"Hani milletin egemenliği vardı?"
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı televizyon programında tutuklu milletvekillerinin durumuna değindi.
cumhuriyet.com.trKonTV'de yayınlanan ''Başkent Gündemi'' programında Ankara Temsilcisi Sinan Burhan'ın konuğu olan Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine cumartesi günü Konya'da yapılacak Şebiarus törenlerine katılacağını söyledi.
Kılıçdaroğlu, Hz. Mevlana'nın sadece Türkiye'nin değil, dünyanın yetiştirdiği en önemli değerlerden biri olduğunu, felsefesinin iyi anlaşılması gerektiğini belirtti.
''Kimlikler üzerinden siyaset yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, insanın Allah'ın yarattığı en değerli varlık olduğunu ve bu yüzden insanın baş tacı edilmesi gerektiğini, ırk temelli bir ayrımın insanları böleceğini kaydetti.
Hz. Mevlana'nın herkese kapısını açtığını anımsatan Kılıçdaroğlu, ırk temelli siyasetlerin insanların ağır bedeller ödediği siyaset türü olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, birlik ve beraberliğin önemine değinirken, Van ve Erciş'te deprem sonrası yaşanan toplum dayanışmasını hatırlattı.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine köklerinin Konya'nın Akşehir ilçesine dayandığını bildirdi.
Akşehirli olmaktan gurur duyduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ancak bunların siyasetin konusu olmaması gerektiğini, siyasetin konusunun insanların sorunlarına çözüm üretmek olduğunu ifade etti.
''Bugün geldiğimiz noktada bizim bazı projelerimizi AKP uyguluyor''
''Sizin döneminizde partide hizmet siyaseti ön plana çıktı. Partide hizmet siyasetinden ideolojik siyasete bir dönüş mü var?'' sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, CHP'nin geçmiş dönemlerde proje üretmemesiyle, sürekli eleştiri yapmakla suçlandığını anımsattı.
Kılıçdaroğlu, son seçimlerde bu durumun tam tersini yaptıklarını ve her soruna özgü projeleri halkın gündemine getirdiklerini bildirdi.
Halkın önüne somut projelerle çıktıklarını anlatan, projelerinden örnekler veren Kılıçdaroğlu, ''Şöyle bir eksiğimiz oldu. Açık yüreklilikle söyleyeyim. Eksiğimiz şu oldu: Ürettiğimiz projeleri kendi tabanımıza çok iyi anlatmamız gerekiyordu, ancak buna zamanımız olmadı. Projelerin üretilmesi uzun zaman aldı. Projelerimiz iktidar tarafından 'afaki projelerdir' diye eleştirildi, ama çok şükür bugün geldiğimiz noktada bizim bazı projelerimizi AKP uyguluyor. Biz de bundan memnunuz. Demek ki bizim projelerimiz afaki projeler değil, halkın günlük sorunlarına değinen projeler üretmişiz'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, partideki kurultay arayışlarına yönelik bir soru üzerine de şunları söyledi:
''Kurultay yapacağız zaten. Mecburuz yapmaya. Kurultay yaklaşınca tabii ki illerde, ilçelerde kongre olacak, yeni başkanlar seçilecek. Buradaki temel kuralım şu: Bütün örgüt üyelerine de söyledim. Sandığı kuracağız, üyelerimiz oylarını kullanacaklar. Sandıktan kim çıkarsa, hiçbir sorunumuz olmayacak. Demokrasiyi parti içerisinde tam getireceğiz. Kongre yaklaştığı zaman genel başkan adayları çıkabilir. Onları 'Neden aday oldun?' diye bir suçlama içerisine girmeyeceğiz. Eğer burası bir siyasal partiyse ve siyasal partide birden fazla genel başkan adayı da çıkarsa bundan memnunluk duymamız lazım.
Bize diyorlar ki, 'Bakın AKP'de bir disiplin var, birisi ne derse herkes ona uyuyor' bu doğru değil, demokrasi varsa, belli bir disiplin içerisinde insanlar özgürce belli makamlara aday olabilmeli. Bizim de bunun önünü açmamız gerek, baskıcı bir yönetim, bir lider sultası değil... Bundan kim memnun olabilir, vatandaşın iradesine önem veren bir siyasal anlayışın egemen olması lazım.''
Milletvekilleri seçimlerini de eleştiren Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin genel başkanlar tarafından seçildiğini söyledi.
''Vatandaş milletvekilini doğrudan kendisi seçmesi gerekir'' diyen Kılıçdaroğlu, bunun gerçekleşmesi durumunda gerçek anlamda demokrasi olacağını, bunun için de siyasi partiler yasasının bu şekilde değişmesini istediklerini bildirdi.
''HSYK'nın siyasallaştığı yönünde açıklamalarınız oldu, buradaki endişeleriniz nedir? Elinizde somut belgeleriniz var mı?'' sorusunu yanıtlayan Kılıçdaroğlu, hukuk devletine değil, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş bir devlete ihtiyaç olduğunu söyledi.
''Bizim ülkemizde hukukun üstünlüğü kavramını biz biraz çöpe attık'' diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''HSYK'yı eleştirdim, doğrudur. Blok oy kullandıkları ve yaptıkları seçim nedeniyle. 160 Yargıtay üyesi blok oy kullandı bu doğru değildir, bu yargının militanlaşması demektir. Bunun altını çizdim. Tipik örnekleri yok mu? Çok var. Şimdi bakın iktidara yakınsanız sizinle ilgili davalarda savcılar farklı bakıyorlar, iktidara uzaksanız sizinle ilgili davalara farklı bakıyorlar. Bu doğru değil, hukuk herkese eşit yaklaşmak zorundadır. Unutmamamız gereken bir kural vardır, bu ülkede herkesin hakkı vardır, herkesin hakkının da hukukun üstünlüğü ölçüsünde korunması lazım.''
Bu konuda farklı yorumlamalar yapılabildiğinin anımsatılarak, ''Objektif bir kıstas bulunamaz mı?'' sorusuna da Kılıçdaroğlu, geçmişten bu yana sıkıyönetim, devlet güvenlik ve özel yetkili mahkemelere karşı olduğunu söyledi.
Özel mahkemelerin olamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, ''Mendereslerin idamı da yanlıştır, Deniz Gezmişlerin idamı da yanlıştır, Erdal Eren'inki de. Hepsi de siyasi mahkemelerde alınan kararlardır. O kararlara eğer doğru diyorsak, bunlara da doğru diyeceğiz. Yanlış diyorsak bunlara da yanlış diyeceğiz. Ben yanlış diyorum'' dedi.
Brüksel'de Sosyalist Enternasyonal Liderler Toplantısı'na katıldığını ve orada eski Libya lideri Muammer Kaddafi'nin linç edilerek öldürülmesini eleştirdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
''O bir liderdir, beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Adaletin önüne çıkararak yargılanmasını sağlayabilirsiniz. Ama bir grubun eline verip linç edilmesine yol açamazsınız. Yazıktır, günahtır böyle bir şey olamaz. Kaldı ki Kaddafi, Kıbrıs çıkarması sırasında bize uçak, uçak benzini, tekerleği veren bir liderdir, ahde vefa denen bir kural vardır. Nasıl oldu da biz onun linç edilmesini alkışladık. Samimi söylüyorum: İçim yanıyor, yazık günahtır, Türkiye bu konuma düşmemelidir. Biz hukukun üstünlüğüne inanmalıyız...''
Bu coğrafyanın Mevlanaları, Hacı Bektaşları yetiştirmiş bir coğrafya olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu, bu coğrafyada kin ve nefret tohumlarının olmaması gerektiğini vurguladı.
Aydın Menderes'i ziyaret ettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, siyasette ön yargıların kırılması gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanının görev süresi
Kılıçdaroğlu, Meclis Başkanının, bugün Cumhurbaşkanının görev süresi ile ilgili açıklamalarının olduğu hatırlatılarak, ''Size göre Cumhurbaşkanının görev süresi ne kadardır?'' soru üzerine de şunları söyledi:
''Bir anayasa değişikliği yapıldı, milletvekillerinin görev süresi 5 yıldan 4 yıla indirildi. Sayın Cumhurbaşkanının görev süresi de 7 yıldan 5 yıla indirildi. Uygulamaya bakalım, milletvekillerinin görev süresi 4 yılı dolduğu zaman seçime gidildi. Hiç kimse '5 yıldır' demedi, oysa halk bizi 5 yıl için seçmişti. Ama anayasa değişikliği ile aynı halk dedi ki 'hayır ben senin görev süreni 4 yıla indiriyorum'. Biz de seçime gittik. Sayın Cumhurbaşkanı için de halk referandumda '7 yıl değil, 5 yıl' dedi, mesele bitti. O dönemin AKP sözcülerine bakıyoruz, çıkıyorlar konuşma yapıyorlar Mecliste '4 yıla indi, dolayısıyla biz de seçime gideceğiz' diyorlar.
Aynı kural burası için de geçerli, 5 yılsa halka gideceğiz, halkın iradesi nasıl tecelli ederse onun da başımızın üzerinde yeri vardır. Kimse halktan korkmamalı, çözüm için Sayın Cumhurbaşkanının şunu söylemesi lazım: Benim görev sürem 5 yıldır, 5. yılın sonunda normal seçimlere gidilmesi lazım. Yeni Cumhurbaşkanları adayları çıkarlar, halkın önüne giderler, halk birisini tercih eder, seçer, gelir Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturur. Şu anda Meclisin devreye girecek bir durumu yok, bir sorun da yok aslında. Eğer 5 yıllık bir süre içinde yeniden Cumhurbaşkanlığı seçimini yapmazsak Cumhurbaşkanlığı makamını tartışma konusu haline getiririz. Demokrasiden niye korkuyoruz? Korkmayalım seçime gidelim, yeni bir Cumhurbaşkanı seçilir, belki Sayın Cumhurbaşkanı ikinci kez seçilebilir veya başka bir aday çıkar.''
Kılıçdaroğlu, kamuoyunda ''şike yasası'' olarak adlandırılan Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un hatırlatılarak, ''Kamuoyunda, iktidar muhalefet hiçbir kanunda biraraya gelemiyorlardı, şike yasasında neden biraraya geldiler şeklinde bir algı var, bunun aslı nedir?'' soru üzerine de suçla ceza arasında bir orantı olması gerektiğini, kendilerinin de eski yasaya bu nedenle karşı çıktığını söyledi.
Suçla ceza arasında bir orantısızlık olması durumunda, kamu vicdanının rahatsız olacağına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, eylemle ceza arasında bir orantının uyumun olması gerektiğini, yapılan değişiklikle bu orantının sağlandığını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, şike olayı olgusunun doğru olmadığını, buna herkesin karşı çıkması gerektiğini, futbolun bir centilmenlik olduğunu vurguladı.
Tutuklu milletvekillerinin durumu
Kılıçdaroğlu, tutuklu milletvekillerinin durumuna ilişkin soruyu yanıtlarken de bu kişilerin milletvekilli adayı olmak için savcılıktan temiz kağıdı aldıklarını, bu kağıdın olmadan başvuruda bulunamayacaklarını söyledi.
Adaylıkla ilgili süreci de aktaran Kılıçdaroğlu, adaylıkların Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından seçimlere gidildiğini ve halkın milletvekillerini seçtiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:
''Seçilirler, gelirler, bir hakim der ki, 'Hayır kusura bakma, ben senin milletvekili olmanı istemiyorum, sen yemin etmeyeceksin'. Bu parlamentonun iradesine müdahaledir. Hani milletin egemenliği vardı, bunlar milletin oyu ile seçildi. Mahkum olsa dersin mahkum olmuşlar, zaten o zaman baştan izin vermezler. Ortada bir mahkumiyet de yok, normalde bunun Meclise gelip yemin etmesi lazım. Yargının kararı hukuksuzdur. Neden hukuksuzdur, bizim anayasamızın 90. maddesi diyor ki, 'İç hukukla, uluslararası imzalar, Türkiye Cumhuriyeti'nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler arasında bir çatışma çıkarsa, uluslararası sözleşmeler esas alınır'.
Biz BM'ler medeni ve insan hakları sözleşmesini imzalamışız. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalamışız, iki sözleşmeye göre de tutuklu milletvekili olmaz, bunların gelip yemin etmesi lazım. Şimdi deniyor ki bir yargıç, 'Efendim bunlar içeride kalacaklar, uluslararası sözleşmeler de beni ilgilendirmez'. Tutuklu milletvekilleriyle ilgili Sayın Cumhurbaşkanı rahatsız olduğunu söylüyor, Sayın Meclis Başkanı rahatsız olduğunu söylüyor, Bakanlar, rahatsız olduklarını söylüyor, Sayın Arınç kaç kez söyledi. HSYK 1. Daire Başkanı 'Ben olsaydım serbest bırakırdım' dedi. Peki herkesin rahatsız olduğu bir ortamda, nasıl oluyor da bunlar içerideler? Bu işte bir terslik yok mu? Bu söylediklerimin hepsine inanarak söylüyorum. Bana bir tane demokraside böyle bir örnek göstersinler.
Yok böyle bir şey. Biz şunu demiyoruz: Bunlar yargılanmasınlar. Bu ayrı bir şey. Bunlar gelir, yemin ederler, görevlerine başlarlar, yargılanmalarına da devam ederler... Bunların uluslararası hukuk kurallarına göre tutuklanmaları doğru değil. Bunu bütün Avrupa da kabul ediyor, AB ilerleme raporlarında da var bu. Ama biz, 'Siz içeride kalacaksınız' diyoruz. Bu cezalandırmadır artık. Sayın Cumhurbaşkanının ifadesine göre, uzun tutukluluk süresi cezalandırmaya dönüşmemelidir.''