'Gemiyi yüzdürmek mümkün olmayacak'
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Türkiye'nin cari açığını kapatacak kaynakları elde etmede son dönemde zorlanmadığına dikkat çekerek, "Ancak giderek daralacak bir dünyada, hele Avrupa bankalarının krize girmesi nedeniyle likidite bulmak da zorlaşırsa, o zaman eskiden olduğu gibi gemiyi yüzdürmek mümkün olmayacaktır" dedi.
cumhuriyet.com.trTÜSİAD, 2011 yılının ikinci Yüksek İstişare Konseyi toplantısını, İstanbul Haliç Kongre Merkezi'nde düzenledi. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'ün katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner bir konuşma gerçekleştirdi.
Konuşmasının başında "Etraftaki tüm kara bulutlara, küresel sistemin yapısal krizine, ülkemizde terör eylemlerinin artışı ve buna koşut toplumsal gerginliğe rağmen umutlu olduğumu vurgulamak istiyorum" diyen Boyner "Daha doğrusu umutlu olmak istiyorum" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 2007'deki emsale rağmen, tutuklu üyelerini bünyesine alamadan açıldığını ifade eden Boyner, "Ancak, seçimde toplumun desteğini almış tüm siyasi partiler yeni yasama yılında Meclis çatısı altındalar. Umudumu arttıran bir olgu bu" diye konuştu.
'Tutuklulukların infaza dönüşmesine izin vermeyecek yargı sistemi istiyoruz'
Yeni anayasanın "hukukun üstünlüğüne, özgürlüklerin korunmasına, vatandaşların özel hayatının masumiyetine, bağımsız yargı ilkesine, güçler ayrılığına ve fren-denge sistemlerinin sağlıklı işlemesine itina gösterecek, toplumsal katkıyla hazırlanmış" bir metin olması gerektiğini söyleyen Boyner, "Yeni anayasal düzenimizde, tutuklulukların infaza dönüşmesine izin vermeyecek bir adalet anlayışı ve yargı sistemine sahip olmayı istiyoruz. Özgürlükleri ön plana çıkaran anayasa felsefesinin hakim olduğu bir Türkiye'de, Avrupa Konseyi'nin bizi rahatsız eden son raporundaki basın ve ifade özgürlüğü eksikliği tablosuyla da karşılaşmayız" diye konuştu.
Yeni Anayasa'nın herkes tarafından içselleştirilen, toplumsal bütünlüğe katkıda bulunup çeşitliliği yansıttığı ölçüde benimsenecek bir toplumsal mukavele olarak hayata geçirilmesini isteyen Boyner, "Hepimiz o anayasada kendimizi görebilmeliyiz" dedi.
'Bazı iktisatçılar bir depresyon ihtimalinden bahsediyorlar'
2008 krizinin artçı dalgalarının sürekli olarak hissedildiğine dikkat Çeken Boyner, "Önceleri ABD'den kaygılanırken bugün Yüksek İstişare Konseyi Başkanı'mızın da konuşmasında işaret ettiği gibi Avrupa'nın 60 yılda inşa ettiği her şeyin ağır hasar görebileceği bir konjonktürdeyiz. Bazı iktisatçılar bir depresyon ihtimalinden bahsediyorlar" diye konuştu.
Daha iyimserlerin bile, uzun dönemli bir daralma döneminde olunduğuna dair açıklamaları olduğunu söyleyen Boyner, "Önümüzdeki on yılın gelişmiş ülkeler açısından kaybedilmiş bir on yıl olacağına dair bir mutabakat şekilleniyor" dedi.
TÜSİAD tarafından hazırlanan Vizyon-2050 raporuna da değinen Boyner raporda, "Ekonomik büyümenin bugün olduğu gibi yine gelişen piyasa ekonomilerinin öncülüğünde gerçekleşmesi halinde E-7 ekonomileri (Türkiye, Çin, Endonezya, Hindistan, Rusya, Brezilya, Meksika) en geç 2032'de G-7 ekonomilerini geride bırakacaktır" tespitinde bulunduklarını ifade etti.
'Büyüme, yapısal nitelikte bir cari açık sorununu da birlikte getirdi'
Büyüme oranlarının yapısal nitelikte bir cari açık sorununu da birlikte getirdiğine dikkat çeken Boyner, "Hemen herkes cari açığın arkasında yatan nedenlere bakarak kaygılarını dile getirdi, bununla mücadele etmek için çözüm önerileri geliştirdi ancak bir türlü yapısal problemlere yapısal çözümlerin ancak ilaç olacağı gerçeği tam olarak anlatılamadı, ya da biraz görmezden gelindi. Gerçi Türkiye cari açığını kapatacak kaynakları elde etmede son dönemde zorlanmadı. Ancak giderek daralacak bir dünyada, hele Avrupa bankalarının krize girmesi nedeniyle likidite bulmak da zorlaşırsa, o zaman eskiden olduğu gibi gemiyi yüzdürmek mümkün olmayacaktır" diye konuştu. Boyner, kısa dönemde, 10 yıldır sürdürülen makro ekonomik istikrarın muhafaza edilmesini istedi.
'AB ile ilişkiler bir süredir durağan'
Konuşmasında AB üyelik sürecine de değinen Boyner, "Bu sürecin bugüne dek bize ne kadar yararı olduğunu sıralamak gereksiz. Bir süredir bu ilişkinin sağlıksız bir şekilde sürdüğünü, daha doğrusu durağanlaştığını da yadsımayacağım. Ancak her şeye rağmen AB çerçevesi, yarının AB'si nasıl bir şekil alacak olursa olsun Türkiye açısından, yapısal dönüşümünü tamamlaması açısından vazgeçilemez konumdadır" dedi.
Bakan Ergün: Bu yılın sonunda yüzde 7 büyüme aşılır
TÜSİAD YİK toplantında konuşan Bakan Ergün, sanayi ve ekonomideki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye ekonomisinin 2010'da yüzde 9 oranında büyüdüğüne işaret eden Ergün, "Bu yılın ilk yarısında da yine aynı trend izlendi. Eğer çok büyük bir sürpriz olmazsa, bu yılın sonunda yüzde 7 büyüme oranını aşarak yine güçlü bir büyüme elde edeceğiz" dedi. 2012 yılının ise böyle olmayacağını, ekonominin yine büyümesini sürdüreceğini ancak yüzde 7 gibi bir rakamı telaffuz etmenin mümkün olmadığına işaret eden Bakan Ergün, "Yüzde 7 gibi bir rakamları telaffuz etmek, dünyaya bakarsak kolay değil" yorumunu yaptı.
Avrupa ekonomisi, dünya ve olası durgunluk ihtimalini yakından izlediklerini söyleyen Ergün, Türkiye'nin ise dünyada ne olursa olsun, kendi lehine çevirebilecek bir noktada bulunduğunu savundu. Ergün, "Türkiye, bu argümanlara da fazlasıyla sahiptir. Yeter ki ekonomi aktörleri birbirlerine güvensinler, istişareye ağırlık versinler. İşlerini geliştirmeye, yeni yatırımlar yapmaya ve yeni ihracat piyasalarını izlesinler" mesajını verdi. Küresel krizin ilk sinyalleri alındığında, Türkiye'nin bu badireyi atlatamayacağı ve IMF ile yeni bir anlaşma yapmak gerektiğini iddia edenlerin olduğunu hatırlatan Ergün, "Biz, ekonomiye ve özellikle özel sektöre güvendik. Yolumuza IMF'siz devam ettik ve bu krizden güçlenerek çıktık" dedi.
Ekonomide savaş muhabirliği yorumu
Ekonomide savaş muhabirliği gibi yorum yapmanın doğru olmadığını savunan Ergün, "Olumsuz gelişmeler gibi olumlu gelişmeler de konjonktüreldir. Onlarla ilgili de son derece ihtiyatlı, orta ve uzun vadeyi gözeten yaklaşımlar içinde tavır almak gerekir. Ekonominin yüzde 60'ının en az psikoloji olduğunu bilen birisinin 'savaş muhabiri' gibi yorum yapması, ekonomide doğru algılanmayacaktır. Bu nedenle soğukkanlı ve sağduyulu anlayışlarla ekonomik sıkıntıların içinden çıkılabilir" dedi.
Ergün, ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olarak yola devam etmenin bir zaruret olduğunun altını çizerek, "Bir hastalık olduğu zaman siz, bir hastayı hastanede ziyaret etseniz şunu mu diyorsunuz? 'Ne kadar kötü gördüm seni! Sen sabaha çıkmaz ölürsün.' Böyle diyen var mı? Böyle bir şey denmez. Biz, onun iyi olmasına katkı sunacak bir yaklaşımla, ancak hakikati de görerek ve varsa bir olumsuzluk, iyimser yaklaşımı da koruyarak olaya bakmalıyız" dedi. Piyasadaki fiyat hareketlerinden kaynaklanan aşırı yorumları da işaret eden Ergün, "Bugün doların tansiyonu çıktı, yarın altın fiyatları düşüşe geçti, bir sonraki gün de borsa puan kaybetti gibi savaş muhabiri yorumları, doğru olmayacaktır" uyarısında bulundu.
'Yerli otomobil için birden fazla babayiğit var'
Yerli otomobil konusuna da değinen Bakan Ergün, Otomotiv Sanayi Derneği'nin (OSD) konuyla ilgili raporu kendilerine sunduğunu, bu raporda katıldıkları ve katılmadıkları noktalar olduğuna dikkat çekti. Türkiye'de artık herkesin, yerli bir otomobil markası oluşturulmasının mümkün ve gerekli olduğuna inandığını dile getiren Ergün, "Biz, Başbakanımızın da ifade ettiği gibi gerçekten Türkiye'de bu konuyu gerçekleştirecek ve bu konuda önemli adımlar atacak bir potansiyel olduğuna inanıyoruz. Biz, bir değil birden fazla bu konuda babayiğit olduğuna inanıyoruz" yorumunu yaptı. Ergün, geleceğe damga vuracak çalışma alanlarından birisinin de elektrikli otomobiller olduğunu belirterek, hükümet olarak her türlü desteği sunacaklarını sözlerine ekledi.
'Doğalgaz fiyatlarında daha makul bir nokta yakalanabilir'
TÜSİAD YİK toplantısının ardından Ergün, çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Doğalgazdaki fiyat artışının sanayi üretimindeki etkisinin sorulması üzerine Ergün, "Kuşkusuz maliyetler üzerinde bir etki meydana getirecektir. Ancak bu üretimin azalması şeklinde bir etki olmaz. Taleple bağlantılı olduğu için sadece maliyetin devreye girmesi üretimin azalması gibi bir sorunu doğurmaz. Ben de şahsen, üretimin azalması gibi bir sonucu doğuracağını düşünmüyorum. Umarım önümüzdeki süreçte doğalgazla ilgili yeni anlaşmalar, indirimle ilgili çalışmalar sonuç verir. Döviz konusundaki son konjonktürel gelişmeler de yerli yerine oturduğunda, aynı şekilde doğalgaz fiyatlarında da daha makul bir nokta yakalanabilir diye düşünüyorum" yanıtını verdi.
'Teşvik modeli yıl sonuna kadar tamamlanacak'
Yeri otomobilin tanımı konusuna da açıklık getiren Bakan Ergün, yerli ürün denildiğinde, sadece Türkiye'deki üretimin kast edildiğini söyledi. Otomotiv Sanayii Derneği'nin (OSD) Bakanlığa, raporunu sunduktan sonra, herhangi bir yatırımcı ile görüşüp görüşmediklerine ilişkin olarak Ergün, "Biz bir çalışma grubu kurduk. Teşvik sistemi gözden geçirilmektedir. Odak proje olarak adlandıracağımız bu tür projeler için ne tür teşvik mekanizmaları oluşturabiliriz. Bunun üzerinde çalışıyoruz. Girişimciler de ağırlıklı olarak bunu bekliyorlar. Bir otomotiv fabrikası kurulması bir odak projedir. Kim kuracak bunu? Yatırımcılar kuracak. Devlet kurmayacak, özel sektör yapacak. Biz cari açıkla ilgili eksik gördüğümüz alanları odak alanlar olarak, yatırım teşvik sisteminde dikkate alıyoruz. Motor üretimi bir odak projedir. Bununla ilgili teşvikler olmalıdır. Bunlar ne olmalıdır. Buna çalışacağız" açıklamasında bulundu. Ergün, yerli otomobili teşvik modelinin yıl sonuna kadar tamamlanacağını açıkladı.
'Yerli otomobilde maliyet 5 milyar dolarlık bir tablo olmayacak'
OSD'nin raporunun bir fizibilite raporu olmadığını, yerli otomobil üretiminde yatırım maliyetinin fizibilite sonucunda ortaya çıkacağına işaret eden Ergün, "Biz OSD'nin çalışmasından yararlanabileceğimiz kadar yararlandık. Bunun nasıl bir maliyetle olacağı ise fizibilite sonucu ortaya çıkacak. Ancak o tablo, herhalde 5 milyar dolarlık bir tablo olmayacak. 3 milyar euroluk bir tablo olmayacak. Daha farklı bir tablo olacak. Bugün bir otomotiv yatırımı kaça yapıyorsa firmalar, hemen hemen o miktarda bir yatırım olacaktır" dedi. Ergün, "TÜSİAD üyeleri arasında otomotivciler de bulunuyor. Yatırım isteğinde olanlar çıktı mı?" şeklindeki bir soruya, TÜSİAD üyelerini göstererek, "Çıkar herhalde" yanıtını verdi.
TÜSİAD YİK Başkanı Yücaoğlu
Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen TÜSİAD YİK toplantısının açılışında konuşan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Erkut Yücaoğlu, terörden, dış politikaya, ekonomiden, cari açığa kadar birçok konuda mesajlar verdi. Bu yıl haziran ayında seçmenin yüzde 50 oyunu alan güçlü bir hükümetin kurulduğunu, milletvekili kadın sayısının yüzde 14'e çıktığını, yurttaşların büyük bölümün tercihlerinin meclise yansımasının da bir fırsat olduğunu belirten Yücaoğlu, ancak henüz bu fırsatın kullanılamadığını, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) yeni yasama yılının açılışında katılımın yüksek oranda sağlandığını kaydetti.
'Terör katlanılamaz bir boyuta çıktı'
Yükselen terörün katlanılmaz bir boyuta çıktığına işaret eden Yücaoğlu, terörün dayattığı şiddet mantığının, her türlü diyalog ve gelişme zeminini bir kere daha yok etmesine şahit olunduğunu vurgulayarak, hayatını kaybeden güvenlik kuvvetleri mensupları ve masum vatandaşların ailelerine başsağlığı dileğinde bulundu.
Bu dönemde Türkiye'nin dış politika ağırlıklı bir gündeme girdiğinin görüldüğünü söyleyen Yücaoğlu, "Dış politika birçok olayların önüne geçmiş durumda" dedi. Dış politikada, Türkiye'nin komşularıyla sıfır sorun ilkesiyle başladığını, ancak İsrail, Suriye ve Yunanistan ile yepyeni bir gerginlik seviyesine çıkıldığına dikkati çeken Yücaoğlu, "İsrail ve Filistin konusunda Türkiye gayet haklı bir noktada. Yalnız unutmamak lazım ki bu, uluslararası bir sorun ve uluslararası forumlarda halli gerekiyor. Bize düşen, hukuku öne çıkartarak, uluslararası desteği yanımıza almak ve yalnız kalmamak" önerisinde bulundu.
'Tezlerimizi hukuk içinde paylaşımcı stratejilerle anlatmalıyız'
Kıbrıs'a bakıldığında ise tam görüşmeler devam ederken Türkiye'nin, Kıbrıs Rum Kesimi'nin açık bir provokasyonu ile karşı karışa kaldığını ve Doğu Akdeniz'de petrol - gaz arama gerginliği başladığına işaret eden Yücaoğlu, "Burada da tezlerimizi gayet iyi anlatırken, hukuk içerisinde kalarak paylaşımcı stratejileri ve çözüm önerilerini de gündeme getirmek gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Arap Baharı tartışmalarında da Türkiye'nin örnek ülke olduğunun altını çizen Yücaoğlu, "Çünkü halkının çoğu Müslüman, demokrasi ve laiklik değerlerinin yerleşik hale gelmesinde çok iyi bir örnek. Suriye, Libya ve Mısır'ın, Türkiye modeli ile zaman içerisinde dünya siyasi ve ekonomik sisteme entegre olması beklenebilir. Bu vesileyle hükümetimizin 'bölgesel güç' olma çabasını canı gönülden destekliyoruz. Bu çalışmalarda üzerimize düşeni yapmaya hazırız" dedi.
'Türkiye'nin kendi geleceğini rehin alan sorunları çözmesi gerek'
Yücaoğlu, Türkiye'nin yüksek hedeflerine ulaşabilmesi için kendi geleceğini rehin alan sorunları çözmesi gerektiğini belirterek, "Bu kurduğumuz Türkiye modelini garanti altına almalıyız. Mesela terör sorununu demokratik normal dahilinde meclis içinde çözülmesini ümit ediyoruz" dedi.
Türkiye ve dünya ekonomisi konusuna da değinen Yücaoğlu, ABD'de başlayan krizin, Avrupa'da borç krizine dönüştüğünü hatırlattı. Bu durumun iyi irdelenmesi gerektiğine dikkati çeken Yücaoğlu, tablonun karışık olduğunu, kamu borçlarının Yunanistan, İrlanda, Portekiz'den sonra, İtalya, İspanya, hatta Fransa'yı etkiler hale geldiğini, Avrupa devletlerinin tüm borçlarının 6.5 trilyon Avro olduğunu, bu borcun yarısına yakın kısmının ise bir 'risk baskısı' altında olduğunu vurguladı.
'Avrupa'da uzun süre canlanma olamayacak'
Bu borçların ufak bir kısmının daha ödenemediği taktirde ise Avrupa'da kamu kağıtlarına sahip bankaların hepsinin iflas eşiğine gelebileceğinin söylendiğine işaret eden Yücaoğlu, krizin yayılmasını önlemek için Avrupa Finansal İstikrar Fonu kurulduğunu, 440 milyar Avro'luk bir kaynak büyüklüğü tespit edildiğini, ancak bu fonun 1 trilyon Avro'ya yükselmesi gerektiğinden de bahsedildiğinin altını çizen Yücaoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu çerçevede, başlıklarda dolaşan Yunanistan'ın temerrüte düşmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bir de 'Yunanistan eurodan çıksın' deniyor. Bunun da maliyeti hesaplandı, eurodan çıkarsa daha birinci yılında, milli gelirinin yarısını kaybetme ihtimali var. Bu da bir çözüm değil. Görülüyor ki Avrupa da uzun süre bir canlanma olamayacak. Bunu getirdiği politik ve sosyal sorunları da düşünürseniz hakikaten, uzakta gibi görünmesine rağmen Türkiye'nin bundan etkilenmemesi mümkün değil."
'Türkiye hazırlıklı olmalı'
ABD'nin de krizi atlatamadığını, büyümenin olmadığını, işsizliğin yüzde 9 olduğuna işaret eden Yücaoğlu, tüketici güveninin ise son iki yılın en düşük seviyesinde olduğunu ve parasal sorunların getireceği enflasyonun kimsenin umurunda olmadığına dikkat çekti. Çin'in ise geçen hafta sert bir yavaşlama olgusuna girdiğini ve yeni tedbirlerin alınmaya başladığından da söz eden Yücaoğlu, "Dolayısıyla dünya ekonomisinin dengeleri bozulmaya devam ediyor. Türkiye'nin muhtemel bir küresel ekonomide yaşanacak daralmaya karşı hazırlıklı olması lazım. 2000'li yılların parlak görünümüne uzun yıllar dönemeyeceğiz" dedi.
Türkiye'nin hazırlıklı olması gereken unsurların başında dış ticaret açığı geldiğini vurgulayan Yücaoğlu, "Ana ihraç pazarlarında da böyle daralmalar beklenirken, acaba dış politikanın desteği ile yeni açılan pazarlardaki kazancımız bu kayıpların ne kadarını telafi edebilir? Bildiğiniz gibi 70 milyar doları aşan bir cari açığımız var, bu milli gelirimizin yüzde 10'una yaklaşıyor" diye konuştu.
'Kriz paniği doların değerini artırdı'
Küresel kriz paniği dolayısıyla doların değerinin arttığını söyleyen Yücaoğlu, tüm dünya paraları gibi TL'nin de değerinin düşmeye devam ettiğini kaydederek, "Bu her ne kadar dış ticaretimizi olumlu etkilese bile kısa vadede, bu konjonktürel bir durum. Yani yapısal sorunlar halledilmiş değil. Bir yandan dolarla ithalat yapıyoruz, euro ile ihracat yapıyoruz. Buradaki parite de aleyhimize çalışıyor. Cumhurbaşkanımız, meclis açılışında 1 dolarlık ihracat için 82 centlik ithalat yaptığımızı belirtti. Bu sorunu çözmek için tek tek sektörlerin teknolojik yapılarına, girdileri üzerine incelemeler yapmalıyız. Sanayi stratejisi bu alanda bir rehber olarak önümüzde duruyor. Bize düşen görev, sektör çizimler ile hazırlanıp, hükümetle bunları tartışabilmek ve sürece sahip çıkabilmektir" değerlendirmesinde bulundu.
'Vergi gelirlerinin bir kısmını, verimlilik ve inovasyonu desteklemek için kullanalım'
Türkiye ekonomisinde dış borcun yanı sıra, faizler düştüğünü, TL değerinin düzeldiğini, işsizliğin bile kriz öncesi seviyelere gerilediğini ve güçlü büyümenin getirdiği bir vergi geliri olduğuna işaret eden Yücaoğlu, "Vergi gelirlerimiz arttı. Bu nedenle vergi gelirlerimizin bir kısmını orta vadede üretim, katma değer artışı ve verimlilik üzerine oluşturulacak verimlilik ve inovasyon çalışmalarını desteklemek için kullanabiliriz. Tabi bunları konuştuğumuz sakın Maliye Bakanımız duymasın. 'Benim vergi gelirlerimi ne yapıyorsunuz' diye herhalde bize soracaktır" dedi.
TÜSİAD üyelerine yaptığı konuşmasında Yücaoğlu, "Sizleri üzmek için bunları anlatmadım. Ancak endişe seviyesini biraz realist bir şekilde artırmak istiyorum. Çünkü Türkiye, eski Türkiye değil. Küresel ekonomi ile son derece iç içe geçmiş vaziyette. Dünya ekonomisi üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Bundan sonra da herhalde Türkiye'deki ekonomik konuların değerlendirilmesinde belki de yüzde 70'e yakın bir etki bize, yurt dışından geliyor olacak" uyarısında bulundu.
Güler Sabancı: Avrupa'nın getireceği sıkıntılar olabilir
TÜSİAD YİK toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, dünya ekonomisindeki sıkıntılara işaret ederek, "Dolayısıyla temkinli bir iyimserlikle ekonomide ilerlerken, cari açığa çare olacak, kalıcı çözüm getirecek politika ve çalışmalar yapılıyor. Bunları bekliyoruz. Bunlara güveniyoruz. Mevcut hükümetin bundan önceki başarıları var. Dolayısıyla bundan sonraki başarılarını da bekliyoruz" dedi.
Meclis ise başarıyla açılışını yaptığını söyleyen Sabancı, çoğunluğu kuvvetli bir meclisin olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ülkemizin bundan sonraki aşamada ihtiyacı olan yeni Anayasanın yapılması ve çalışmaları da katılımcı bir prosesle başlamış bulunuyor. Hepimiz umutluyuz, geleceğe daha güvenle bakıyoruz ve bütün önümüzdeki cari açık, yeni anayasa konularını hep beraber çözeceğimize inanıyorum. İçerideki hava da aynen böyle".