"Erdoğan’ın Hitler'e benzer özellikleri var"

Nazilerin 1933’te iktidara gelmesiyle çoğunluğu Yahudi çok sayıda entelektüel, sanatçı ve bilim adamı Türkiye’ye geldi. Ünlü heykeltıraş Rudolf Belling de onların arasındaydı. Türkiye’de doğan ve geçen hafta Ankara’ya gelen Belling’in kızı Elizabeth Belling, Başbakan Erdoğan’ın otoriter yönetim tarzının Hitler’e benzediğini ve kendisini korkuttuğunu söylüyor.

Duygu Güvenç / Selda Güneysu

İkinci Dünya Savaşı’nın 70. yıldönümünde Türkiye ilginç bir konuğu ağırladı. Hitler’den kaçarak Atatürk’ün davetiyle Türkiye’ye gelen heykeltraş Rudolf Belling’in kızı Elizabeth Belling, Ankara’daydı.

Türkiye’de doğan 20 yaşına kadar İstanbul’da yaşayan Belling, Erdoğan’ın Hitler’e benzer bir yapısı olduğunu belirterek, “Erdoğan’ın Hitler’e benzer bazı özellikleri var. Bunları daha da genişletecek mi bilmiyorum ama Türkiye maalesef otoriterleşiyor. Bugün izlediklerim benim iç dünyamda sorun yaşatıyor. Böyle devam ederse Erdoğan beni korkutuyor. Ama bir taraftan da ümidim var, yeni genç bir nesil yetişiyor; akıllı, yetenekli ve onlara güveniyorum. Beklememiz lazım” diye konuştu. Elizabeth Belling bugün kendi çocuklarının da Erdoğan’ın tutumunu sorguladığını belirtirken “Bu durum sürdürülemez”  dedi.

Nazi yönetimince “dejenere” olmakla suçlanarak hapse atılan Rudolf Belling, hapisten çıkar çıkmaz önce ABD’ye gitmiş ardından da 1937’de Türkiye’ye  gelmişti. 1976’ya kadar Türkiye’de kalan Belling, İstanbul Güzel Sanatlar Akademi’sinin yeniden yapılandırılmasından sorumlu olmuş ve heykeltıraşçılık bölümünü de kurmuştu. Belling’in pasaportuna o dönemdeki uygulamanın aksine “vatansız” damgası vurulmadı ve Türkiye’nin Almanya’ya savaş ilan  ettiği 1945 sonrasında da görevi değişmeyen sayılı yabancı akademisyenler Erdoğan’ın Hitler’e benzer özellikleri var oluşan 12 Eylül Adaleti belgesellerini hazırlamışlar.

Belling’in kızı Elizabeth Belling de Türkiye’de doğduğunu, büyüdüğünü ve her yıl Türkiye’yi ziyaret ettiğini belirterek o yılların Türkiyesi’ni anlattı: “O  dönemde Ermeni, Yahudi, Türk, Alman, İtalyan, Rum arkadaşlarım vardı. Türkiye çok uluslu bir ülkeydi. Birçok milletten insanlar vardı. Aramızda hiçbir problem yoktu, Yahudilerle ya da Müslümanlarla. Ben bu ülkenin bir parçası olduğumu hissederdim. Türkiye’de yaşamanın hayatım boyunca benim için bir ayrıcalık olduğunu düşündüm. İki ayrı kültürde büyüdüm bir insan hayattan başka ne ister ki? Babam savaşın mağduruydu ama ben asla bir  mağduriyet hissetmedim.”