Erdoğan gölgeli bir seçim

Erdoğan gölgeli bir seçim

Rıza Türmen

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Cumhurbaşkanı’nın anayasadaki tarafsızlık ilkesini ihlal ederek bir parti lehine seçim çalışması yürüttüğü ve 298 sayılı Seçim Kanunu’na aykırı davrandığı gerekçesiyle YSK’den gerekli önlemleri almasını isteyen HDP’nin ve CHP’nin başvurularını reddetti.

YSK’nin ret gerekçesi “bu konuda yetki ve görev veren bir düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle YSK’nin Cumhurbaşkanı’nın faaliyetlerini denetleme yetkisi bulunmaması” ve Cumhurbaşkanı’nın vatana ihanet dışında cezai sorumluluğunun bulunmaması.

HDP, YSK’nin ret kararlarına karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı. Anayasa Mahkemesi başvuruyu, YSK’den farklı bir açıdan inceleyecek. Cumhurbaşkanı’nın mitinglerinin seçme ve seçilme hakkını ihlal edip etmediğine bakacak. Anayasa Mahkemesi’nin kararını ne zaman vereceği önemli. Ancak seçimden önce verilen kararın bir etkisi olabilir.

Seçimlerin dürüst yapılması, seçimlerin dürüstlüğü üzerine gölge düşmemesi demokrasinin iyi işlemesinin önkoşulu. Seçimlerin dürüst geçmediği yolunda kamuoyunda bir genel kanının oluşması, seçim ile işbaşına gelecek iktidarın meşruiyetini de zedeler. Meşruiyeti kuşkulu olan bir iktidarın, halkın güvenine sahip olarak iş yapması güçleşir. AKP gibi demokrasiyi seçim sandığı ile sınırlı tutan ve meşruiyeti sadece sandıkta arayan bir partinin seçimlerin dürüstlüğü konusuna herkesten fazla özen göstermesi gerekir.

Halkın parasıyla ihlal

Oysa bu seçimlerde, sandığın üstüne Cumhurbaşkanı’nın gölgesi düştü. Cumhurbaşkanı anayasadaki tarafsızlık ilkesini hiç umursamadan mitingden, mitinge koşuyor, “biz” yani AKP ve “onlar” yani muhalefet partileri diye konuşmalar yapıyor, AKP’ye oy istiyor, muhalefeti eleştiriyor, seçim sonucunu etkilemek için her türlü olanağı kullanıyor. Halkın parası ile anayasayı tüm Türkiye’nin ve dünyanın gözü önünde açıkça ihlal ediyor. Oysa seçim döneminin hassasiyetini göz önünde tutarak tarafsızlığına gölge düşer kaygısıyla, cumhurbaşkanının normal zamanlarda yapabileceği açılışları ya da konuşmaları bile yapmaktan kaçınması gerekirdi.

Seçimlerin dürüstlüğünün en temel ilkelerinden biri eşitlik. Seçim hukukunda eşitliğin birkaç yönü var: Bir yönü, oy eşitliği. 18 yaşını dolduran her vatandaşın bir oyu olması. Bir başka yönü ise seçim kampanyası sırasında siyasal partilerin fırsat eşitliğine sahip olmaları.

Kampanyadaki fırsat eşitliği, kitlelere erişmek ve etkilemek için partilerin aynı olanaklara sahip olmaları anlamına geliyor. Bu amaçla, siyasal partilerin yazılı ve görsel medyada özellikle devletin basın yayın organlarında kendilerini duyurmak için eşit olanaklar verilmesi, miting yapmak, flama, poster asmak gibi olanakların eşit olması, yasanın sınırları içinde harcama yapılması ve kaynaklar konusunun da saydamlığının sağlanması gerekiyor. Seçim kampanyasındaki fırsat eşitliği seçimlerin serbestliği ilkesi yani seçmenin serbestçe tutumunu belirlemesi hakkıyla da yakından bağlantılı. Ancak kampanyada fırsat eşitliği sağlanırsa, seçmenin oyunu özgürce kullandığı, manipüle edilmediği söylenebilir. Bu ilkelerin yaşama geçirilmesi her şeyden önce devletin, devlet organlarının seçim kampanyası sırasında tam bir tarafsızlıkla hareket etmesi, bütün siyasal partilere eşit mesafede olmasına bağlı.

Anayasaya aykırı

İşte bütün bu ilkeler Cumhurbaşkanı’nın kendi Cumhurbaşkanlığı’nın hukuksal dayanağını oluşturan anayasayı açık bir biçimde ihlal ederek, bir partiyi destekleyen bir seçim kampanyası yürütmesiyle çiğnendi. Bu durumu önlemek önce YSK’nin görevi. Anayasanın 79. maddesi “seçimin düzen içinde yönetimi” ve “dürüstlüğü”nü sağlama görevini YSK’ye vermiş. Hukuk devletinde objektif hukuk normları herkes için bağlayıcı nitelik taşır. Cumhurbaşkanı dahil, herkesin bu normlara uyma zorunluluğu vardır. Anayasanın 79. maddesi Cumhurbaşkanı için bir istisna öngörmemiştir. O nedenle, YSK’nin Cumhurbaşkanı’nı denetleme yetkisi yok gerekçesiyle başvuruları reddetmesi hukuk devletinin ilkelerine ve anayasanın 79. maddesine aykırı.

YSK ne yapabilirdi? 6112 sayılı yasaya göre “seçimlerle ilgili olarak seçim dönemlerinde yapılan yayınlara ilişkin usul ve esaslar YSK tarafından düzenlenir”. Üst Kurul seçim dönemlerinde yayımlanan “YSK kararları doğrultusunda izler, denetler ve değerlendirir.”

Öte yandan 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Yasası’nın 52. maddesine göre, “Radyo ve televizyonlarda yapılacak propaganda yayımlarının tam bir tarafsızlık ve eşitlik içinde yapılması YSK ile TRT tarafından sağlanır.”

Bu hükümlere dayanarak YSK’nin, Cumhurbaşkanı’nın mitinglerinin, konuşmalarının eşitlik ilkesini bozduğu, seçimlerin dürüstlüğüne gölge düşürdüğü gerekçesiyle, televizyon yayınlarında yer verilmemesi yolunda RTÜK’e talimat verebilirdi. O zaman anayasa ile kendisine verilmiş olan görevi yerine getirmiş olurdu.

Seçimlerin dürüstlüğünü sağlamak bakımından eşitlik ilkesinin önemi uluslararası belgelerde de yer alır. Örneğin, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin 1897 (2012) sayılı kararında, seçim kampanyası sırasında siyasal partilere eşit fırsat sağlanmasının önemine dikkat çekilmekte, tüm siyasal partilerin medya hizmetlerinden eşit bir biçimde yararlanmalarının gerektiği belirtilmekte. Venedik Komisyonu’nun 19 Ekim 2002 tarihli raporunda, siyasal partilere fırsat eşitliğinin sağlanmasıyla ifade özgürlüğü arasında bağlantı kurulmakta ve bu ilkeler ile ilgili ihlalleri seçimlerden önce düzeltecek itiraz mercilerinin bulunmasının öneminin altı çizilmekte.

Sorumluluk AYM’de

Cumhurbaşkanı’nın anayasal tarafsızlığını ihlal ederek yürüttüğü seçim kampanyası, Türkiye’de 1946’dan bu yana ilk kez seçimlerin dürüst olmaması riskini doğurdu. YSK, bu durumu önleyecek önlemleri alamadı. Şimdi seçimlerin dürüstlüğünü sağlama sorumluluğu Anayasa Mahkemesi’nde. AYM, seçimlerden önce vereceği bir kararla Cumhurbaşkanı’nın yarattığı kuşkuyu ortadan kaldırabilir. Bu aynı zamanda, Anayasa Mahkemesi’nin bağımsızlığının bir göstergesi olur. Ve Türkiye’de hukuk devletinin bazı kırıntılarının hâlâ mevcut olduğunu gösterir.