Geziden Pay Çıkaranlar

cumhuriyet.com.tr

TEMAnın Onursal Başkanı Hayrettin Karaca geçen yıllarda hacca gider. Dönüşünde sorarlar:

- Arabistana gidip gelmeniz hayatınızda neleri değiştirdi?

Karacanın yanıtı anlamlıdır, büyük derslerle doludur:

- Artık ibadetimi Türkçe yapıyorum... (Hayrettin Karaca Kitabı, 2008, say.171)

Bir geziden ders almak, pay çıkarmak işte budur. Kişide yurtseverlik, anadili sevgisiyle başlar. Dille ilgili kurumların bu yüce dil sevgisini görmelerini, yılın dil ödülünü sayın Karacaya vermelerini öneriyorum. Söylediğini çok önemsiyorum. Bazen bir sözcük bile karanlıkları yırtmaya, aydınlıkları aralamaya yeterlidir.

Özgür düşüncenin ışığında, onurlu kimliğin, eşsiz kişiliğin anıtlaşan söz öbeğidir anılan yanıt. Bu tür deyişe kaç milyonda bir rastlanır?

Ülkeler arası gezilerin düşük olduğu yıllarda bir soru sık sık yinelenirdi:

- Çok gezen mi çok bilir, çok okuyan mı?

Bizimkiler çok geziyorlarsa da, bilgi konusunda sınıf geçeceklerini sanmıyorum. Gezenlerin, yurda nelerle döndükleri merak konusudur. Dönüşümün, değişimin tohumlarıyla dönmek ilerlemeye, insanlığa adım attırır. Uygarlık, biraz da gezilerle sağlanmış etkileşimle yaygınlaşıyor.

Okullardaki gezilerde bile önce gezi planı yapılır. Geziden çıkarılacak dersle plan son bulur. Gezi, yüce bir amaca hizmet etmeli. Oysa, bizimkilerin yurda dönüşlerinde ellerindeki bavul sayısı, her şeyi açık açık söylüyor. Bazı dış merkezlerden ülkemize döneceklerde, fazla valiz nedeniyle uçakların kalkamadığını gazeteler yazıyor. Onların payı da bu...

19. yyın son çeyreğinde Osmanlı aydınları soluğu Paris’te alır. Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal orada gördüklerini ülkemize aktarır. İlk gazete, ilk roman, ilk tiyatro o yazar, düşün adamlarınca sağlanır. O kalemler, insan haklarının yolunu açar. Kul köle olmadan da yaşanacağı anlatılır. Vatan, vatandaşlık, kişilik kavramlarıyla tanışılır.

Pay derken, günümüz aydını, bu aydınlık açacakları anlıyor. Bazıları ise parayı, pulu, arsayı, arabayı...