olduğunu doğrusu bilemiyorduk, hala da tam olarak bilmiyoruz. Gazetelerde yayımlanan metinler o kadar mıdır, bilmiyoruz. Ancak Kıbrıs'ta Sayın Başbakan, metin yayımlanır yayımlanmaz Başsavcılığa başvurmuştur. Başsavcılık, Türkiye'den adli yardımlaşmaya ilişkin anlaşma gereği, gerekli bilgi ve belgeyi istedi. Bu belgeler resmi yoldan iletilirse hukuki süreç sanıyorum başlayacak. O dönemlerin bizim bildiğimiz, gördüğümüz, gözlerimizle gördüğümüz, ellerimizle tuttuğumuz o müdahalelerin iç yüzünün bilinmesi, KKTC'de övündüğümüz demokrasimizi gerçekten daha da iyi bir noktaya taşıyacaktır diye düşünüyorum.''
"Müdahale bize sadece Türkiye'den gelebilir"
Cumhurbaşkanı Talat, ''Kıbrıs seçimlerine nasıl müdahaleler yapıldı?'' sorusuna karşılık, Kıbrıs'taki seçimlere ''çok boyutlu müdahaleler'' yapıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''1990'da resmi makamlar da dahil olmak üzere seçimlere çeşitli müdahalelerde bulunuldu. O dönemin muhalefeti bir bütün olarak Meclisi boykot ederek Meclise girmemişti. Tabii onun bilgi ve belgelerini dönemin Başbakanı Sayın Turgut Özal'a muhalefet dosya olarak sunmuştu. 1998'de gazetelerde yayımlanan belgelerdeki hususlar var. Biz onları seçim alanlarında görüyorduk. Seçim alanında çeşitli kaynakların, paraların harcandığını görüyorduk. Ama kaynağının ne olduğunu o günlerde bilemiyorduk. KKTC'deki seçimlere, 2003, 2005 yıllarında yapılan seçimler de dahil olmak üzere böyle bir müdahale gözlemlemiyoruz.
Seçimlere müdahale ne demektir? Müdahale yasa dışı yollardan ve bulunduğu etkili olan mevki kullanarak insanları yönlendirmeye çalışmaktır. Bu müdahale bize sadece Türkiye'den gelebilir. Niçin? Çünkü, Kıbrıslı Türkler, Türkiye'nin kurumlarına değişik ölçülerde olmak üzere güvenirler. Türkiye'nin kurumlarından gelecek olan bir telkin, bir yönlendirme etkili olur. Ve o müdahale olarak nitelenebilir.''
''Müdahalenin para vererek ve feodal ilişkilerden yararlanarak oy toplamak şeklinde yapıldığını'' söyleyen Talat, ''Devlet gücünün falan partinin yanında olduğunu ifade etmek... Türkiye devlet gücünün demek istiyorum. Bu geçmişte oldu. Ama 2003 ve 2005 yıllarında ve şu anda yaşadığımız süreçte, en azından benim Kıbrıs'ta bulunduğum dönem içerisinde böyle somut bir müdahale görmedik'' dedi.
Kıbrıs'ta önemli bir seçim yapılacağını, seçimin Kıbrıs müzakerelerini etkileyip etkilemeyeceği şeklinde sorularla karşılaştığını kaydeden Talat, müzakere sürecinin Cumhurbaşkanı tarafından yürütüldüğünü hatırlattı. Mehmet Ali Talat, sözlerine şöyle devam etti:
''KKTC hükümetinin müzakere sürecine, çözüm sürecine doğrudan etkisi yoktur. Ancak devlet gücünü mali kaynakları elinde bulunduran iktidar, sonuçta bu süreci etkileyebilir. Seçimlerden sonra kurulacak hükümetin, Kıbrıs sorununu uluslararası mecrasından saptırmaya kalkışmaması durumunda, herhangi bir sorun yaşanmaz. Bu yaşanırsa, Türkiye ile birlikte yürüttüğümüz, Kıbrıs sorununun çözümü için kararlılıkla çaba ortaya koyan politika ters çevrilmeye çalışılırsa, bu Kıbrıs'taki yönetimde zaaf, sıkıntı belki de kaos yaratır. Benim beklentim, seçimlerden sonra kurulacak hükümetin uluslararası anlamda destek gören politikayı devam ettirmesi yönündedir.''
"Clinton ile görüşme son derece yararlı oldu"
Clinton'un davetlisi olarak bu ülkeye gittiğini anımsatan Talat, ''ABD ziyaretinin esas amacı Sayın Clinton ile görüşmekti. Görüşme son derece yararlı oldu diye düşünüyorum. Kıbrıs Türk tarafı olarak bütün dünyaya kanıtladığımız Kıbrıs sorunundaki çözüm duruşumuzu ABD'nin gördüğünü ve bunu takdir ettiğini bir kere daha görmüş olduk'' dedi.
Talat, Kıbrıs Türkü'nün 2004 referandumunda BM çözüm planına ''Evet'' dediğinin unutulmadığını kaydederek, ''ABD'nin yeni yönetimi de bunun bilinci içerisinde bizlere oldukça yakın bir ilgi gösterdi. ABD'nin yeni yönetimi göreve başlar başlamaz ilk ziyaretini Türkiye'ye gerçekleştirdi. Bu ziyaretin arkasından da, beni ABD'ye davet ederek sembolik anlamda oldukça önemli bir tutum ortaya koydu. Bu ziyaret düşüncelerimizi ortaya koyma ve taleplerimizi ifade edebilmemiz açısından oldukça yararlı oldu'' diye konuştu.
Ortaya koydukları taleplerin Kıbrıs'ta çözüme ve barışa ilişkin olduğunu vurgulayan Mehmet Ali Talat, sözlerine şöyle devam etti:
''Kıbrıs sorununun çözümü için çalıştığımı ve çalışmaya devam ettiğimizi ifade ederek, ABD'nin bu sürece katkısını talep ettik. Biliyorsunuz Kıbrıs Rum tarafı 'Kıbrıslı çözüm, Kıbrıslılar tarafından çözüm' gibi sloganlarla uluslararası bir sorun haline gelmiş Kıbrıs sorununu, uluslararası boyutundan teorik olarak soyutlamaya çalışıyor. Ancak yine Rum tarafı herhangi bir fırsat bulduğu zaman, kulağına fısıldayarak bile olsa uluslararası alanda önemli rol oynayan ülkelerin liderlerine 'Türkiye'ye baskı yapın, Türkiye Kıbrıs ile ilişkilerini normalleştirsin, limanlarını, havaalanlarını bize açsın, Kıbrıs sorunun çözümünde esneklik göstersin' gibi telkin çalışmaları ile aslında Kıbrıs sorununun uluslararası boyutunu kendileri vurguluyorlar.
Bir yandan 'Kıbrıslılar tarafından Kıbrıslı çözüm bulunmalıdır' diyorlar, ancak fotoğraf çektirmek için bile Sayın Obama'nın yanına yaklaştığında Sayın Hristofyas kulağına 'Türkiye'ye baskı yapın, Kıbrıs'taki işgali sona erdirsin' diyebiliyor. Dolayısıyla Kıbrıs sorununun uluslararası bir sorun olduğu, Kıbrıslı Rumlar tarafından da kabul ediliyor. Ancak uluslararası toplumun sürece katılımını engellemeye çalışıyor. Uluslararası toplum derken, başta BM'yi kastediyoruz. BM'nin soruna müdahil olması, daha aktif katılımı Kıbrıs Rum tarafınca istenmiyor.''
ABD'den istekler
KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Clinton ile yapılan görüşmede 3 konu üzerinde istekte bulunduklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Birincisi uluslararası toplumun BM'nin daha aktif olarak sürece katılması için ABD'nin BM'yi teşvik etmesi, cesaretlendirmesi. İkincisi ABD'nin daha aktif olması ve geçmiş yıllarda olduğu gibi çözüm sürecine değişik kanallardan, çeşitli girişimlerle daha fazla müdahil olması, daha fazla yardımcı olması. Üçüncü olarak da hem Kıbrıslı Rumları çözüm yönünde motive etmek, hem de Kıbrıslı Türkleri çözüm çizgisinde tutmak için Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun kaldırılması konusunda katkıda bulunması.''
İzolasyonların kaldırılması konusunun Kıbrıs sorunun çözümünü öngören tam teşekküllü müzakereler başladıktan sonra ''irtifa kaybettiğini'' kaydeden Talat, şöyle devam etti:
''Çünkü bütün uluslararası toplum, Kıbrıs sorununun çözümüne konsantre oldu. Bundan dolayı da artık eskisi gibi izolasyonların kaldırılması konusunda kafa yorulmuyor. Ancak bu konu son derece önemli. Belki bugün AB'de daha önceden söz verilmiş olduğu halde, doğrudan ticaret tüzüğü rafta bekliyor. Kıbrıslı Türklerin uluslararası temaslarına çeşitli kısıtlamalar hala uygulanabiliyor. Direk uçuş hala yapılamıyor. Bütün bunlar dikkate alındığında izolasyonların kaldırılmasının önemli olduğunu belirterek, ABD'nin yapabileceği ölçüde izolasyonların kaldırılması için atabileceği adımları atmasını istedik.''
Müzakere süreci hakkında bilgi verdi
Talat, görüşmelerde müzakere süreci konusunda bilgi verdiğini de ifade ederek, ''Bizim açımızdan olay nasıl görülüyor, onu anlattık. O da bize 'Bir an önce ABD'nin Kıbrıs'ta çözüm olmasını arzu ettiğini' çok açık biçiminde ifade etti. Bize her türlü yardımı yapacağını söyledi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada da bu teyit edildi. Kıbrıs'ta gösterdiğimiz gayreti takdir ettiklerini ifade ettiler. Sonuç itibari ile oldukça yararlı bir ziyaret oldu. Bu ziyaret sanıyorum Kıbrıs sorunun çözümü çabalarında küçük de olsa bir katkıda bulunacak'' dedi.
Kıbrıs sorununu 2009 yılı içerisinde çözmek istediklerini vurgulayan Talat, ''Çünkü 2009 yılı, içerisinde iki tane önemli dönüm noktası veya doğal takvim içeren bir yıldır. Birincisi, Türkiye'nin AB sürecini yıl sonuna doğru değerlendirecek olması Kıbrıs sorununu önemli kılmaktadır. İkincisi de, KKTC'de gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri Nisan 2010'dadır. O da önemli bir dönüm noktasıdır. O tarihten önce Kıbrıs sorununun çözüm anlaşmasını tamamlamak ve anlaşmayı halk oyuna sunmak hedefimizdir. Bunu ABD'de de ifade ettik.''
Kıbrıs'a özel temsilci atanması müzakere sürecine ivme katabilir
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, ABD'nin Kıbrıs'a özel temsilci atamasının müzakere sürecine ivme kazandıracağını bildirdi.
Atatürk Havalimanı'nda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Talat, ''1964 yılında kaybolan 11 Türk'e ait kemikler Limasol'da bir kuyuda bulundu. KKTC'nin bu konuda bir girişimi olacak mı?'' sorusu üzerine, şöyle konuştu:
''Kıbrıs'ta kayıplar meselesi 1960 öncesinde başlamış bir meseledir ve bir acıdır. 1960 öncesinde ve 1963 sonrasında olanlar, Kıbrıslı Türkleri çok ciddi şekilde etkilemiştir. Uluslararası alanda Rum tarafının propaganda gücü nedeniyle bunlar gözlerden saklı kalmıştır. Bizlerin çok büyük kararlılığıyla kurulmuş olan Kayıp Şahıslar Komitesinin çalışmaları sayesinde, bugün acı çeken insanlar Türk olsun, Rum olsun sevdiklerinin kalıntılarına kavuşma imkanı bulmaktadır. Acıları nispeten dinmektedir. Olayı biz böyle insani bir boyuttan alıyoruz. Her iki taraf da sonuçta Kıbrıs sorunundan acı çekmişlerdir. Bu acıların ortadan kalkması ve silinmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Kıbrıs Türk tarafı olarak bizim bir şey yapmamızdan çok, mağdur aileler sanıyorum bu konuyla ilgili girişim yapacaklardır. KKTC olarak kayıp şahısların bulunmasına katkıda bulunmak ve böylece acılı ailelerin acılarını birazcık dindirmek istiyoruz.''
Talat, kayıplar için yapılacak bir anıt için hükümet olarak her türlü desteği vermeye hazır olduklarını da bildirdi.
Kıbrıs'a özel temsilci
ABD'nin, ''Kıbrıs'a özel temsilci atamasının konunun çözümüne katkı sağlayıp sağlamayacağına'' ilişkin soruya karışılık Talat, geçmişte özel temsilci atandığını hatırlatarak, ''Bunun değerlendirilebileceğini düşünüyoruz ve bunu önerdik. ABD'liler bu konuyu iyice düşüneceklerdir. Türk tarafı bunu istiyor, ama Rum tarafı bunu kabullenecek mi? Biz çok yararlı olacağını düşünüyoruz. ABD'nin ilgisi, herhangi bir ülkenin ilgisinden çok daha önemlidir. Kıbrıs'a özel temsilci atanması müzakere sürecine de ivme katabilir. Bu açından yararlı olabileceğini düşünüyoruz'' dedi.
''ABD'ye yapılan bu ziyaret resmi bir ziyaret miydi, yoksa özel bir davet miydi?'' sorusu üzerine de Talat, ''Dışişleri Bakanının davetiyle olduğuna göre onu sizin değerlendirmeniz lazım. Herhalde özel bir ziyaret olamaz. ABD'nin Kıbrıs'taki büyükelçisi geldi ve daveti sözlü olarak iletti. Çok kısa sürede oldu bu davet. ABD yönetimi doğrudan konuyla ilgileniyor ve daveti onlar yapıyorsa herhalde bu davet resmi sayılır. Öyle olması lazım'' yanıtını verdi.
Mehmet Ali Talat, mülkiyet sorunlarının çözümüne ilişkin bir soru üzerine de, bu konunun çözümünün her iki tarafın ekonomik kalkınması için büyük önem taşıdığını, konunun ancak AB çerçevesinde çözülebileceğini sözlerine ekledi.