Hani FETÖ aldatmıştı? Erdoğan: Hiç aldanmadım...

FETÖ konusunda "Şahsım başta olmak üzere tüm ülke aldatıldı" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün siyasi hayatı boyunca hiç aldatılmadığını öne sürdü. Saray'da muhtarları toplayan Erdoğan, referandum öncesinde 'müjde' şovu yaptı.

cumhuriyet.com.tr

<video:714122>

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Saray'da 37'inci kez muhtarlarla buluştu. Erdoğan konuşmasında, "Siyasi hayatımda ne aldanan oldum ne aldatan oldum. Bizim anlayışımız bu" ifadelerini kullandı.

"ÖRTÜLÜ DARBE" ÇIKIŞI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "kontrollü darbe" açıklaması hakkında da konuşan Erdoğan, "Çok çirkin ya... 'Örtülü bir darbedir' diyor 15 Temmuz. Sen şehitlerimize bu hakaret yetkisini nereden buldun. Örtülü darbe ise zerre kadar haysiyetin varsa, şahsiyetin varsa çık dosyalarını ortaya koy" ifadelerini kullandı.

REFERANDUM ÖNCESİ "MÜJDE"

Erdoğan daha sonra Saray'da topladığı muhtarlara, SGK primlerinin devlet tarafından karşılanacağını açıkladı.

Erdoğan şunları söyledi:

Göreve geldiğinde neredeyse 2-3 paket çay parasına bile denk gelmiyordu verdikleri ücret. Şuanda muhtarlarımız 1406 lira alıyor, bu yetmez dedik. Bir de bunların SGK primleri var "onların da karşılanması lazım" dedik.

Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

İçinde bulunduğumuz bina gazi bir mekandır. 15 Temmuz darbe girişiminde bu mekanın çevresinde 29 kişi şehit olmuştur. Kardeşlerim, 15 Temmuz darbe girişiminde binamız darbecilerin ateşine maruz kaldı. Hemen önümüzdeki yol F-16'larla bombalandı.

Türkiye'nin bir daha öyle karanlık geceler yaşamaması için bu hatırları canlı olarak hafızamızda tutmalıyız.

Kardeşlerim Türkiye 11 gün sonra çok önemli bir seçim için sandığa gidecek. Seçimin konusu malum anayasa değişikliğidir. Ortada 18 maddelik bir anayasa değişikliğinin kabulü veya reddi söz konusudur ancak içerik itibariyle ülkemizin yönetim sistemini değiştirecek olması bakımından bu halk oylaması tarihi bir öneme sahiptir.

"Yeni sistemde milli irade ülke yönetimindeki etkisini artıracak"

Özellikle de yeni sistemin en büyük özelliği, milli iradenin ülke yönetimi üzerindeki etkisini artırıyor olmasıdır. Sizler, bunun anlamını çok iyi bilirsiniz. Kaymakam ve belediye başkanı yetkileriyle donatılmış muhtarın, mahallesine getireceği hizmetleri bir düşünün. İşte 16 Nisan'da buna benzer bir değişim gerçekleştiriyoruz.

Kardeşlerim, fakat bunu anlamayanlar var. Ana muhalefetin başındaki zat bunu anlamış değil. Geçenlerde bir konuşma yapıyor, ne diyor? "17 Nisan'da muhtarlıkları bu cumhurbaşkanı kapatabilir". Kardeşlerim, inanın böyle bir yalan makinesi ben görmedim. Bir defa muhtarların nasıl seçildiğini bilmiyor. Tayyip Erdoğan nasıl seçildiyse, muhtarlıklar da öyle seçiliyor sayın Kılıçdaroğlu. Aramızda fark yok. Beni de millet seçti, sizleri de millet seçti.

Şimdi diyor ki, 'Bir kararname çıkaracak,muhtarlıkları kaldıracak' diyor. Ya Kılıçdaroğlu, yasal düzenlemeyle gelen, yasal düzenlemelerle gider. O yasal düzenlemelerin bağlı olduğu yer de anayasa.

"Muhtar deyip geçmeyin"

Muhtar deyip geçmeyin, adı üstünde muh-tar. Ne yazık ki muhtarları bu beyefendi hafife alıyor. Ben BM toplantısında konuşuyorum. O da burada konuşuyor. "BM toplantısında Tayyip Erdoğan konuşurken bir yurttaş olarak utandım. Dünya liderlerine mi yoksa muhtarlara mı konuşuyor" dedi.

Daha sonra çıktı "Haddime mi?" dedi. Ya söyledin işte, kayıtlarda. Artık dünya öyle bir dünya ki ağzından çıkan bir lafın esiri olursun. Artık internet denen bir olay var. Her şey kayıtlarda. Ben gidiyorum özel kalemime "Ya dök bakalım neler demiş bu" diyorum. Hop döküyor önüme saatine varıncaya kadar. "Lokantaları kapatacak" diyor.

Ya cumhurbaşkanı ile lokantanın ne işi var. Lokantaları belediyeler kapatır. Sayın Kılıçdaroğlu ben belediye başkanlığı yaptım, bu işleri de bilirim. Kim ne iş yapar, haberi yok. Böyle bir insana bu ülkede nasıl olacak da, böyle bir siyasi parti, üstelik ana muhalefet teslim edilecek. Demokrasilerde değerli arkadaşlarım, muhalefet çok önemli. Muhalefet gerçekten akıllı bir muhalefet yaparsa iktidara güç katar. Muhalefet, muhalefetliğini doğru yapmazsa hem kendi kaybeder, hem ülke kaybeder.

Şimdi tabii öyle bir gerçek var ki cumhurbaşkanlığının kapısı tarih boyunca hiçbir zaman muhtarlara açık oldu mu? Ama ilk defa bu kardeşiniz, bu kapıları muhtarlara açtı. Ve şu anda 16 bin muhtarı ben külliyede ağırladım. Milletim adına ağırladım. Beraber yemeklerimizi yedik, resimlerimizi çektirdik, hediyelerimizi verip uğurladık. İnşallah buraya çok sayıda muhtarımız gelmiştir ve yeni yapılacak yerde bunu çok daha farklı bir şekilde icra edeceğiz.

Biz ne diyoruz, cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığı birleştiriyoruz. Var mı burada kaydı? Var herhalde arkadaşlar yok mu? Haydi bir dinletin de duyalım. (Kılıçdaroğlu'nun ses kaydı) Sıkıntı bu işte. Zaten bu kavga çıkmasın diye cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığı birleştiriyoruz Sayın Kılıçdaroğlu, anladın mı?

Tabii çok daha eskide, bunları çok daha ağır yaşadık. İşte bir bizim dönemimizde yaşamadık. Aynı ekolden geliyoruz. Ne sayın Gül ile, ne benim cumhurbaşkanlığım döneminde bunlar olmadı.

"Hükümet Meclis'te değil, doğrudan sandıkta, sizin tarafınızda kurulacak"

Güneş Motel'de ne pazarlıklar yapıldı. Hatırladığım kadarıyla 13 bakanlık dağıtıldı. Şimdi hükümet Meclis'te kurulmayacak. Doğrudan sandıkta, sizin tarafınızdan kurulacak. Siz, sandıkta yetkiyi veriyor musunuz cumhurbaşkanına, veriyorsunuz. Cumhurbaşkanı parlamento içinden değil, isterse oradan da kurar, ama parlamentodan aldığı kişinin vekilliği düşer. Ya ne yapacak? Dışarıdan alacak.

Milletvekilliği sıfatı olmayacak, tabii isterse olur o ayrı konu. Cumhurbaşkanı, dışarıdan kurduğu kabineyle ülkesinde hizmeti sürdürecek. "Siz o bana gidebilir misiniz?" diyor. Ya niye gidemesin. Bakanın görevi ülkeye hizmet. Cumhurbaşkanının görevi o Bakanlar Kurulu'nu çalıştırmak. 2.5 yıldır cumhurbaşkanlığı yapıyoruz. Burada da gerek hükümetle münasebetler, gerek hizmet nasıl yürütülür bunları da icra ettik. Şimdi bizim çok daha ileriye gitmemiz lazım. Bize artık bu elbise dar geliyor, dar.

Daha ileri gitmemiz lazım. Gazi Mustafa Kemal'in ifade ettiği gibi, muasır devletler seviyesinin üstüne Türkiye'yi çıkarmamız lazım. Bu da lafla olmuyor, icraatla oluyor. Bizden öncekileri biz solladık. Üçüncü Köprü'yü de getirdik oraya yerleştirdik. Ortasından da hızlı tren. Bunların eşi benzeri pek yok. Yetmedi, tuttuk denizin altından Marmaray'ı yaptık.

Üç yılda Marmaray'dan 200 milyon insan geçti. Denizin altından. Bizim dedemiz Fatih, karadan biliyorsunuz kadırgaları geçirdi. Biz de torunları olarak denizin altından geçirelim dedik. Onunla da kalmadık, dedik bir de otomobilleri denizin altından geçirelim. Şimdi otomobiller de denizin altından geçiyor mu? Osmangazi Köprüsü'nü yaptık. Buradan İstanbul-İzmir'i 3.5 saate indiriyoruz. Şimdi 18 Mart'ta Çanakkale'nin temelini attık. İki kule arasındaki açıklığı, dünyada bir numara. Bu köprüyle Avrupa ile Asya'yı farklı bir yerden birbirine bağlıyoruz.

Niye? Bu millet çok ezildi. Çok ezdiler. Artık buna bir son verelim. Şimdi biz şanlı geçmişimize yeniden döndük. Yeniden inşa ve ihya ediyoruz. Adalette, sağlıkta, emniyette, gıdada, her şeyde. Şimdi, burada bir özellik var. 5 yılda bir yapılacak seçimlerde milletimizin önüne iki sandık gelecek. Bu sandıklardan birisi cumhurbaşkanlığı sandığı, öbürü milletvekilliği. Bunu da karıştırıyor galiba o.

"IMF borcunu biz sıfırladık"

Yerel seçimlerde de belediyeler, muhtarlar, orada da onların seçimi yapılacak. Tabii beş yılda bir yapıldığı zaman ülkeye istikrar gelecek. Beş yıl sonra bu ülkede seçim var, bunu görecekler. Yatırımcı, beş yıl sonrasını görecek. Şimdi biz yurt dışına gittiğimiz zaman yaptığımız görüşmelerde "Seçim var mı" diye sorarlar. Ne zaman, ilan edildiği tarihte. Bize gelene kadar bu ülkede 16 ayda bir hükümet kurulmuş. Bunların içerisinde 25 gün süren hükümetler de olmuş.

Ben ortalamasını aldım. 48 hükümet kurulmuş çok partili hayatta. Bunlar boyacı küpü gibi, hükümeti o küpün içerisine çıkarıp çıkarıp durmuşlar. Ama biz geldik, geldiğimizden bu yana tarih ne zamansa o zaman seçim yaptık. İstikrar bu, güven bu. İstikrarın olduğu ülkede ekonomiyi de üçe katlarsınız.

Değerli kardeşlerim, göreve geldik IMF'ye olan borcumuz neydi? 23 milyar 500 milyon dolardı. 2013 yılında biz, IMF ile olan bu ilişkiyi bitirdik. Bütün borcu ödedik, sıfırlandı. Bizden öncekiler borçlandı, biz de ödedik. Bunun içinde her partinin taksiratı var. Bu ülkeyi 70 sente muhtaç edenler bu işin günahkarlarıdır. Şimdi, Merkez Bankamızın rezervi göreve geldiğimizde 27.5 milyar dolardı.

Hamd olsun şimdi son bu kurlar falan, 110 milyar dolarda döviz rezervimiz var. Bizler kararlıyız. Bu istikrar ile bunları yakaladık. Şimdi seçimden sonra cumhurbaşkanı, hükümetiyle birlikte bu ülkeyi yönetecek. Yargı derseniz, bağımsızlığının yanına tarafsızlığı da eklenmiş bir şekilde görevini etkin bir şekilde yapmaya devam edecek. Ne diyor Kılıçdaroğlu? Öbürlerinin pek sesi çıkmıyor zaten de... Ya ayıptır ya, nasıl yalan söyleyebiliyorsun. Yasama organı daha etkin olacak, yasama organı cumhurbaşkanının Yüce Divan'a gitmesine kadar büyük bir yetkiyle donatılıyor. "