Fakir sofrasından firavun mezarına

Soğan deyip geçmeyin, çoook hükümet devirmiştir. Diktatörlerin en sevdiği sebzeydi. Fakirin sofrasındayken bir bakıyorsunuz firavunla mezarda beraber yatıyor. Tepesine vurulup bölünerek yeniyor, o kadar güçsüz yani, ama bir bakıyorsunuz Hindistan’da “siyaseti” bölecek kadar da “güçlü”. Ortaçağ Avrupası’nda ev kiralarını soğanla ödeyenler olduğu gibi, düğünlerde yeni evlilere soğan hediye edenler de vardı.

MUSTAFA K. ERDEMOL

 

Şu sıralar gündemimizde soğan var malum. Memleketteki sözüm ona esnaf kaynaklı aşırı yüksek fiyatlarla mücadelenin sembolü soğan oldu adeta. Öyle ki hükümetimizin depolarına baskınlar düzenlediği yeni “milli düşman”ımız, artık soğan.

Oysa gayet de dost bir bitkidir. İlaç sanayiinde de eski zamanlarda ceset mumyalamada da yararlanılmıştır soğandan. Mumyalamada ne işe yaramıştır diye merak eden varsa, mumyalanacak cesedin kalça kemiklerinin arasına konulduğunu belirteyim. Tuhaf ama öyle işte.

Kökeni nedir, ne zaman yenilebilir hale getirildi, hâlâ kesin bilgilerimiz yoktur ama kimi kaynaklarda 5 bin yıl önce Çin bahçelerinde yetiştirildiği belirtilmiştir. Eski Hint yazılarında da rastlanılan soğanın Mısır’daki macerasının MÖ 3500’e kadar gittiğini söyleyenler vardır. Yani bunca zamandır içli dışlı olduğumuz bir taam olarak soğan, hükümetimizin bir numaralı hedefi haline geldi. Hak ediyor mu bu düşmanlığı peki? Elbette etmiyor.

Fakir de zengin de yiyor eyvallah ama aslında tamamen bir fakir bitkisidir. Kurutulup saklanması kolay olduğu için her mevsim kullanılabilirliğinden ötürü tabii ki. Her yemeğin eşlikçisi olabiliyor, hiçbir şey bulunmazsa ekmekle beraber yendiğinde açlık gideriyor. Son derece yardımsever bir besin maddesi yani.

Fakat tuhaftır bu fakir sofra bitkisi, çemberimsi yapısında “ebedi yaşam” barındırdığına, dolayısıyla sonsuzluğu simgelediğine inanan egemenler katında bir hayli itibar görmüştür. Mısır firavunları yanlarına konulan soğanla gömülürlerdi mezarlarına örneğin. Günümüz Mısırbilimcileri çözdüler meseleyi; son derece güçlü olan kokusunun sihirli özellikler taşıdığına, bundan ötürü de ölünün yeniden nefes almasına yaradığına inanırmış dönemin insanları. Soğan sayesinde nefes alabileceğine inanılıyorsa neden gömmüşler koca firavunu, bunu bilmiyorum doğrusu. Firavun IV. Ramses’in, derler, sadece yanına değil, göz çukurlarına da soğan koymuşlardır. Görmeyi keskinleştirdiğine inanıldığı için. Ramses’in neyi göreceğini düşünmüşlerse artık.

Olsun. Sonuçta pek değer vermişler işte. Gezenler varsa görmüşlerdir, Mısır piramidlerinin iç duvarlarında cenaze törenlerini ya da yemek sofralarını gösteren resimler vardır, bu resimlerde soğan hep başroldedir.

Hint felsefesine, mitolojisine, kültürüne meraklı olanlar tıpçı Charaka - Sanhita adını bilirler, “en iyi ilaçtır” diyen bu zata göre kalbe, gözlere, eklemlere iyi gelir, susuzluğu giderirmiş soğan. Yunan olimpiyatlarında sporculara güçlensin diye soğan yedirdiklerine göre kuvvet yapıcı bir tarafı da varmış demek ki.

Hindistan’da soğan, fiyatındaki artışı önleyemeyen iktidarı yerinden etmişti...

Dinler tarihindeki yeri

Aslında hiç hak etmediği tartışmaların konusu olması da insanoğlu / kızının tuhaflıklarından biri. Ama dinler tarihinde soğan yüzünden birbirine düşmek de nedir? İncil’de soğan yiyen Yahudilerden söz edilir. Mısır’a giderken Yahudiler, tek bir çeşit yemekle yetinemeyeceklerini belirterek Allah’tan bakla, soğan gibi sebzeler de istedikleri için kimi Hıristiyanların ya da Müslümanların soğanın da aralarında bulunduğu bu sebzelere el sürmedikleri yazılıdır birçok kaynakta.

Şimdilerde “çok pahalı, bu gidişle düğünlerde altın yerine soğan takacağız gelinle damada” diyenler şaka yapıyorlar tabii fakat onlara hatırlatayım, Ortaçağ Avrupası’nda ev kiralarını soğanla ödeyenler olduğu gibi, düğünlerde yeni evlilere soğan hediye edenler de vardı. Takı için soğan parası biriktirme işini ciddiye alın yani. Bu ülkede hiçbir şaka şaka olarak kalmaz, malum.

İç politikaya düşen ‘bomba’

Uzun yıllar dış haberlerle ilgilendiğim için Hindistan’da bir ara soğan yüzünden çıkan kriz haberlerini “lazım olur” diye saklamıştım. Bakın, lazım oldu işte. Hindistan Çin’den sonra dünyanın en büyük soğan üreticisidir. Seksenlerin başında ülkenin kuzeyindeki eyaletlerde iktidarda olan sağcı Bharatiya Janata Party (Hindistan Halk Partisi), soğan fiyatlarındaki artışı önleyemediği için iktidarı kaybetti. Dönemin muhalefet partisi Kongre’nin lideri İndira Gandi’nin ilk genel seçimlerde bu eyaletleri de kazanması ona yeniden başbakanlık yolunu açmıştı.

Benzeri 1998’de de oldu. Bharatiya Janata Party’nin bu dönemdeki lideri olan, Dışişleri Bakanlığı da yapmıştır, Sushma Swaraj, soğan fiyatları yüzde 600 oranında arttığı için Delhi’deki iktidarını yitirmişti. 2008’de de dönemin Başbakanı Manmohan Singh, tam da ABD ile nükleer görüşmeler yapmak üzereyken bu kez soğan fiyatlarındaki düşüş nedeniyle üreticilerin tepkisini çekti, zorunlu olarak genel seçimlere gitmek zorunda kaldı.

Soğan, zaman zaman ilişkileri sertleşen Hindistan ile Pakistan arasında barış sağlanmasına yardımcı da oldu. Hindistan 2005 yılında, soğan üretiminde ciddi bir kriz yaşayan Pakistan’ı, yolladığı binlerce ton soğan sayesinde krizden çıkardı. İki ülke ilişkilerini yumuşatan bir jest oldu bu ama Hindistan ile Pakistan’ın öyle kolayca çözemeyecekleri çok çok ciddi sorunları var. Sonra yine gerildiler zaten.

Mizah dergisine ad bile oldu

Kokusu keskin, yiyenin yanında durulmaz. Bu özelliklere sahip bir bitki olarak, ülke egemenlerini rahatsız etmek için çıkardıkları dergiye Soğan adını koymakla zekice bir iş yaptılar Tim Keck ve Chris Johnson. Öğrenci(ydi) bunlar. ABD’de 1988’de bir üniversite kampusunda doğdu Onion (Soğan) dergisi. ABD’li politikacıları çıldırtmıştır doğrusu. Sanal ortamda da var. Bir bakın isterseniz, ben uzun zamandır bakmıyorum.

Hükümet soğanla iyi geçinsin, tavsiyemdir. Fakirin sofrasındayken bir bakıyorsunuz firavunla mezarda beraber yatıyor. Tepesine vurulup bölünerek yeniyor, o kadar güçsüz yani, ama bir bakıyorsunuz Hindistan’da “siyaseti” bölecek kadar da “güçlü”.

Tuhaf bir bitki bu

“Şu kuru soğana muhtaç olan yiğit” var ya hani. Hep duyarız. Onu da hoş tutmak lazım. Yerel seçimler falan da yaklaşıyor. Kışın kömür dağıtmak tamam da soğanın mevsimi yok, her zaman nasıl dağıtacak yöneticilerimiz. Şu düşmanlık bitse iyi olur.