Geç kalmış reformlar

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, küresel mali krizin Türkiye'yi her yönden etkilemeye başladığını, en az hasarla atlatılabilmesi için piyasalarda güven erozyonuna izin verilmemesi gerektiğini söylerken, yapısal reformları zamanında yapmadığı için hükümeti eleştirdi.

cumhuriyet.com.tr

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ küresel mali krizin Türkiye’yi bütün gücüyle etkilemeye başladığına işaret ederek, krizin sürecinin en az hasarla atlatılabilmesi için piyasalarda güven erozyonu oluşmasına izin vermemek gerektiğini söyledi. Yalçındağ, yapısal reformları zamanında yapmadığı için hükümeti eleştirirken, bu durumun Türkiye'nin krizden etkilenme oranını artıracağını vurguladı.

TÜSİAD ve Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu’nun düzenlediği, “Küresel Kapitalizmin Geleceği ve Türkiye” başlıklı konferansta konuşan Yalçındağ, küresel mali krizin Türkiye’ye olan yansımalarını değerlendirdi. Türkiye’nin bu krize 45 milyar dolarlık cari açıkla yakalandığına dikkat çeken Yalçındağ, “AB ve Rusya’daki büyümenin yavaşlaması ihracatı olumsuz etkilerken, bireysel gelirdeki düşüş de turizme yansır” dedi. Yalçındağ, krizin Türkiye’yi bütün gücüyle etkilemeye başladığını belirterek, “Krizin en az hasarla atlatılabilmesi için dünyada olup bitenleri çok yakından izlemek ve piyasalardaki güven erozyonunun oluşmasına izin vermemek gerekiyor. Olumsuz konjonktürel gelişmelere karşı gerektiğinde çok hızlı müdahale edebilecek şekilde hazırlıklı olmalıyız. Kaybedilen zaman, kaybedilen refahtır” şeklinde konuştu.


Hükümete eleştiri

Yalçındağ, hükümeti gerekli reformları zamanında gerçekleştirmediği ve önlemleri almadığı için eleştirirken, bunların yapılmamasının Türkiye’nin krizden daha fazla etkilenmesine yol açacağına işaret etti. Yalçındağ, şöyle konuştu: “Daha önceleri defalarca gündeme getirdiğimiz yapısal reformlar tamamlanmış, mikro reformlar uygulamaya konulmuş, IMF ile ilişkiler yeni bir anlaşmayla yeni bir anlaşma çerçevesinde formüle edilmiş olsaydı, küresel dalganın sınırlarımıza ulaştığı bu günlerde, biz de sınırlarımızı biraz daha sağlamlaştırmış olurduk.”

 

ABD'li Prof. Frieden Bush politikalarını eleştirdi

Konferansta konuşan Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Jeffry Frieden, “ABD’de yaşanan finansal krizin temel nedeni, ABD hükümetinin geçmiş yedi-sekiz senedir var olan tutumudur. Sadece Bush yönetimi suçlu demek yanlış olur, ancak ülkede sürdürülemez politikalara adım atıldı ve erken gelen uyarılar algılanmadı. Ocak ayında Amerika’da başkanlığı kazanan, güveni tesis etmek için acele etmeli, hem iç hem dış politikada değişiklikler yapması gerekiyor” dedi. Ekonomik krizlerde her ülkenin insanlarının, kendi ülkelerindeki krizin farklı olduğunu düşündüğünü söyleyen Frieden, “Aslında her krizin seyri belli, erken işaretler geliyor, ancak politikacılar buna aldırmıyor. Bu durum sadece Amerika’da değil, her ülkede aynı” dedi. Frieden şunları söyledi: “Amerikalılar yaşanan bu krizde patlama noktasına geldi. ‘Zenginlerin paralarını kurtarmak için fedakarlık yapmamız, kemerleri sıkmamamız gerekiyor’ diyerek, tepki gösteriyorlar. Bu şekildeki memnuniyetsizliklerle başa çıkabilmek için makro ekonomik büyümeler yer almalı. ABD’de insanların kemer sıkmasının siyasi sonuçları da olacak.”

TÜSİAD Başkanı Yalçındağ ABD finansal piyasalarında başlayan krizin Avrupa’ya sıçrayarak giderek derinleştiği ve yükselen piyasa ekonomilerini de etkisi altında aldığı günler içinde olunduğunu belirterek “ Tarihi günlerden geçmekteyiz. Yaşadığımız kriz dünya ekonomisinin 1930’lardan sonra karşı karşıya kaldığı en büyük kriz“ dedi. 

Yalçındağ, ”Bu kriz, kapitalizmin sonu olmasa da, piyasa ekonomisinin çöküşü anlamına gelmese de, 1929 Büyük Bunalımı kadar derin bir ekonomik gerilemeye girilmese de, son yüzyılın en ciddi küresel krizi" dedi. Büyüme hızlarının düşmesinin ve kredi piyasalarının daralmasının çok ciddi kısa dönemli sonuçları olacağını vurgulayan Yalçındağ, dünyada bu sonuçlardan bağışık bir ülkenin bulunmadığını ifade etti. Yalçındağ, Türkiye ekonomisinin de bu krizden zarar göreceğini ve büyümenin yavaşlayacağını belirterek, "Bu da bizi temkinli olmak zorunda kılıyor. Krizin en az hasarla atlatılabilmesi için dünyada olan biteni çok yakından izlemek ve piyasalarda güven erozyonunun oluşmasına izin vermemek gerekiyor. Olumsuz konjonktürel gelişmelere karşı gerektiğinde çok hızla müdahale edebilecek biçimde her türlü hazırlığı yapmalı daha da önemlisi piyasaları hazırlıklı olduğumuza ikna etmeliyiz” dedi. TÜSİAD Başkanı Yalçındağ IMF’nin bu krizin maliyeti ve dünya ekonomisinde neden olacağı yavaşlamaya ilişkin yaptığı tahminlerin her seferinde biraz daha kötüleştiğini söyleyerek,daha altı ay öncesinde yüzde 4.1 olarak öngörülen dünya ekonomisinin 2008 yılındaki büyüme hızının bu hafta itibariyle yüzde 3.9 olarak revize edildiğini hatırlattı ve 2009 yılı büyüme tahminlerinin de yüzde 3.9 dan yüzde 3.0’a çekildiğini kaydetti.

 

Borsa'da kayıplar yüzde 37'yi geçti

Yalçındağ sözlerini şöyle sürdürdü: “Yine IMF tahminlerine göre gelişmiş ülkelerin ithalatı 2007 yılında yüzde 4.5 artmışken bu hız 2008 yılında yüzde 1.9’a düşecek. Bu durumdan, ABD ve Avrupa piyasaları için üretim yapan birçok ülkenin ihracatı, dolayısıyla üretimi de olumsuz etkilenecek. Çin dışında kalan Asya ülkelerinde üretimdeki yavaşlama şinmdiden çok net görülmeye başladı bile. Latin Amerika ve yükselen Avrupa ülkelerinde de büyüme yavaşlıyor. Yatırımcıların risk alma iştahındaki azalma, bu ülkelerde sermaye akımlarını olumsuz etkiledi ve sene başından bu yana yükselen piyasalarda ki borsalardadeğer kaybı yüzde 37’yi geçti“.

 

"Kurtarma paketleri birbirini izliyor"

Dünyanın radikal, kapsamlı ve acil önlemler alınmasını gerektiren bir durumla karşı karşıya olduğuna işaret eden TÜSİAD Başkanı şöyle dedi: “Geçen hafta ABD de 850 milyar dolarlık bir kurtarma paketinin yürürlüğe girmesinin ardından, bu hafta da İspanya’nın 30 milyar euroluk destek paketini ve İngiltere’nin de 50 milyar sterlinlik bir paketi devreye sokması, diğer Avrupa ülkelerinde de benzeri planları tartışmaya açtı. İrlanda ile başlayan mevduat garantisinin Yunanistan, İtalya, İspanya, Almanya gibi diğer ülkelere de yayılma eğilimi göstermesi, AB içerisinde ortak politika arayışını hızlandırdı. Avrupa’da bu amaçla başlayan girişimlerin kısa sürede somut ortak önlemlere dönüşmesi, Türkiye açısından da önemli olacaktır”

 

"Türkiye ekeonomisnde yavaşlama belirginleşiyor"

Krizin Türkiye üzerindeki etkileri konusuna değinen Arzuhan Doğan Yalçındağ şu değerlendirmeleri yaptı: “Her şeyden önce bu krize finanse edilmesi gereken 45 milyar dolarlık bir cari açık ile yakalandığımızı unutmamayalız. Reel sektör açısından en büyük ihraç pazarlarımız olan Avrupa Birliği’nde ve Rusya’da büyümenin yavaşlaması ihracatımızı olumsuz etkileyecek. Ayrıca bu iki coğrafyada yaşanacak daralmanın bireysel gelirler üzerindeki olumsuz etkisi sonucu turizm gelirlerimiz de gerileyecek. Azalan dış talep, 2007’de yavaşlamaya başlamış olan iç taleple birleştiğinde ekonomideki yavaşlama daha da belirgin hale gelecek.” Konuşmasında, krizin mali piyasalara da yansımasını ele alan TÜSİAD Başkanı Yalçındağ “ Bu konuda özel sektörün 140 milyar doları bulan dış borcunu da önemli bir risk faktörü olarak dikkate almamız gerekiyor. Özel sektör yatırımlarının finansmanında etkili olan yurtdışı finansman imkanının bozulması, sadece finansal bir risk unsuru olmakla kalmayacak, aynı zamanda, büyüme sürecini de sekteye uğratacaktır. 2001-2007 döneminde özel sektör yatırımlarının ve dolayısı ile büyümenin finansmanında çok önemli rol oynamış olan bu kaynakların, küresel finansal kriz sürecinde ciddi derecede sınırlanacağı çok aşikar” görüşünü ifade etti.

 

"Tehdit olmaktan çıktı, etkisi yaşanıyor"

TÜSİAD Başkanı sözlerine şöyle devam etti: “Ne yazık ki bu dinamikler bir tehdit olmaktan çıktı ve ekonomimizi bütün gücüyle etkilemeye başladı. Tüketim rakamları, kredi rakamları, ithalat rakamları vb. büyüme hızının öncü göstergeleri olabilecek verilerin tamamı bir yavaşlamaya işaret ediyor. Son açıklanan sanayi üretim rakamları, Türkiye ekonomisinin karşı karşıya olduğu tehlikeyi bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. Ağustos ayında sanayi üretimi yüzde 4 gerilerken, imalat sanayiinde gerileme yüzde 5.7’yi buldu. Bu rakamlar üçüncü çeyrekte büyüme hızının beklenenin çok altına ineceğine işaret ediyor. Büyümenin yavaşlaması ise halen yüzde 11,7 olan tarımdışı işsizlik oranının daha da artması riskini barındırıyor”.

 

Kaybedilen zaman kaybedilen refah

Yapısal reformların şimdiye kadar tamamlanmamış olmasının olumsuz etkilerine işaret eden Yalçındağ “Daha önceleri defalarca gündeme getirmiş olduğumuz yapısal reformlar tamamlanmış, mikro reformlar uygulamaya konmuş, IMF ile ilişkiler yeni bir anlaşma çerçevesinde formüle edilmiş ve AB uyum sürecine hız kazandırılmış olsaydı, küresel dalganın sınırlamıza ulaştığı bu günlerde biz de sınırlarımızı biraz daha sağlamlaştırmış olurduk. Unutmamalıyız ki kaybedilen zaman, aynı zamanda kaybedilen refah anlamına da geliyor artık” dedi.

 

"Olumu noktaları gözden kaçırmıyoruz"

Kriz ortamında Türkiye ekonosinin güçlü yönlerine de vurgu yapan Yalçındağ konuşmasını şöyle tamamladı: “Bütün bu karamsar arka planda bazı olumlu noktaları da gözden kaçırmamak gerekiyor. Öncelikle, Türkiye’nin bankacılık sektörü 2001 krizinden sonra gayet sağlam bir noktaya gelmiştir. Bankacılık sistemimiz bugün eskisine göre dış şoklara daha dayanıklıdır. Bu tarz öngörülerde bulunmak riskli olmakla birlikte, düzenleyici kurumların özerk yapısı güçlendirildikçe küresel krizin finansal kanallardan ülkemize sirayeti sınırlı olacaktır.”