"Gazetecilerin üzerindeki karabulutlar hiç dağılmadı"
TGC Başkan Vekili Turgay Olcayto, "Gazetecilerin üzerindeki karabulutlar hiç dağılmadı. Bir yandan baskı, bir yandan düşünceyi ifade özgürlüğünün rahatça kullanılmaması, gazetecileri bugünkü duruma getirdi" dedi.
cumhuriyet.com.trTürkiye Gazeteciler Cemiyeti 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü nedeniyle Basın Müzesi'nde “Baskıların Altında Gazetecilik” adlı panel düzenledi. Panelin moderatörlüğünü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili Turgay Olcayto yaptı. Panele konuşmacı olarak Uğur Mumcu Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Özge Mumcu, Öldürülen Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz'ün kızı Bengi Öz ve Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Oktay Verel katıldı.
TGC Başkan Vekili Turgay Olcayto, panelin açılış konuşmasında, Hasan Fehmi’nin öldürülüşünden bu yana 102 yıl geçtiğini anımsatarak şöyle devam etti:
“Gazetecilerin üzerindeki karabulutlar hiç dağılmadı. Bir yandan baskı, bir yandan düşünceyi ifade özgürlüğünün rahatça kullanılmaması gazetecileri bugünkü duruma getirdi. Günümüzde gazeteciler hakkında 4 bin dolayında dosya var. 68 gazeteci arkadaşımız parmaklıkların arkasında. Bunları yetkililere söylediğimiz zaman. Bize ‘Türkiye’de basın özgür’ diyorlar. ‘Nasıl özgür?’ diyoruz. ‘Çok sayıda gazete, televizyon var’ diyorlar ama işin aslı öyle değil tabiî ki. Bizim öğrendiğimiz basın özgürlüğü aslında halkın doğru yansız bilgi edinme hakkıdır. Halk Türkiye’de ne kadar bilgilenebiliyor. Bu tartışmalı bir durum. Aslında pek tartışılacak tarafı da yok. Bir yanda holdingleşen basını da dikkate alırsanız, halka ne tür bilgiler veriliyor? Halk nasıl bilgilenebiliyor? Bunu anlamak çok zor. Dolayısıyla basın özgürlüğü dediğiniz zaman, orada durmanız gerekiyor.”
Verel: Basın milletin ve ülkenin belleğidir
“Basın, bir milletin bir ülkenin belleğidir” diyen Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Oktay Verel de, şunları söyledi: “Eğer biz bu belleğe doğru şeyler yükleyebilirsek, gelecekteki tarihçiler, bu bilgilerden yola çıkarak doğruları yazacaktır. Bu nedenle basını şaşırtmacı, baskı altında bırakan sistemi mutlaka kaldırmamız gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, tanrının kur deyip kurdurduğu bir cumhuriyet değil, korkusuz kalemlerin, gazetecilerin, fikir adamlarının, savcıların, yargıçların, hatta siyasilerin kurup getirdiği bir cumhuriyettir.”
Gazetecinin vazifesinin gerçeği araştırmak olduğunu ifade eden Verel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hangi gazeteci olursa olsun ama içinde yıldızın parladığı anlarda türeyip gelen cesur, yurt içi ve yurt dışı antenleri kuvvetli olan Uğur Mumcular gibi arkadaşlarımız elbette vardır. Bir Uğur Mumcu susturulur. Bin Uğur Mumcu bir gün gelir görev yapabilir. Ben buna inanıyorum. Hiçbir güç Türkiye’deki kalemleri susturamaz. Gençler, fikirleriyle çarpışacaklardır. Öldürülenlerin elinde silah mı vardı? Fikir vardı. Cesaret vardı. İnsanlık vardı. Bunları savundukları için öldürüldüler ama bugün hala içimizde yaşıyorlar. Gençler bizim geleceğimizdir. Hep teknolojiye yatırım yaptık. Teknolojiyi işletecek olan, fikir üretecek olanlara yatırım yapmadık.”
Verel, konuşmasının ardından gazetelerde çalıştığı dönemlere ait hazırladığı karikatürleri, dinleyenlere anı olarak hediye etti.
"Öldürülen gazeteciler Türkiye'nin önemli bir gerçeği oldu"
Öldürülen gazeteci Uğur Mumcu’nun kızı ve Ugur Mumcu Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Özge Mumcu ise, öldürülen gazetecilerin arkasından konuşmanın kolay bir şey olmadığını söyledi.
Babasının öldürülmeden önce tehlike içinde olduğunu bildiklerini, çok fazla gazetecinin öldürüldüğünü ifade eden Mumcu, “Öldürülen gazeteciler, Türkiye’nin önemli bir gerçeği oldu. Bu insanları öldürüyorlar. Öldürülmeden önce genellikle hapse atıyorlar veya haklarında dava açılıyor” dedi. Mumcu, dinleyenlere babasının kitabından şu notları aktardı:
“Babama neden terörle ilgileniyorsunuz? Sorusuna babam şöyle diyor; ‘Terör Türkiye’de bir rejim değişikliğine yol açtı. Papa’ya suikast girişiminde bulundu. Abdi İpekçi’yi vurdu. Bu konuyu araştırmayacağız da Amerikalı yazarların sütunlarından kitaplarından mı okuyup öğreneceğiz? Olmaz öyle şey. Her Türk gazeteci terörü araştırmalı. Bazen meslektaşlarım terör uzmanı diyorlar. Hayır, ben terör uzmanı değilim. Sadece işimi ciddiye alıyor ve gereğince araştırıyorum. Yazılarımda ortaya çıkardığım pek çok olayı, ben keşfetmedim, araştırarak buldum.”
Mumcu, araştırmacı gazeteciliğin Türkiye’de son dönemde pek yapılmadığını, yapıldığı zaman da ciddi şekilde tehditlerle karşı karşıya kalındığını ifade etti.
Mumcu, “İnsanlar, yazmaktan çizmekten, bir şeyi araştırmaktan, arkasına gitmekten korkuyor. Çünkü başlarına kötü şeyler gelebiliyor” dedi. Mumcu, araştırmacı gazeteciliğe yönelik tehditlerin dünyada da yaşandığını dile getirdi.