'Gazeteciye meslekten men cezası vahim bir karar'

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), gazeteci Havva Karakaya'nın yazdığı bir haber nedeniyle mahkeme tarafından 375 gün süreyle 'meslekten men' cezasına çarptırılmasını "vahim" olarak değerlendirerek, kararın evrensel hukuk değerleri bir yana, mevzuatın en geri yorumuna bile aykırı olduğunu bildirdi.

cumhuriyet.com.tr

ÇGD Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada, "Basın özgürlüğünü sınırlayan bin türlü dertle uğraştığımız, gazetecilik faaliyetlerinden ötürü tutuklanan arkadaşlarımızın özgürlükten yoksun olmalarının bütün toplumun özgürlüğünün kısıtlanması anlamına geldiğini anlatmaya çalıştığımız bugünlerde, basın özgürlüğüne inanılmaz bir saldırının daha gerçekleştiğini öğrendik. Kısa süre önce, Hopa Savcılığı'nın gazetecileri ellerindeki bilgi ve belgeleri vermeye zorlayan aksi takdirde haklarında dava açılacağını bildiren yazısıyla şaşkına dönmüştük. Ancak Kırşehir'deki mahkeme, bugüne kadar yapılanların da ötesine geçmeyi başardı. Haftalık Kırşehir Postası gazetesinin sahibi ve yazı işleri müdürü meslektaşımız Havva Karakaya, yazdığı bir haber nedeniyle yargılandığı Kırşehir 2'nci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından para cezasının yanı sıra 375 gün süreyle 'meslekten men' cezasına çarptırıldı. Kararı veren hakimin, 'meslekten men' cezasını verirken gerekçe olarak gazetecilerin "Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesinin 1. fıkrasında sayılan kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir mesleği icra ettiği" iddiasına dayandığını da hayretle öğrendik" denildi.

Türkiye'de gazetecilik yapmak hiçbir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi olmadığı vurgulanan açıklamada, "Sarı basın kartı ile ilgili mevzuat gazetecilik yapmanın izne bağlı olmasını değil, gazetecilik için bir ön şart olmayan bu kartı alabilmek için gereken koşulları düzenlemektedir. Bu çok basit hukuki gerçek ortada iken, yargının basın özgürlüğünün sınırlanması işini 'meslekten men' gibi, görülmemiş, duyulmamış, akla gelmemiş bir yaptırıma kadar vardırması, tek kelime ile vahimdir. Bu karar evrensel hukuk değerleri bir yana, mevzuatın en geri yorumuna bile aykırıdır" denildi. Açıklamada yargının basın söz konusu olduğunda, sınırlama ölçütlerini "insafsızca" uygulamasının artık kaygı vermenin ötesine geçtiği ifade edilerek, "Yargı, basını hasım gibi görmekten vazgeçmeli, yıllardır ulusal mevzuatın bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve bu sözleşmenin uygulamasını gösteren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında ortaya konulan ölçütleri bir an önce uygulamalıdır" denildi.
 

'İleri demokrasinin göstergesi'

CHP PM üyesi gazeteci Veli Özdemir de konuya ilişkin soru üzerine, kararı eleştirerek, "Bu karar gazetecilerin, Türkiye'ye giydirilmeye çalışılan yeni rejimin yani 'ileri demokrasinin' birer telkin ve propaganda aracına dönüşülmesinin en önemli göstergesi" diye konuştu. Özdemir şöyle devam etti: "Türkiye'de artık gazetecileri cezaevine atmaya gerek kalmayacak. Çünkü Türkiye gazeteciler için açık cezaevine dönüştürülüyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk, 'gazeteciler gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini, samimiyetle yazmalıdırlar' demişti. Şimdi 'ileri demokrasi' rejiminde gazeteciler, kendilerinin değil, sadece majestelerinin 'gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazan' kamu görevlilerine dönüştürülüyor. Bu ülkemiz ve demokrasimiz açısından son derece kaygı verici bir durumdur."


TGC: Havva Karakaya'ya verilen ceza hukukun temel kurallarıyla çelişiyor

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu, Kırşehir Postası Gazetesi sahibi ve yazıişleri müdürü Havva Karakaya’ya verilen meslekten  men cezasının, hukukun  temel kuralları ile çelişen bir uygulama olduğunu vurguladı.

Açıklamada şöyle denildi: “Meslektaşımız Havva Karakaya’ya verilen meslekten men cezası, niteliği yönünden ülkemizdeki ilk uygulamadır. Kararın dayanakları irdelendiğinde bu kararda da, Hopa Cumhuriyet Savcılığı’nınkine benzer bir yaklaşımla kamu görevi yapan gazeteciler ile kamu görevlisi olan memurların niteliklerinin örtüştürüldüğü görülmektedir. Kararın gerekçesinde belirtildiğinin aksine gazetecilik, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütüne üye olunarak yapılan bir meslek de değildir. Anayasa Mahkemesi’nin, bayram gazetesinin meslek örgütlerince yayınlanmasını öngören yasa maddesini 1993 yılında iptal ederken “Bütün gazeteci ve yazarların mesleki görevlerini yerine getirmelerinin engellenmesi” gerekçesiyle birlikte temel hakların kullanılmasının durdurulmasının ancak savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde mümkün olduğuna, bu durdurmanın bile uluslar arası hukuktan doğan yükümlülüklerin ihlal edilmemesi koşuluna bağlı olduğu vurgulandığı da bilinmektedir. 1680 Sayılı Basın Yasası’nda bazı suçların işlenmesi halinde gazetecilerin yazı işleri müdürlüğü ile muhabirlik yapamayacakları öngörülmüşken 2004 yılında yapılan 5187 Sayılı Basın Yasası’nda bu kuralın da kaldırılmış olduğu ortadayken meslekten men cezası verilebilmesi, basın hukukunun bu açıdan da gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Kararın temyiz süresinin geçmiş olması nedeniyle sorunun Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma yetkisini kullanmasıyla çözümlenebileceği anlaşılmaktadır. Adalet Bakanlığı’nın yetkisini kullanmasını bekliyoruz.”
 

İlgili haber için tıklayınız