Estetiğin topukları
Dünyanın neresinde olursa olsun kadınlar için alışveriş yapmak, özellikle de çok sayıda ayakkabı sahibi olmak çoğu zaman tutku, bazen de 'hastalık' boyutunda. Ayakkabılar arasında da çizme ve topuklu olanı her zaman moda.
cumhuriyet.com.trTasarımcıların en gözde objesi ayakkabı. Çünkü kadınlar arasında çok rağbet görüyor. Ancak gülü sevenin dikenine katlanması durumu da yok değil. Topuklularda ayak parmakları ayakkabının içinde büzülüyor, diz kapağı öne doğru çıkıyor, omurilik S formu almak zorunda kalıyor, kaval kemiklerine basınç artıyor. Bu durumda kan dolaşımı zorlanıyor, parmaklarda ağrılar ve uyuşmalar oluşuyor. Uzun süreli kullanıldığında ayak baş parmak içe doğru dönebiliyor, tökezlenme durumunda ayak bileklerinin kırılma olasılığı yüksek. Araba ve bisiklet sürerken, dağ tırmanışında, merdivenleri çıkarken hamilelikte, dansta, karda, buzda, çimenlerde tehlike yüksek...
Olumsuzluklarına rağmen yine de kadınlar için vazgeçilmezler arasında. Yüksek ökçelerin güzel bacaklar için daha da “estetik” olduğu kesin. Ayakkabının özellikle gömleğin rengine uyum sağlaması işin püf noktası. Kısa boylular, topuklar sayesinde “normal” boya sahip olurken “terapi” işlevi de sağlıyor.
Kadınlar arasında ayakkabıyı abartanların sayısı da az değil. Öyle ki gardırobu dolup taşanlar, en az 70 çift ayakkabı sahibi olanlarda var. Bu durum “ayakkabı fetişizmi” olarak adlandırılıyor. Ayakkabı fetişizmi “ayakkabıya seksüel odaklanma” olarak tanımlanıyor. Bir yanıyla seksüel heyecan yaratan partnerin yerini alıyor, hatta ayakkabılarla mastürbasyon yapmaya kadar gidiyor. Derin psikoanaliz kuramcısı Sigmund Freud, ayakkabı ve ayak fetişizmini cinsel sapma olarak görüyor “seksüel öznenin yedeklenmesi” olarak açıklıyor, kadının kendisinde olmayan penise karşı ağır hasreti olarak yorumluyor. Bu durum bireysel ve davranış bozuklukları kategorisinde (ICD) F65.0 başlığında yer alıyor. İleri “vaka”larda, sado-mazoşizm grubuna giriyor. Kenan Evren’in ruh ikizi Filipinler eski devlet başkanı Ferdinand Marcos’un eşi Imelda, iktidardan uzaklaştırılırken geride 3 bin ayakkabısını bırakıyordu.
Dünden bugüne
Tarihsel olarak doğa koşullarında rahat etmek amacıyla giyilen ayakkabı son yüzyılda farklı işlevlere büründü. Yüksek ökçeler moderleşme sürecinde kadınların baş tacı oldu. Yoksulu varsılı yüksek topukların hayranı oldu. Yine de karşı sesler yok değildi. Birkaç on yıl öncesine kadar feministler arasında topuklu ayakkabıya karşı çıkılıyordu. Feminizmin tanrıçası Simone de Beauvoir için “kısa saç, mini etek, spor ayakkabı”, feminist kadınların olmazsa olmazıydı. Alice Schwarzer’in giyim tarzı idoldü.
Az gittik, uz gittik dere tepe düz gittik derken günümüz feministlerinin çoğunluğunda, yüksek topuklu ayakkabılar hayli revaçta. Topuk yüksekliğinde sınır yok. Öte yandan dünya çapında lezbiyenlerin sitesi SHOE’nin forumlarında “Sex and the City” dizisindeki muhteşem dörtlünün topuklu ayakkabılarına yapılan yorumlar, Karşıyaka- Pasaport arası kadar uzun. Üstelik gelecek yıldan itibaren her 4 Mart’ta tüm pencerelere topuklu ayakkabı asılması çağrısını yapıyor site aktivistleri. Amaç “güçlü ve normal” olduklarını göstermek...
Ancak farklı yönde tartışmalar da yok değil. İngiliz sendikacılar, sendika üyesi mağaza satış elemanlarının işverenlerce topuklu ayakkabı giymeye zorlanmalarına karşı, ülke çapında kampanyalar düzenliyor. Sloganları “Eşit iş, eşit ücret ve eşit ayakkabı.”
Manzara bu kadarla da sınırlı değil. Bazı erkekler kadın terörü sonucunda topuklu ayakkabıyla yaralandıklarını bildirerek, yüksek topukların silah taşıma ruhsatı kapsamında değerlendirilmesi için kampanyalar düzenliyor. İngiltere’de geçen yıl yapılan araştırmalara göre kadınların yüzde 80’i topuklu ayakkabıdan dolayı ıstırap çekiyor. Geçen yıl ayak sorunlarından dolayı doktorlara başvuran kadınların sayısı 200 bine ulaşmış. Bunlardan 10 bini hastanelerde uzun süreli tedavi görmek zorunda kalmış.
Yüksek topuklar, sadece kadınlar için özel olmaya devam ediyor. Geçen hafta Madrid’de yapılan 150 metre erkekler topuklu ayakkabı koşusu, gülümseten karelere ve 3 yarışmacının yaralanmasına yol açtı.
Bu arada unutmadan “Bodrum sandaletleri” efsanesini yaratan ve geçenlerde kaybettiğimiz Ali Güven ustayı analım. Elinde tek topuklu altın ayakkabıyla Sinderella’yı arayanlara da bir pazar şansı dileyeyim.