Görkemli bir biyografi
Doludizgin Bir Denizci Jack London, Irving Stone'un kaleme aldığı ünlü sanatçıların biyografileri arasında yayımlandı. Jack London'un iniş çıkışlarla dolu, bir macera romanı tadındaki hayatı ve yazı serüveni, Stone'un kaleminden okurla buluştu.
cumhuriyet.com.tr1875 Haziran'ında San Francisco'da yayımlanan Chronicle gazetesi çarpıcı bir habere yer verir: Bir kadın tabancasını şakağına dayayıp tetiği çekmiştir. Flora Wellman adındaki bu kadın, İrlanda asıllı astroloji profesörü Chaney'le birlikte yaşıyordu. Karnında taşıdığı çocuğu aldırmak istemediği için sokağa atılan bu kadının beklediği bebek Jack London ismiyle anılacaktı.
Yaşamı iniş çıkışlarla geçen London için iki nokta önem taşıyordu: Okuma ve deniz. Bütün iniş çıkışlarına ve maceralı yaşamına karşın bu iki nokta London'ın yaşamındaki temel kolonlar olarak göze çarpar. Oackland'daki kent kütüphanesine gittiğinde binlerce kitapla tanışmanın şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. Yıllardır özlemini duyduğu kitapları okumaya başlar. Doludizgin olarak nitelendirilmesi gereken bir okuma edimi söz konusudur. Gece gündüz yatakta, sofrada olsun okumayı hep sürdürür. Okumanın dışında kalan zamanını da yat kulübünün çevresinde dolanmakla geçirir. Bunun nedeni teknelerden birinde iş bulmaya yöneliktir.
Okuma Tutkusu
Kısa zamanda bütün halatların ismini ve işlevlerini öğrenen London brandaları katlıyor, palangaları düzeltiyor, pusula ile yön bulabiliyordu. Gece vardiyası tamamlanınca, gemiciler uyurken o, romanlarla baş başa kalırdı. Mum ışığında okuduğu kitaplar arasında 'Anna Karenina', Madame Bovari ve Melville'in 'Deniz Öyküleri' dikkat çeker. Klasikleri tamamladıktan sonra düşün içerikli kitaplara yönelir. Bu aşamada okuma tutkusuna paralel olarak yazmaya da özen gösteren London yazdıklarının karşılığını aldığında ilk iş olarak saatini, bisikletini ve pardesüsünü rehinden kurtarır. Bir de daktilo kiralar. Düşünürler içinde en çok Nietzsche'den etkilenen London'ın çocukluğu tıpkı Nietzsche gibi yoksulluk içinde geçmiştir.
London okuduklarından özet çıkarıyor, önemli noktaları bir kenara not ederek istediği bilgiyi kolayca bulmasını sağlamak için kendi kendine bir fiş sistemi kurmuştu. Bilimsel felsefesini Herbert Spencer'in 'Temel İlkeler' adlı denemesini okuduktan sonra kurabildiğini açıklamak gerekir. Çünkü London kendine özgü düşünce tarzına katmak istediği değişik eğilimleri bir araya getirmenin yolunu uzun zamandır aradığı yöntemi ancak Spencer'in denemesini inceledikten sonra bulmuştu. Jack London'un Herbert Spencer'in eseriyle karşılaşması yaşamının en önemli olaylarından biriydi. Bir gece eline aldığı 'Temel İlkeler'i tan yeri ağardığında hâlâ okuyordu.
21 Kasım 1916'da ölen London'ın cesedi vasiyeti üzerine yakıldı. 'Öldüğüm zaman küllerimin bu tepede dinlenmesini istiyorum' (s. 362) dediği yere götürülen bir çömlek kül Madron ve Manzanita ağaçlarının gölgesinde açılan çukura gömüldü.
Ay Vadisi, Beyaz Diş, Sınıf Kavgası, Vahşete Çağrı ve Martin Eden kitaplarından bazılarıdır. Bunların içinde en çarpıcı olanı Martin Eden'dir. Bu kitapla ilgili bir değerlendirme şöyledir: 'Yazar Jack London'ın çok sayıdaki öykü ve romanları arasında önem bakımından ötekilerle kıyaslanamayacak nitelikte üstün bir romanıdır.'
Martin Eden yazarın kendi yaşamını yansıtan eseridir. Otobiyografi türünün seçkin örneklerinden biri olarak kabul edilir. Kaba saba bir denizci olan Martin zengin bir kıza âşık olur. Bu tutkulu aşk onu kültürel gelişmeye zorlar ve toplumdaki konumunu değiştirmeye yönelik çabaların içinde yansımaya yönlendirir.
Büyük bir çaba ile okumaya başlar. Ancak yazdığı roman ve öyküler yayıncılar tarafından dikkate alınmaz. Âşık olduğu kız (Ruth) ve çevresindekiler onu terk eder. Ne ki beklenmedik bir noktada yıldızı parlar. Ruth geri döner. Kitapları basılır. Ama o gerçeği anlamıştır. Hiçbir şeye güveni kalmayınca hevesini de yitirir. Güney denizlerine yolculuk yapanlar büyük bir olasılıkla onunla karşılaşmışlardır.