'Gülen davasının rövanşı alınıyor'

Ergenekon davasının 19. duruşması öğlen oturumuyla devam ediyor. Duruşmanın sabahki oturumunda savunmasını tamamlayan Ergün Poyraz, iddianameyi “karşı devrim itirafnamesi” olarak nitelendirerek, Fethullah Gülen hakkında açılan çete davasının intikamının alındığını ileri sürdü. Poyraz’ın avukatı Hüseyin Buzoğlu da yargılamayı tutuklu sürdüren mahkemenin, yeni gelecek operasyon dalgalarından sorumlu olacağını ifade etti.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Cezaevi içerisindeki duruşma salonunda görülen davaya bugün devam edildi. Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Ergün Poyraz, “Bu karşı devrim itirafnamelerini okuyunca nedense aklıma rövanş gibi şeyler geliyor. İftiranameler adeta Ankara DGM’de Fethullah Gülen aleyhine açılan davanın intikamı gibi” dedi. Gülen hakkındaki iddianamede, emniyet içindeki Fethullahçı yapılanmadan söz edildiğini, şimdi de TSK içinde yapılandığı iftirası atılan sözde Ergenekon örgütü iddiasında bulunulduğunu söyleyen Poyraz, “Fethullah Gülen iddianamesi içinde yer alan polislerin devam ettiği ‘ışık evleri’ burada teğmenlerin gittiği ileri sürülen İşçi Partisi'nin ‘Karargah Evleri’ne bırakmış. 1400 yıllık şeriat nizamı daha eski olan 600 bin yıllık Agarta ile yer değiştirmiş” diye konuştu. İddianamelerin benzemediği üç noktanın olduğunu ifade eden Poyraz şöyle devam etti:
“ Bu dosyada sanıklar yüce Türk adaletinden kaçmadılar. Fethullah’ın örgütü hakkında dava açılmadı. Burada örgüt iftirası atıldı. Bu dosyanın görünürde bir numarası yok. Ancak okur yazar olan herkes adeta Mustafa Kemal Atatürk’ün kast edildiğini bilir.”

Poyraz, Fethullah Gülen’in üst düzey emniyetçiye cinler hakkında uzun uzadıya bilgiler verdiğini, cinlerin emniyet teşkilatının da işine yarayabileceğini söylediğini iddia etti.
 

Erdoğan intikam aldı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan “bu davanın çakma savcısı” diye söz eden Poyraz, bu soruşturmanın özünün yalan ve iftira olduğunu savundu. “12 Haziran 2007’de düğmeye basılarak Erdoğan ve çetesinin bombaları sahneye konuldu” diyen Poyraz, soruşturma başlamadan önce, devletin üst kademelerindeki açıklamaları anımsatarak, “O bombalar tabi ki kendilerinindir” yorumunda bulundu. Recep Tayyip Erdoğan hakkında Ümraniye’de yaptığı, Atatürk aleyhine konuşmaları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluklarla ilgili bilgi ve belgeleri Ankara DGM savcısına verdiği için soruşturma başlatıldığını ileri sürerek, “Bu dava Erdoğan hakkındaki soruşturmanın rövanşını Ergenekon iftiranameleri ile alma gayretleridir” dedi. Erdoğan’ın dava konusu konuşmayı Ümraniye’de yaptığını, el bombalarının da Ümraniye’de ele geçirildiğini söyleyen Poyraz, “Bütün senaryolar Ümraniye üzerine yazıldı. Onların haberi olmadan Ümraniye’ye bırakın bombayı oyuncak bomba bile sokulmaz. 12 Haziran’da ele geçirilen bombaların bir gün sonra telaş içinde imha edilmesinin nedeni de bomba tezgahının ortaya çıkma korkusudur” diye konuştu.

Danıştay saldırısının, AKP ve laik düzen karşıtlarının çabalarıyla laik düzenin savunucularının üzerine atılmak istendiğini ileri sürerek, Savcı Zekeriya Öz’ün İstanbul’dan başka bir yere gidecekken bu soruşturma için tayininin durdurulduğunu iddia etti.
 

Cumhuriyet’e atılan bombalar

Poyraz, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, din tüccarı besleme basın, ikinci Cumhuriyeçiler ve PKK’lılar, dinci ve Fethullahçı yapılanmaların cinayetlerini, Atatürkçülere yıkmak için beraberce çırpınıyorlar” dedi. Hilafetçi ve şeriatçı Vakit Gazetesi'nin, Ahmet Emin Yalman’ın öldürülmesi olayını, Yalman’ın gazetesi Vatan’a “reklam amaçlı" diyerek yıkmaya çalıştıklarını ifade eden Poyraz, “Bugün de Cumhuriyet Gazetesi’nin kendi kendini bombaladığını hiç utanmadan iddia etmiyorlar mı?” dedi.
 

İhsan Güven’in mektupları

Öldürülen Dost tarikatı lideri binbaşı İhsan Güven’e ait belge ve bilgilerin bilgisayarında olduğunu kabul eden Poyraz, “İddianamede o belgelerin içeriği gizlenmiştir. Oysa belge dedikleri İhsan Güven’in sağlığında Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar ve diğer devlet görevlilerine yazdığı mektuplardır. Bu mektuplar petrol Türkiye’deki irticai faaliyetler hakkındaydı. Ölümünden sonra yakınında bulunan kişiler tarafından bana getirildi. Kaynağımı açıklayamam. Kitabımda yazdım” diye konuştu.

Çok kazanan yazarım

Kitap yazmak için tutuklu sanık Türk Ortodoks Kilisesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol’dan talimat alığı yönündeki iddiaları reddeden Poyraz, “Ben 16 kitabı olan bir yazarım. 2007’de Türkiye’de Orhan Pamuk ve Turgut Özakman’ın ardından en çok kazanan 3’üncü yazarım” dedi.
 

Can güvenliğim tehlikede

Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınmadan önce Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün önünü açan şaibeli trafik kazalarını araştırdığını söyleyen Poyraz, 1971’den bu yana Recep Tayyip Erdoğan’a karşı olan herkesin ya bir cinayete, ya bir trafik kazasına uğradığını ya da hapishaneye gönderildiğini ileri sürdü. Mahkeme başkanı, savcılık tarafından alınan ek ifadesinde, “Papa’nın Türkiye’ye geldiği gün Emine Erdoğan’ın Kürşat Tüzmen’in evinde bir kişiyle görüştüğünü, bu kişinin kim olduğunu mahkemede açıklayacağını” söylediğini anımsatarak, ”Burası mahkeme buyrun söyleyin” dedi. Poyraz, “Can güvenliğime dair endişelerim devam ettiği içi açıklamayacağım” diye konuştu. Lobi belgesini www.aloihbar.org adlı siteden alıp Sevgi Erenerol’a verdiğini, Erenerol’un ise bu belge nedeniyle üst düzey yönetici olarak yargılandığını söyleyen Poyraz, savunmasını “çete ancak var olduğu yerde aranmalıdır” diye bitirdi.
 

Sorumlusu mahkeme olmasın

Poyraz'ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, soruşturmanın, “Fethullahçı olduğu” resmi silicinde yazan emniyetçiler tarafından yönlendirildiğine dair şüphelerin olduğunu söyledi. Yargılamanın başında derhal tahliye kararı verilmemiş olmasının da kovuşturmaya siyasi bir gölge düşürdüğünü ifade eden Buzoğlu, soruşturmanın ucu açık bırakılarak korku imparatorluğu oluşturulduğunu belirtti. Buzoğlu, şöyle devam etti:
“Mahkeme yargılama üzerinde siyasi gölgenin olmadığını düşünüyorsa tüm sanıkları derhal tahliye etmelidir. Aksi takdirde, emniyet istihbarat daire başkanlığının arkasında bulunan odaklarca ulusalcı olduğu bilinen insanlara karşı yeni dalgalar getirilecektir. Tutukluluğa devam ederseniz maalesef yeni gelen dalgaların bir müsebbibi de siz olacaksanız. Soruşturmayı asıl yönlendirenlere prim vermiş olacaksınız.”

Mahkemeye itham

Soruşturma savcısı Zekeriya Öz ile ilgili Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na yapılan birçok suç duyurusuna karşın soruşturma izni verilmediğini ancak yazar Zihni Çakır’ı hapse mahkum eden Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi yargıcı Hakkı Yalçınkaya hakkında, basında çıkan haberler üzerine, bir gün içinde soruşturma açıldığını belirtti. Buzoğlu, “Tutuklamaya son verirsek bizim hakkımızda da soruşturma başlatılır diye düşündüğünüze inanmak istemiyorum” dedi. Başkan Köksal Şengün de “Bu ifadenizi zul kabul ederim. Açıklamanız en doğal hakkınız. Ancak bu mahkemede o fikirlerinizi doğrulayacak hiçbir şey göremeyeceksiniz” diye konuşunca, Buzoğlu’da “Ancak tutukluluğun devamı bunu gösteriyor” dedi.
 

“Sanıkların Okkır’dan farkı kalmadı”

Mahkeme heyetine, Kuddusi Okkır’ın bir gazetede yayımlanan ve hastanede çekilen son fotoğrafını gösteren Buzoğlu, “Okkır’ın bakışlarına dikkat edin. Okkır’ın tahliye talebini reddeden savcı ve hakimler bu bakışlara hiç baktı mı? Okkır, ölüme, mezara tahliye edildi. Bugün gelinen noktada huzurdaki tüm sanıkların Okkır’dan bir farkı kalmamıştır” dedi. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya’nın bir yazısından alıntı yapan Buzoğlu, “Bu nitelendirme Çetinkaya’ya ait. Türk toplumu korku tünelinden geçirilmektedir. Anayasa Mahkemesi başkan vekilinin eşinin bile telefonları dinlenmektedir” dedi.

 

'Öcalan iddianamesi 139, Ergenekon iddianamesi 2455 sayfa'

Anka Ajansı'nın haberine göre, Buzoğlu, binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu olan Abdullah Öcalan hakkında yazılan iddianamenin 139 sayfa olduğuna dikkat çekerek, “Bu davanın iddianamesi 2455 sayfa. Soruşturmanın ucunu açık bırakıp yargılamayı kilitlemek için bu kadar uzun” diye konuştu. Buzoğlu, Fazilet Partisi, Refah Partisi ve AKP hakkında açılan kapatma davalarında Ergün Poyraz’ın yazdığı kitapların delil olarak gösterildiğini belirtti.

'Butonla seçildiniz'

Buzoğlu, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin butonla seçildiğini belirterek, “UYAP olmasaydı belki başka bir heyet bakacaktı. Siz iradi olarak burada bulunmuyorsunuz. Savcılar ve bizler kendi irademizle burada bulunuyoruz” dedi. Maddi kaygılarla hiçbir meslektaşının bu davada bulunduğunu düşünmediğini söyleyen Buzoğlu, “Siz şu anda Türk halkını beynini tutuklamış bulunuyorsunuz. Tutukluluk hallerinin devamını karar vererek aydınların çalışmalarını engelliyorsunuz” dedi.

 

Emine Erdoğan biriyle görüştü iddiası

Ergenekon tutuklu sanıklarından Ergün Poyraz’ın sözlü savunmasının ardından yapılan çapraz sorgusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile ilgili sorulan bir soru kafaları karıştırdı. Tutuklu sanıklardan Serhan Bolluk, Poyraz’a “Kürşat Tüzmen’in evinde kiminle görüştünüz. Emine Erdoğan’la mı?” sorusunu yöneltti. Poyraz bu soruya şu yanıtı verdi:

“Orada 'Emine Erdoğan ile görüştüm' demedim. Emine Erdoğan’ın o evde biriyle görüştüğünü söyledim. Emine Erdoğan da oradaydı. Can güvenliğim nedeniyle kiminle görüştüğünü açıklayamıyorum. Can güvenliğim sağlanamadığı için.” Poyraz, peşpeşe sorulan sorulardan birine yine kafaları karıştıran bir yanıt verdi. Poyraz, yanıtında şunları söyledi: “Tayyip Erdoğan sara krizi nedeniyle hastanede olduğunda eşi, 6 saat hastaneye gitmeyip Tüzmen’in evinde görüştüğü kişi odur.”

 

Amaç çalışmalarını sansürlemek

Poyraz’ın avukatı Hüseyin Buzoğlu, müvekkilinin hakkında koruma kararı bulunan araştırmacı yazar olduğunu, Fethullah Gülen ve Nurcular hakkında 1999 yılında Ankara DGM’ye şikayet dilekçesi verdiğini belirtti. Poyraz’ın kitapları nedeniyle irticai örgütler tarafından tehdit edildiğini dile getirerek, bu soruşturmaya dahil edilmesinin amacınını ‘çalışmalarını sansürlemek’ olduğunu ileri sürdü.  Cezeavinde yazdığı kitabının yayınlanmadan sansürlendiğini anlatan Buzoğlu, Poyraz’ın kitaplarının, Anayasa Mahkemesi’nce siyasi parti kapatma davalarında kanıt olarak kabul edildiğini anlattı.

Şemdinli iddianamesini sahiplenenler 

Poyraz hakkında siyasi iktidarın aktardığı bir soruşturmanın yürütüldüğünü savunan Buzoğlu, “Bir iddianamede bir sava yer veriliyor ise, bunların somut olarak ortaya konulması ve hayali değerlendirmelerle bireylerin özgürlüklerinin yok edilmemesi gerekir. Bunun benzer bir örneği kamuoyunda Şemdinli iddianamesi olarak bilinen süreçte de yaşanmıştı” dedi. İddianamenin 179. sayfasında, Şemdinli İddianamesine sahip çıkıldığını ifade eden Buzoğlu, “Karşıt gösteriye katılınması örgüt faaliyeti olarak ileri sürülmüştür. Zira, davaya konu iddianameyi hazırlayanlar ile Şemdinli iddianamesinin hazırlanmasına katkı sağlayanların aynı çevreler olduğu sabittir” diye konuştu. Savcıların soruşturma aşamasında tanık olarak ifadelerine başvurduğu emniyet, ve MİT’ten emekli olan veya resmi görevdeki yetkililerin hepsinini 28 Şubat mağdurları olduğunu söyleyen Buzoğlu, “O dönemde ya tutuklanmışlar ya da görevden alınmışlardır ve bu bağlamda anılan dönemin intikamını aldıkları sabittir” dedi. Poyraz, ayrıca, Fethullah Gülen’in vaiz okulunda girdiği sınavdan 50 üzerinden 33 aldığını belirterek, “Bu notları alan birinin 66 kitabı yazması mümkün değil” diyerek, Gülen’in kitaplarının başkaları tarafından yazıldığını ima etti.
 

Sorguda tartışma

Daha sonra Ergün Poyraz’ın çapraz sorgusuna geçildi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Poyraz’a devam eden Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan Kemal Aydın, Neriman Aydın, Ercüment Ovalı ve Dursun Ali Özoğlu’nu tanıyıp tanımadığın sordu. Poyraz, Kemal Aydın ile bir kez görüştüğünü diğer şahısları tanmadığını söyledi. Savcı Pekgüzel ise, Neriman Aydın’dan 3 Mart 2006 tarihinde kendisiyle birlikte Sevgi Erenerol, Ercüment Ovalı’nın buluştukları ve 17.30 kadar sohbet edildiğine ilişkin bilgi edinildiğini belirtti. Bunun üzerine Poyraz’ın vekilleri Hüseyin Buzoğlu ve Hasan Gürbüz, söz konusu ifadenin iddianamede bulunmadığına dikkat çekerek soruya itiraz ettiler. Savcı Pekgüzel’in “Göreceksiniz, önünüze gelerek” şeklindeki açıklaması üzerine diğer sanık avukatlarından da itiraz sesleri yükseldi. Pekgüzel “bağlantılı” diye ısrar ederken sanık Poyraz’ın vekilleri sürmekte olan ve iddianamesi hazırlanmamış soruşturmada alınmış ifadeye ilişkin soru sorulamayacağı konusunda ısrar etti. Bu sırada savcılara en yakın masada oturan İşçi Partisi avukatlarından Hüseyin Gökçeaslan da savcıları eleştiren sözler söyledi.  Başkan Şengün “anlaşıldı” diyerek soruya izin vermezken, Gökçeaslan’ı “avukat bey lütfen” diye uyardı. Savcı Pekgüzel, sorusunun Poyraz’a ilişkin iddialarla ilgili olduğunu söyleyerek sorusunda ısrar etmesine karşın, başkan Şengün soruya izin vermedi ve başka soruya geçilmesini söyledi. Savcı Pekgüzel ise “Tamam soru sormuyorum” şeklinde yanıt verdi.

Okul mu fakülte mi tartışması

Savcı Nihat Taşkın’ın eğitim durumunu sorduğu Poyraz, Yıldız  Üniversitesi İnşaat Bölümü'nden 2. sınıfta, Açık Öğretim Üniversitesi'nden 3. sınıfta ayrıldığını söyledi. Taşkın’ın “bölüm mü fakülte mi” sorusunu Poyraz “Y. Ü İnşaat Fakültesi ve İktisat Fakültesi” olarak açıkladı. Taşkın'ın tam olarak anlayamaması üzerine Başkan Şengün, konuya açıklık getirdi. Poyraz soru üzerine Kıbrıs'ta Girne'de depo çavuşu olarak yaptığını söyledi.

Savcı Taşkın, İşçi Partisi'ne ilişkin yapılan aramalarda Poyraz'ın JİTEM'den ödeme yapıldığına ilişkin makbuzlar bulunduğunu ancak “Jandarma Teşkilatı'na çalışmanın” suç olmadığının altını çizdi. Taşkın yine İşçi Partisi'nde bulunan belgelerde kendisinin yanı sıra  Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Levent Ersöz'ün de katılacağı bir yemekten söz edildiğini anlatarak  bu konuda ne diyeceğini sordu.  Poyraz'ın avukatlarının “böyle soru sorulamaz” şeklindeki  itirazlarını Başkan Şengün “Yorum, tamam bitti” diyerek kabul etti.


Arşiviniz mi var?

Savcı Taşkın'ın Atilla Uğur, Levent Ersöz'ü tanıyıp tanımadığı sorusu üzerine Poyraz Türk Silahlı Kuvvetleri'nin şerefi, namuslu subayları olduğun, subay-gazeteci ilişkisi içinde oldukların anlattı.

Savcı Taşkın'ın savunmasında ret etmesine karşın “Aksi ispat edilmediği sürece iddiaların geçerli” olduğunu söyleyerek “Gizli askeri bilgileri nasıl elde ettiği” sorusu da tepki çekerken Poyraz “Kesinlikle gizli askeri belge” bulundurmadığını ifade etti.  Savcı Taşkın, Poyraz'a savunmasında Hikmet Çiçek ve Oktay Yıldırım'ın kendisine yazacakları kitap hakkında danıştığını anlattığını anımsatarak “Çok mu geniş arşiviniz var” diye sordu. Poyraz, okurlarına olan saygısı nedeniyle kitap yazacağı konuda daha önce yazan herkesle görüştüğünü, araştırmalar yaptığını ve kendisine danışanlara da yardımcı olduğunu söyledi. 



İyi bir derneğe üye oldum

Poyraz'ın  daha sonra “Hukuk Fakültesi mezunusunuz. Bu sorular nedir? Terör örgütü üyesi olmakla suçlarınıyorum, bununla ilgili soru sorun” diye tepkisini dile getirdi.  Savcı Taşkın, Poyraz'a üyesi olduğu Ayasofya Derneği'nin  Sevgi Erenerol, Muammer Karabulut, Kemal Kerinçsiz ile bu dernekte ne gibi faaliyetlere katıldığını sordu. Poyraz “Ayasofya Müzesi'nin cami olmasını istediği için derneğe üye olduğu ve üye olduğu tek dernek olduğunu” anlattı. Poyraz “Allah rızası için bir tane terör örgütü üyeliğine ilişkin soru sorun” demesi üzerine Savcı Taşkın “Mahkemeye hitaben sorun” şeklinde uyarıda bulundu. Poyraz'ın avukatlarından Hasan Gürbüz de vekili Ergün Poyraz'a  emniyette bulunduğu sırada “Sen Genelkurmay istihbaratı mı, JİTEM mi yoksa MİT'in adamı mısın” diye sorulduğunu vekilinin ise “Mustafa Kemal'in askeriyim” şeklinde yanıt verdiğini anlattı. Avukat Gürbüz, İstanbul Emniyeti'nde Poyraz'a “Paşa ismi ver seni buradan davul zurna ile uğurlayalım” şeklinde teklifte bulunulduğunu öne sürdü. Bunun üzerine Başkanı Şengün “avukatın yanında değil miydi” diye sordu. Poyraz “Avukat gelmeden, özel olarak oda oda gezdirip mülakat diye bir şey yapıyorlar. O mülakatta” diye cevap verdi.


Emine Erdoğan sorusu 

İşçi Partili  Serhan Bolluk  Ergün Poyraz'a, Emine Erdoğan'ın görüştüğü kişinin adını güvenlik gerekçesiyle söylemediğini konuyu biraz açmasını istedi.  Poyraz,  İngiltere'nin İstanbul Başkonsolosu Roger Short'un Erdoğan'ı desteklediğini fakat El Kaide'nin saldırısında öldürülmesinden sonra  Erdoğan'ın zor durumda kaldığı anlattı. Poyraz Cumhurbaşkanlığı yarışında şanslı iken “zor geçen 16 ekim 2006 gecesinin” ardından yarışı Gül'ün kazandığını söyledi. Poyraz daha sonra sara krizi geçiren Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın hastaneye gitmediğini ifade ederek “6..5 saat nerede durduysa bakan Kürşad Tüzmen'in evinde de aynı kişiyle görüştü”
 

Ergenekon brifingi verildi mi? 

Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz, Ergenekon soruşturması başlamadan önce Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde görev yapan ağır ceza mahkemesi başkanları, üye yargıçlar ve İstanbul'daki emniyet müdürlerine, 21. yüzyıl terör örgütleri ve Ergenekon örgütü hakkında herhangi bir brifing verilip verilmediğinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan sorulmasını istedi. Kerinçsiz, böyle bir brifingten Adalate Bakanlığı'nın haberinin olup olmadığının ve hangi mevzuat gereği yapıldığının da sorulmasını da talep etti. Mahkeme başkanı Köksal Şengün de kendi mahkemelerinin böyle bir brifing almadığını belirterek, “Böyle şeyleri asla kabul etmeyiz. Böyle şeylere ihtiyacımız olmaz” dedi.


NATO'ya suikast iddiasının cd'leri...

Ulusal Kanal temsilcisi tutuklu sanık Hayati Özcan'ın avukatı Hüseyin Gökçearslan, soruşturma savcısı Zekeriya Öz'ün Genel Kurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği'ne yazı yazarak, “Hayati Özcan isimli şüphelide ele geçen cd içerisinde, İzmir NATO üssüne ilişkin krokiler ve resimlerin olduğu, incelemede askeri bilgiler ve sabotaj planları olduğu düşünülen notların bulunduğunu” belirttiğini kaydetti. Adli Müşverlik'in, konunun, MİT tarafından 21 Haziran 2007'de Genel Kurmay Başkanlığı'na ulaştırıldığını bildirdiğini kaydeden Gökçearslan, MİT'e ve Genelkurmay'a bu konuyla ilgili araştırma yapılıp yapılmadığının sorulmasını talep etti. Mahkeme, Genel Kurmay'dan bu cd'lerle ilgili olarak İşçi Partisi hakkında ve başka herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığının sorulmasına karar verdi. MİTden de bu cd'leri Genel Kurmay'dan başka bir kuruma gönderip göndermediğini ve herhangi bir işlem yapıp yapmadığını sorulmasını istedi.


Güney'in mülakat kaseti istendi

Davayı 27 Kasım Perşembe gününe erteleyen mahkeme heyeti Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazı yazılarak Tuncay Güney'in mülakatlarının kayıtlı olduğu kasetlerin dijital ortamda bir örneğinini çıkarılmasını, mühürlü zarf içinde gönderilmesini istedi. Mahkeme, Halil Behiç Gürcihan'ın talepleri doğrultusunda, Gürcihan'ın herhangi bir resmi kurumda çalışıp çalışmadığının, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı'na sorulmasına da karar verildi.