Eski ÖSYM Başkanı Ömer Demir: İstifa benim kararım. İptale konu sorular ekol farklılığından
Yanlış hesaplama sonucu binlerce öğrencinin mağdur olmasına neden olan ve skandalın ardından istifa eden ÖSYM Başkanı Ömer Demir konuştu. Demir;"ÖSYM'de üst üste yaşanan hatalarla ilgili konuşmam. İptale konu sorular ekol farklılığından, istifa benim kararım" dedi.
cumhuriyet.com.trİşte o röportajdan başlıklar;
"ÖSYM'deki hatalarla ilgili konuşmam"
“ÖSYM Türkiye’nin en güvenilir kurumlarından biriydi ama son dönemde üst üste hatalar yapılıyor” diye düşünenler var. Sizce sorun temel olarak nereden kaynaklanıyor?
O konularla ilgili açıklama yapmayacağım.
"Hata mutlaka olur"
- Basın açıklamasında yerleştirme hatasının personelin kasıt taşımayan dikkatsizlikleri sonucu ortaya çıktığını söylemiştiniz. Daha tecrübeli ekipler gelseydi durum değişir miydi?
Daha tecrübeli ekip meselesine girmek çok anlamlı değil, çünkü bir iş yaptığınızda muhakkak eksiklikler olur.
- Peki, istifa etmeniz kendi kararınız mıydı?
Tabii.
"İstifa tamamen benim kararım"
- Bunu sizden isteyen oldu mu?
Hayır, ben bunun doğru olacağını düşündüm. Bir yere katkı sağlamak bulunmakla da, ayrılmakla da olur.
- Sosyal medyada “Türkiye’de istifa mekanizması yoktu, nasıl oldu da bir bürokrat istifa etti?” diyerek sizi takdir edenler de oldu. Bunlara ne diyorsunuz?
Neden istifa ettiğimi açıkladım. Onun dışında bir şey söylemek yaptığım işin değerini azaltır. “İstifa etti ve üstüne de konuşuyor” denmesini istemiyorum.
- “Mağdur edilen öğrencilerin çoğunun imam hatip mezunu olması bu istifayı getirdi” diyenler var. Doğru mu?
Bunu şu anda sizden duyuyorum.
"Üniversiteye döneceğim"
- Bundan sonra ne yapacaksınız?
Buraya gelmeden önce Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin kurucu rektörüydüm. İstifa dilekçesini verdikten sonra ilk iş, üniversitede bana hangi odanın ayrıldığına bakmaya gittim. Üniversiteme dönüp entelektüel dünyamla baş başa kalacağım.
"Hoca sınıfta yanlış bir şey anlatınca denetimi yapılıyor mu?"
- Sınav sorularının açıklanmaması kararı da çok tartışma yaratmıştı. Eskiden açıklanıyordu, şimdi neden açıklanmıyor?
İnsanlar kurumların çok nitelikli sorular hazırlamalarını ve bu soruların eşdeğer olmasını istiyor. Peki şu anda ölçme biliminin, insanlar üzerinde hiç denenmemiş, kitlenin bilip bilmediği ölçülmemiş bir soruya çözüm ürettiği görülmüş mü? Soruları yayınlama meselesi iyi bir ölçme sisteminin en büyük düşmanıdır. Bir taraftan çok iyi sınav olmasını, öte taraftan da soruların yayınlanmasını istiyorlar. Bu bir paradokstur.
- Soruları açıklamazsanız yanlış soruların denetimi nasıl olacak?
Bir hoca sınıfta yanlış bir şey anlatınca bunun denetimi yapılıyor mu?
"İptale konu olan soruylar ekol farklılığından kaynaklanıyor"
- Ama burada insanların kaderini etkileyen bir durum var.
Bir öğretim üyesine, “Sen şu soruyu hazırla”, bir diğer öğretim üyesine de, “Sen de bu soruyu kontrol et” diyoruz. Bunlar zaten yapılıyor. Şu an iptale konu olan soruların büyük bir kısmı ekol farklılığından kaynaklanıyor. Birisi ders anlatırken, “ÖSYM sınavlarında bu soru sorulur ama aslında doğru değildir” demeye devam ediyor. Ekol farkı var. Sınavlara ilişkin konularda hatalı soru meselesi Türkiye’nin gündeminde önemli bir şey değildir.
- 2015 KPSS’de 12 hatalı sordu vardı.
O sene 1300 soru soruldu.
- Ama 12 soru birilerinin kaderini etkileyecek rakam değil midir?
1300 sorudan 12 soruyu çıkarın, geriye kalan rakam takdir edilecek kadardır.
"Sınav Türkiye’de adaletin ve hakkaniyetin sembolüdür"
- Sizin de istifa etmenize neden olan üniversite sınav sisteminin gerekliliği yıllardır tartışılıyor. Sınav olmadan üniversiteye öğrenci yerleştiren pek çok ülke var. Üniversite sınavı gerçekten vazgeçilmez mi?
Sınav Türkiye’de adaletin ve hakkaniyetin sembolüdür.
- Üniversitelerin kendi sınavlarını yapmaları düşünülemez mi?
Bunu hiç anlayamıyorum. “Üniversiteler kendi sınavlarını yapsın” deniyor. Peki, biz buraya nereden geldik? Ne kadar erken unutuyoruz; bütün üniversiteler kendi sınavlarını yapıyorlardı. Bunları merkez bir sınava çevirdik. Diyelim ki öğrencinin gitmek istediği bölüm birçok üniversitede var, bu durumda öğrenci bütün o üniversiteleri tek tek dolaşmak zorunda kalacak. Bunun işlem maliyetini, külfetini düşünen var mı? Peki, o okullar matematikten, sosyolojiden başka ne soracaklar? Her okulun kendine özgü matematiği, sosyolojisi mi var?
"Pozisyon az, talep eden çok"
- Peki ÖSYM Başkanı’nın dahi üniversite sınavını kazanmaları için çocuklarını dershaneye göndermek zorunda hissetmesi bir sorun olduğunu göstermiyor mu?
Çok hızlı gelişen genç nüfusumuz var. Pozisyonlarımız az ama talep eden çok, herkes sınıf atlamak istiyor. Ama ekonomimizin ve toplumsal gelişmişliğimizin düzeyi bunu karşılamaya yetmiyor. Yarın bir gün yaş-eğitim ilişkisi öyle bir dönüşür ki, bütün herkes aranır hale gelir; şimdi aynı eğitimi görüp istenmeyen kişiler yarın kapışılır. Bunu bir bütün olarak görmek gerekiyor.
Başka ülkelerde hoca sınıfa gelip soru kâğıtlarını dağıtıyor ve araştırma görevlisine, “Hemen dışarı çıkalım, içeride durursak adaylar onları gözetlediğimizi düşünür, ayıp olur” diyor. Böyle bir sınavı Türkiye’de yapabilir misiniz? Bu bir sistemdir, kültürdür. Öğretmenler, “Benim öğrencim diğerinin önüne geçsin” diye çırpınıyor. Senin öğrencinin öteki öğrenciden farkı nedir? Sınav sorusu hazırlamada, sınav yapmada, merkezi sınav oluşturmada bir kültürün içinden geliyoruz. Onları yok sayıp, “Bir sistem üreteceğiz” diyemeyiz.
"Beşir Atalay'ın isteğiyle bürokrasiye geçtim"
- Bürokrasiye geçiş hikâyenizi merak ediyorum.
2003 yılında üniversitede öğretim üyesiydim. Daha önce bizim rektörlüğümüzü yapan Beşir Atalay o zaman Devlet Bakanı’ydı. “İstatistik Kurumu’nda çalışır mısın?” diye bana sorunca, İstatistik Kurumu başkanı olarak göreve geldim. Ardından YÖK’e geçtim. İki buçuk yıldır da ÖSYM’deydim.
- Kariyerinizde ODTÜ’lü olmanızın ne kadar payı var?
Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde çok iyi hocalarımız vardı. Okulumuzun kütüphanesi de çok iyiydi.
- Son dönemde ODTÜ’ye dair tartışmalara nasıl bakıyorsunuz?
ODTÜ’nün içerisinde protest bir grup vardır ama bu eğitime yansıyan bir şey değildir. Benim öğrencilik zamanımda da vardı. Daima eylem yapan, sağ sola afiş asan bir grup oldu. Ama bu grup hiçbir zaman ana kitleyi temsil etmez. Eski zaman ile bugün arasında bir fark olduğunu sanmıyorum.