GDO nesilleri etkileyebilir

GDO'lu ürünlerin olası etkilerinin 5-10 yıl gibi kısa bir sürede görülmesini beklemenin iyimserlik olacağı, bazı etkilerin nesiller sonra ortaya çıkabileceği açıklandı.

cumhuriyet.com.tr

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Gök, doğanın zaten kendi yasaları içinde üstün özellikli genotiplerin hayatta kalma şansını artırdığını, bu nedenle bitkilerin genetiği ile oynamak yerine, genotiplerdeki zayıf özellikleri yok etmek veya iyileştirmek için ıslah çalışması yöntemlerini kullanmak ve geliştirmenin daha doğru olacağını savundu.

GDO ile ilgili olarak bugüne değin insan sağlığına ilişkin birçok spekülasyon yapıldığına dikkati çeken Prof. Dr. Gök, ''Ancak GDO'lu bir ürünün ekilmesi durumunda değişen genin kendisini bulunduğu ortamda istemediği koşul ve zararlılara karşı nasıl savunacağına, o ortamın mikrobiyel ekolojisini tehdit edebilecek ne gibi salgılar üretebileceğine dair henüz elimizde bilimsel veriler bulunmamaktadır'' dedi.

Prof. Dr. Gök, GDO'lu ürünlerle ilgili en önemli konunun insan sağlığına etkileri olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
''Bu konuda Çernobil olayını hatırlamakta yarar vardır. Çernobil olayını müteakip dönemin bakanı televizyonlarda, kamu önünde 'radyasyonlu çay zarar vermez' diyerek çay içmiştir. Bilim insanları o zamanlar söz konusu etkinin ortaya çıkmasının 15-20 yıl gibi bir zaman alabileceğini belirtmişlerdi. Nitekim günümüzde radyasyondan etkilenen Karadeniz Bölgesi'nde ilgili hastalığın ne denli yaygın olduğu görülmektedir.''

Prof. Dr. Gök, GDO'lu ürünlerin olası etkisinin de 5-10 yıl gibi kısa sürede görülmesini beklemenin iyimserlik olacağını, bazı etkilerin nesiller sonra ortaya çıkabileceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Alınan ürünün insan organlarına olası etkilerinin ortaya çıkması bile Çernobil olayında olduğu gibi 20-30 yılı alabilir. O bakımdan, yönetmelikle izin verilen binde dokuzluk bir karışım değerini 'eseri' (çok az miktar) kabul etmek çok yanıltıcı olabilir. Bir maddenin karışımda eseri sayılıp sayılmayacağı, o maddenin olası zarar derecesi ile ölçülür. Dolayısıyla binde 9'luk bir oranı Fransa binde 1'e çekmeye çalışıyor. Biz ise binde 9'u olağan karşılıyor ve altındaki seviyenin zarar vermeyeceği gibi bir duyguya kapılıyoruz. Bu çok yanıltıcı olabilir.''

Türkiye gibi bir tarım ülkesinin GDO'lu ürün ekimi, işlenmesi veya pazarlanmasında herhangi bir şekilde yer almaya ihtiyacı olmadığını savunan Prof. Dr. Gök, ''Bunun yerine yerli gen kaynaklarımızın korunmasına, geliştirilmesine, ıslah çalışmalarına, yerli tohumculuk sektörünün oluşturulmasına çalışılmalıdır. Bu bakımdan GDO'lu ürünlerle ilgili çıkan yönetmelik bunların Türkiye'ye girişini düzenlemeye değil, engellemeye yönelik olmalıydı'' diye konuştu.