‘Hayal Otel’

Yavaş ve Kör Pencerede Uyuyan adlı kitaplarıyla öykücülüğümüze yeni bir soluk kazandıran Nihan Eren, yeni yayımlanan Hayal Otel kitabı üstüne sorularımızı yanıtladı.

Emine Toprak

- Nasıl bir sürecin verimi sizin için bu kitap? Neler yapmak istediniz, neler yaşadınız?

Hayal Otel’i yazma sürecim, hayatın sınırlarının belirsizliğini, isimlerin ve hallerin kayganlığını, kişiliğin oyunlarla kimi zaman bilerek kimi zaman farkında bile olunmadan nasıl inşa edildiğini yoğunlukla izlediğim bir zaman dilimine karşılık düşüyor.

Başkaları üzerinde oynadığımız iktidar oyunlarının, gizli güç çekişmelerinin her tür ilişki biçimine nasıl yayıldığını izlediğim bir dönemdi bu. Kadın erkek ilişkilerindeki iktidardan, iş ilişkilerindeki, egemenlerle halk arasındaki iktidara...

Bu kimi zaman açıktan ve zalimce, kimi zaman örtük ve sinsice sürdürülen bir tür toplumsal uzlaşma gibi. Temel sorunu bu örtük ve açık iktidarla toplumsal roller arasında kalmanın, kendiyle öteki arasında bir uzlaşıya varamamanın sıkışması oluşturdu.

Bir de Hayal Otel her şeyden önce tekinsizliğin, şüphenin, birbirine güvenmemenin, tedirginliğin öyküleri. Ve kendini, ötekini ve hayatın değişim ve yenilik ilkesini kabul etme erdemi gösterebilmenin. Bu anlamda umutlu öyküler olduklarını düşünüyorum.

- Öykü yolculuğunuza dışarıdan bakan biri olarak her kitabınızın farklı bir çerçeve ile şekillendiğini söyleyebilirim fakat özellikle Kör Pencerede Uyuyan ile Hayal Otel’in romansı havası hakkında neler söylersiniz? İki kitabınız da has öykülerden oluşmuş romanlar gibi…

Sınırların, türlerin belirsizliğinde yazıyorum. Anlatı bu belirsizliği ne kadar olanaklı kılıyor, türün sınırlarını ne kadar gevşetiyor ne kadar açıyor? Yazarken hep bunlar üzerine düşündüm. Her iki kitapta da bir yapboz yaratmaktı niyetim, içerikte ve biçimde. Kör Pencerede Uyuyan’da takıntılı olduğum mesele zamandı. Bu yüzden karakterleri tek bir gecede ve tek bir günde birleştirdiğim öyküler yazdım.

DOKUNAKLI BİR ANLATIM

- Bu yapıya eklenen en önemli unsur da masalsı diliniz ve fantastiğe yakın diyebileceğimiz dünyanız. “Masalsı” ve “fantastik” unsurlar anlatımınızda size nasıl yardımcı oluyor?

Yavaş için bunu diyebiliriz belki, oradaki öyküler taşraya dışarıdan bakmıyor. Hem içeriden hem dışarıdan hem uzaktan hem yakından hem gerçekçi hem masalsı bakıyor diyebiliriz.

Taşrada kadın olma meselesini anlatırken herhangi bir ajitasyona gitmekten çok korkuyordum ama bu meseleyi normalleştirmek de istemiyordum. Belli bir mizahı vardır mesela Yavaş’ın ama komik ya da gülünç olmasını da hiç istemedim.

Taşranın merkezden uzaklığını, dolayısıyla pek çok yenilikten esirgenmişliğini ve 80’lerde buralardaki dönüşümü, oranın topografyasını anlatmak istiyordum ama bunu toplumcu gerçekçi bir tondan yapmayı da arzu etmiyordum. Bu yüzden Yavaş’ta aşkın, çocukluğun, deliliğin, toplumsal yapının masalsı bir karşılığı olmuş olabilir.

Fakat ötekiler için bunu söyleyemeyeceğim. Hem Kör Pencerede Uyuyan hem de Hayal Otel’de gerek içerikte gerek dilde gerçekçiliği yakalamaya çalıştığımı, karakterlerin ve hayatın belli bir bütününün adeta fotoğrafını çekmeye çalıştığımı söyleyebilirim.

Anlatımın dokunaklı ama duygusal olmamasına, gerçekçi ama aynı zamanda acıklı olmamasına çalıştım, belli bir mesafeyi korumaktı tüm niyetim. Anlatının bu mesafeye hep ihtiyacı olduğuna inanıyorum.

Hayal Otel’de ise doğanın karakterlerin ruhuyla eş güdümlü ilerlediği bir dil ve anlatımın peşindeydim. Bu kaygılar da her ikisini de masalsı ve fantastik olmaktan uzak tuttu.

- Hayal Otel, kahramanlarınız Feryal ile İsmet’in açılışını yaza yetiştirmeye çalıştıkları on iki odalı bir otel. Otelde her odanın bir adı var: Kaktüs, Ardıç, Begonvil, Kızılağaç, Şimşir vb... Bitkiler öykü dünyanızda nasıl bir anlamı sırtlanıyorlar?

Hayal Otel’in ana karakterleri tabiat ve otel. Otelin boyası kurumamış, ustalar girip çıkıyor, pek çok şeyi eksik, henüz tamamlanmamış. Hatta tabelası bile asılmamış. İçine kaçarak gelip saklanan ve yeni bir yaşama hazırlanan karakterler gibi o da olmakta. Büyük açılışa hazırlanmakta.

Bir de oteli hep tepelerde, etrafındaki büyük bir boşluğun içinde hayal ettim. Bağlantısız, tek başına, kudretli ve her şeye tepeden bakan bir mesafede olsun istedim. Kaçmaya saklanmaya çok uygun bir mekân olarak canlandı bende. Bu tepede olma hali, tabiatın bütün seslerinin ve görüntülerinin en iyi izlenebileceği yer olmasıyla da alakalıydı.

Hayal Otel en çok da bir yeniden başlama kitabı olduğundan tabiatın hareketlerinin, karakterlerdeki dönüşüme koşut ilerlediği, tabiat ve insanın birbirinden ayrılmaz hale geldiği bir anlatı kurmayı hedeflememin sebebi de bu. Bu sebeple her odanın ismi de karakterin ya bir izini taşıyor ya da dönüşeceği yeri imliyor. Bitkileriyle, kasırgasıyla, verdiği sesleriyle tüm bir tabiat kitabın ana sarmalayıcısı, ana karakteri.

TAŞRA HİKÂYELERİ

- Bir kıyı kasabası, taşra hikâyeleri toplamı ‘Hayal Otel’. Uzak ya da yatılmış, kendi içine çekilmiş dünyalar önceki kitaplarınızdan da tanıdık bize. Sizi böyle dünyalara çeken nedir?

Özel bir çabam yoktu diyebilirim. Anlattığım konular iki kitapta da bunu gerektirdi. Kör Pencerede Uyuyan’ın Gece bölümü kentin çevresinde ama sonuçta İstanbul’da geçiyordu. Gün bölümü ise kitapta hiç isim vermemiş, yerini belirtmemiştim ama Karadeniz kıyısındaydı.

Burada birdenbire başlayan bir dalganın yani çeken akıntının tek tek karakterlerde nasıl bir etki bıraktığını yazarken aslında amacım içlerine dönerek hayatlarını anlamalarını yani hayatla hesaplaşmalarını sağlamaktı.

Hayal Otel ise, insanın geride bir suç bırakarak kaçması, bir aralıkta kalması ve gelecek için kendine uygun ve üstelik artık dünya üzerinde masum yaşamak istediği bir yer kaplama arzusu, bir gelecek hayali hakkında olduğundan bir yersizlik, yurtsuzluk mekânı olarak oteli uygun buldum.

Hayal Otel’in karakterleri de bir şekilde ya kendi hatalarıyla ya kaderin oyunuyla ya tercihleriyle eski hayatlarından olmuş, kaçmış veya kaçmak zorunda bırakılmış insanlar. Onları başka nerede toplayabilirdim ki?

Evren içinde bir yer kaplamaya doğmuş insanın kendi evrenini bulamamasını, arafta bekleyerek onu aramasını ancak bir otelde anlatabilirdim. Bu otelin de merkezden uzakta olmasını istedim. Takvimin otelin kullanım zamanı olan yazı göstermemesi de benim için önemliydi.

Her şey bir arafta gerçekleşsin istiyordum. Otel bile henüz açılmamış, tabelası yerine asılmamış. O bile olmakta. Yani kimsenin ve hiçbir şeyin yerinde, yöresinde olmadığı hatta otelin de kitap boyunca bitme hazırlığında olduğu bir anlatı, anlatmak istediklerime çok uygun bir karşılıktı.

Hayal Otel / Nihan Eren / Yapı Kredi Yay. / 92 s. / Şubat 2020.