HDP'den 'vicdani ret' teklifi
TBMM Başkanlığına sunulan teklif, Askerlik Kanunu, Askeri Ceza Kanunu ile Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) bazı maddelerinin değiştirilmesini içeriyor.
AATeklife göre, askerlik çağına gelmiş olup kendisini "vicdani retçi" olarak tanımlayan, ahlaki, vicdani, siyasi, dini ya da benzer gerekçelerle askerlik yapmak istemeyenler, bağlı oldukları askerlik şubesine bildirmeleri ve açıklamaları halinde askere alma işlemine ve askerlik hizmetine tabi tutulamayacak ve tutumlarından dolayı haklarında soruşturma açılamayacak, ceza verilemeyecek, ekonomik, toplumsal, kültürel, medeni ya da politik hakları açısından herhangi bir ayrımcılığa maruz bırakılamayacak.
Vicdani ret hakkından muvazzaflık hizmetini sürdürmekte olan er, erbaş, yedek subay, astsubay, subay ve yedeklerin de yararlanmasını öngören teklif, savaş ve benzeri hiçbir olağanüstü hal gerekçesiyle hakkın kullanımının sınırlandırılamayacağını içeriyor.
Askerlik çağı gelmiş olup vicdani retçi olduğunu açıklayanlardan, askerlik sürecini kamu kesiminde ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri veya kamu yararına çalışan sivil toplum kuruluşları ile kamu yararına projelerde çalışarak yerine getirmek isteyenlere; yaşları, öğrenim durumları, mesleki beceri ve yetenekleri dikkate alınarak ihtiyaç görülen yerler arasından kendi seçecekleri yerlerde, askerlik süresinden daha uzun olmamak kaydıyla hizmet koşulları bakımından herhangi bir ayrımcılığa uğramadan ve cezalandırıcı nitelikte olmayan kamu hizmeti gördürülecek, ayrıca bu hizmeti çalışma ve sosyal güvenlik kanunlarının öngördüğü biçimlerde ücretlendirilecek, sağlık ve emeklilik sigortası kapsamına dahil edilecek.
Teklifin gerekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatlarına göre vicdani ret hakkının, askerlik hizmetiyle bağdaşmayan savaş karşıtı bir inanca mensup olan kişilerin inanç özgürlüğünü korumak amacıyla, askeri hizmet yükümlülüğüne getirilen bir muafiyet olduğu ve AB üyesi ülkelerde tanındığı belirtilerek, Türkiye'nin, Avrupa Konseyi üyesi devletleri arasında bu hakkı tanımayan tek ülke konumunda bulunduğu kaydedildi.
Vicdani ret kavramının uluslararası belgelerde yer almış, uluslararası hukukta karşılık bulduğuna işaret edilerek, "askerliğin reddedilmesi, savaşın reddedilmesinden bağımsız olarak her bireyin ulaşabileceği hak olarak görülmesi önemli bir noktadır. Bu açıdan vicdani ret hakkının yasalarla güvence altına sağlanması ve fiilen uygulanması, devletin temel görevi olarak ele alınmalıdır" denildi.
Türkiye'de yasalarda sağlık açısından askerliğe elverişli olan her erkeğin askerlik yapmak zorunda olduğu belirtilmesine karşılık ailesi, kimliği, sınıfı ne olursa olsun eşit şekilde yapılmadığının kamuoyunun bilgisi dahilinde olduğu belirtilerek, "Türkiye'de geçmişten bugüne başbakanların, bakanların, üst düzey bürokratların, komutanların ve bunlara yakın çevrelerin, nasıl alındığı malum raporlarla askerlik görevini yerine getirmedikleri ya da tatil beldelerinde rahat koşullarda, hiçbir risk ve sorumluluk altına girmeden askerliklerini tamamladıkları bilinmektedir. AKP iktidarı döneminde ise sıklıkla başvurulan bedelli askerlik uygulamasından ise yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çocukları başta olmak üzere siyasilerin, bürokratların ve zengin aile çocuklarının ya da maddi durumu iyi olan kişilerin faydalandığı, yoksul halk kesiminin ise zorla silah altına alındığı görülmektedir" görüşüne yer verildi.
AİHM'in vicdani retçi Osman Murat Ülke'nin başvurusu üzerine verdiği kararında hakkın tanınması açısından Türkiye için bağlayıcı nitelikte olduğuna dikkati çekilerek, "Ülke'nin içinde bulunduğu 'sivil ölüm' halinin vicdani redde ilişkin herhangi bir yasal düzenleme yapamamasından kaynakladığını" da karara bağladığı ifade edildi. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin AİHM'in verdiği kararların yerine getirilip getirilmediğini izlemekle görevli olduğu hatırlatılarak, Türkiye'ye, konuyla ilgili düzenleme yapma ve yasalaşma takvimini bildirmesi çağrısında bulunduğu kaydedildi.