FT: Ankara, ABD radar üssüne direniyor

Financial Times gazetesi, ABD'nin, İran'a karşı koymayı amaçlayan füze savunma sisteminin Türkiye'de "direniş" ile karşılandığını öne sürerek "Ankara, diğer NATO ülkeleri sisteme desteğini artırmazsa bir radar üssüne evsahipliğini yapmaya isteksiz" diye yazdı.

cumhuriyet.com.tr

Financial Times gazetesi, "Ankara, ABD radar üssüne direniyor" başlıklı Washington ve Ankara mahreçli haberinde ABD Başkanı Obama'nın İran'a karşı koymaya yönelik füze savunma sisteminin Türkiye'de "direniş" ile karşılandığını yazdı.

"Ankara, diğer NATO ülkeleri sisteme desteğini artırmazsa bir radar üssüne evsahipliğini yapmaya isteksiz" diyen gazete ABD'nin Türkiye'yi İran'ın kısa ve orta menzilli füzelerine karşı koruma sağlanması için en uygun üs olarak belirlediğini kaydederek "Ankara, ise İran'a karşı Washington ile ikili bir anlaşmaya imza atmış gibi görünmekten kaygılanıyor" dedi.

İngiliz gazetesi, Türkiye'de kurulacak bir radar üssünün İran'ın fırlatabileceği füzeler konusunda erken bilgi edinmek açısından özellikle önemli olacağına işaret ettiği haberinde Pentagon ve AKP üst düzey yetkililerinin görüşlerine de yer verdi.

 

Vershbow: Türkiye nasıl algılanacağı konusunda hassastır

ABD'nin uluslararası güvenlik işlerinden sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı Alexander Vershbow, Financial Times ile yaptığı söyleşide füze savunma sisteminin İran'ı "komşularını tehdit etmesi ve şantaj yapmasından caydırmak ile bölgeye konuşlanmış ABD'li kuvvetleri korumak için giderek önem kazandığı"nı söyledi.

Alexander Vershbow, Türkiye'nin tavrına değinirken de "Coğrafi olarak Türkiye, kaygı duyduğumuz tehditlerine yakın" dedi. Vershbow şöyle devam etti:
"Türkiye, hem Avrupa, hem de Ortadoğu'da olan bir ülke olarak potansiyel katılımının nasıl algılanacağı konusunda hassastır. Ancak sistemi daha geniş bir NATO çerçevesine katma çabalarının iyi karşılandığını sanıyorum."

Financial Times ise, Türkiye'de yapılan anketlerin ise, ABD'nin halk arasında hiç de popüler olmadığını göstermeyi sürdürdüğüne dikkat çekti. Gazete, "Türk diplomatları, ortaklaşa finanse edilen bir komuta ve kontrol sistemi gibi güçlü bir NATO desteğinin, yeni füze savunma sisteminin, Washington ile özel bir anlaşma yerine tüm ittifakın yer aldığı bir çaba olarak tasdik edilmesini sağlayacağını söylüyorlar" diye yazdı.

Ancak Washington'un NATO ülkelerinin finansal taahhütlerinde bulunmalarını sağlamada zorlandığını kaydeden gazete, şu yorumu yaptı:
"Washington, BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a karşı bir yaptırım tasarısı konusunda Ankara'nın desteğini sağlamak amacıyla lobicilik yaparken bile Türkiye, Tahran ile diplomatik ve ekonomik bağların iyileştirilmesini ısrarla istiyor. BM'nin nükleer silahları izleme kuruluşunda geçen Kasım ayında yapılan bir oylamada Türkiye, ABD'nin müttefiki statüsüne rağmen çekimser kalmıştı. Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da, bir süre önce kuvvetli bir biçimde İran'ı bir dost olarak tanımlayarak Washington'da şaşkınlık yaratmıştı."

 

"Türkiye'nin, ABD ile ikili anlaşmya imza atmış gibi görünme lüksü yok"

Bu arada, İngiliz gazetesine konuşan ancak ismi açıklanmayan bir AKP yetkilisi ise, "Ankara'nın, İran ve Ortadoğu komşuları ile daha yakın bağları tesis etmek çabaları nedeniyle füze savunma sistemi için ABD ile ikili planlara imza attığı gibi görünme lüksünün bulunmadığını" söyledi.

"Türk diplomatları da, Batının hedeflerini paylaştıklarını ancak diplomasiye farklı bir yaklaşımı benimsediklerini eklediler" diye gazete, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun geçtiğimiz günlerde Tahran'a yaptığı ziyaretten önce ve sonra ABD'li yetkilileriyle konuştuğuna işaret etti. Davutoğlu'nun, Tahran'da İranlı muhataplarının, daha uzlaştırıcı bir tutum takınmaları için ısrar ettiğini, yazar gazete, "Ancak onun ziyareti, iki ülke arasındaki ticaret bağlarının güçlendirilmesi niyetlerinin tekrarlanmasının ötesinde pek az etkisi oldu" görüşünü savundu.

Financial Times, haberine son verirken de "Türkiye'nin İran ile olan ekonomik bağları, onun yaptırımları empoze etme lüksünün pek olmadığı ve konunun, geçici üyelerinden biri olduğu BM Güvenlik Konseyi'ne geldiğinde güç bir konumda olabileceği anlamına geliyor" değerlendirmesini de yaptı.