Erdoğan ekonomik gelişmeleri değerlendiriyor
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Başbakan Erdoğan, mali disiplin konusundaki kararlı ve titiz uygulamaların geçmişte olduğu gibi gelecek dönemde de devam edeceğini belirterek, Türkiye'nin artık eskisi gibi krizlere ve dalgalanmalara karşı zayıf olmadığını bildirdi. Erdoğan, gazetecilerin Deniz Feneri ile ilgili sorularını ise yanıtsız bıraktı.
cumhuriyet.com.trBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlediği basın toplantısında son ekonomik gelişmeleri değerlendiriyor.
Dünyada finans piyasalarının ciddi bir krizden geçtiğini belirten Erdoğan, 2007 Ağustos ayında, ABD'de aralıklı olarak konut piyasasında ortaya çıkan sorunların olumsuz etkisinin, ilk aşamada özellikle finansal kuruluşlarını ciddi manada sarstığını, onun üzerine bu yansımaların görülmeye başlandığını kaydetti. Bu süreçte güçlü olduğu düşünülen birçok küresel ölçekli finansal kuruluşun iflas ettiğinin ya da el değiştirdiğinin görüldüğünü anlatan Erdoğan, ''Yüzyılda bir görülebilecek bir kriz olarak tanımlanan bu süreç sadece finansal piyasalarla sınırlı kalmamış, reel ekonomiyi de derinden etkilemiştir'' dedi.
Bankaların yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle kredi imkanlarını kısmasının, yatırım ve tüketim faaliyetlerini olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, halen de bu etkileme sürecinin devam ettiğini dile getirdi. Bütün ülkelerde büyüme oranlarında gözle görülür bir yavaşlamanın yaşandığını ifade eden Erdoğan, aralarında dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin de bulunduğu birçok ülkenin, büyüme bir tarafa, ekonomik daralma tehlikesiyle karşıyı karşıya bulunduğunu bildirdi.
Reel ekonomi açısından durumu daha hassas hale getiren bir diğer hususun da özellikle gıda ve enerji hammadde fiyatlarında kaydedilen rekor seviyelerdeki artışlar olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, bu artışların tüm dünyada enflasyonu da ciddi bir şekilde tetkiklediğini belirtti. Gelişmiş ülkelerin ciddi bir sıkıntı içine girdiği bu dönemde olumsuz şartlardan gelişmekte olan ülkelerin de etkilendiğini anımsatan Erdoğan, bu etkilenme sürecinin de devam ettiğini söyledi.
Yavaşlayan yurtdışı talebinin tüm gelişmekte olan ülkelerde ihracat performansını tehdit etmeye başladığını, azalan sermaye girişlerinin bu ülkelerde ekonomik canlılığın devamını riske soktuğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, bazı gelişmekte olan ülkelerde ise hızlı sermaye çıkışlarının görüldüğünü, bunun neticesinde ulusal para birimlerinin hızla değer kaybettiğini, varlık fiyatlarında ani düşüşlerin görülmeye başlandığını anlattı.
Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Elbette, Türkiye'nin tüm dünyayı bu derece sarsan bir dalgalanmanın tamamıyla dışında kalması beklenemez. Ülkemiz son yıllarda küresel sistemle hem ticari hem de finansal açıdan önemli ölçüde bütünleşmiştir. Bu noktada önemli bir hususu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bugünün dünyasında, bugünün ekonomik ortamında dünya ile bütünleşmeden kalkınmak, refah düzeyini artırmak mümkün değildir.
Türkiye özellikle 1980'lerden itibaren küresel ekonomiyle bütünleşme mücadelesinin içindedir. Ancak 2000'li yılların başında dahi bu bütünleşmenin tam anlamıyla gerçekleşmediğini, Türkiye'nin bu bütünleşmenin gereklerini tam anlamıyla yerine getiremediğini gördük. Nitekim 1980'lerden itibaren ülkemizde her iki üç yılda bir görülen ekonomik krizlerin nedeni açıkça budur. 2002 yılı sonunda iktidara geldiğimiz andan itibaren bir yandan Türkiye ekonomisini küresel bir oyuncu haline getirmenin mücadelesini verirken, bir yandan da bunun gerektirdiği reformları kararlı bir şekilde gerçekleştirdik.''
'Türkiye artık eskisi gibi zayıf değil'
Başbakan Erdoğan, aynı ölçekte olmasa da son altı yılda yaşanılan küresel ve ulusal krizlerin yapılan bu reformlar sayesinde asgari etkiyle atlatıldığını belirterek, şunları söyledi:
''Türkiye artık eskisi gibi krizlere ve dalgalanmalara karşı zayıf değildir. Makro ekonomik temellerini güçlendiren, hızlı bir değişimi ve dönüşümü yaşayan bir ülkedir. Son yıllarda uygulanan mali disiplin ve ihtiyatlı para politikaları mali sektörün önemli ölçüde güçlenmesi, gerçekleştirilen yapısal reformlar, artan uluslararası rezerv düzeyi, kamu borç yapısında ve seviyesinde sağlanan iyileşmeler ve dalgalı kur politikası Türkiye'nin şoklara karşı direncini ciddi manada artırmıştır. Ekonomimizin dayanıklılığı, Irak savaşı, 2006 yılı mayıs-haziran döneminde görülen küresel mali çalkantılar ve son dönemde Gürcistan'da yaşanan gelişmeler gibi dışsal şoklar karşısında esnekliğini ve dayanıklılığını ispat etmiştir. Bugün küresel ölçekte çok daha büyük bir dalgalanma sürecinden geçiyoruz. Ancak, şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın, Türkiye bu krizi, bu dalgalanmayı da asgari etkiyle aşacak, belirlemiş olduğu hedeflere doğru 6 yıldır gösterdiği kararlılıkla ilerlemeye devam edecektir. Bu süreç Türkiye için inanıyorum ki fırsata dönüştürülebilecek bir süreç de olabilecektir.''
Erdoğan, bu süreçte tabloyu net olarak ortaya koymak gerektiğini ifade ederek, bulunulan türbülans ortamında bir süredir büyüme performansının son yıllardaki yüksek temponun biraz altında kalacağını vurguladı.
Mâli disiplin
Bu yılın ilk altı ayında elde edilen yüzde 4.2 oranındaki milli gelir artışının, büyüme hızındaki kısmı yavaşlamanın, Türkiye ile benzer büyüklükteki ülkelerle kıyaslandığında sınırlı kaldığını göstertiğini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Son günlerde yaşanan gelişmeler, özellikle ABD ve önemli ticari ortaklarımız olan AB ülkelerinde bir daralma habercisi olarak algılanabilir. Düşme trendine giren dünya büyümesinin bizim ihraç ettiğimiz ürün ve hizmetlere olan dış taleplere azalma gibi olumsuz yansımaları bulabilecektir. Ancak ihracatçılarımız geçtiğimiz dönemde yeni pazarlara açılma ve sektörel farklılaşma konusunda önemli atılımlar yapmışlardır. Bu kapsamda Orta Doğu, Afrika ve diğer bölgelerin ihracatımız içindeki payı artmıştır. Dolayısıyla küresel büyümedeki yavaşlamanın, ihracat performansımız üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasını bekliyoruz. Ekonomik programlarımızda temel araç olan mali disiplin aynı zamanda dışsal şoklara karşı en önemli direnç kaynaklarımızdan birisidir. Bu nedenle şunu bir kez daha çok açık bir şeklide ifade etmek istiyorum ki mali disiplin konusundaki kararlı ve titiz uygulamalarımız geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de devam edecektir. Bu bağlamda uluslararası piyasalarda yaşanan olumsuzluklara rağmen mali disiplin konusunda bu yıl göstermiş olduğumuz yüksek performans dikkate değerdir. 2008 yılının ilk 8 aylık döneminde 40.9 milyar YTL'lik bir faiz dışı fazla performansı yakalanmış ve bütçemiz 4.6 milyar YTL düzeyinde fazla vermiştir.''
Gazetecilerin soruları
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin 'Merkez Bankası Başkanı Trabzon'daki konuşmasında faizleri indirebileceğine işaret etti ama 18 Eylüldeki toplantıda global risklere işaret ederek, sabit bıraktı. Kişisel olarak soruyorum sabit kalınca kızdınız mı? Hedeflediğiniz düzey nedir? Yıl sonu büyüme tahmininiz nedir?'' sorularını yanıtlarken, ''Sen beni mi sınıyorsun? Bu konu ile ilgili kararı verecek olan yer Merkez Bankası'dır. Dolayısıyla benim ruh dünyamda olan şey farklı... Ama onu ben açıklayamam'' dedi. Şu anda piyasaların oluşturduğu bir faiz oranı bulunduğunu ifade eden Erdoğan, ''Merkez Bankası'nın açıkladığı faiz oranları vardır. Dolayısıyla bunlara göre bizim elimizde olan sadece en önemli enstrümanımız Hazinedir ve Hazine çıkar piyasayı ortaya koyar. Alımını en uygun şartlarda yapar. Bizler de burada en uygun şartları yakalamaya çalışıyoruz. Ama düşüncemiz nedir? Tabii bu parayı en ucuza satın alabilmektir. Ne kadar ucuza satın alabilirsek, bizim de bu noktada Hazinemizin güç kabiliyeti o denli artar'' diye konuştu.
''Doğrusunu söylemek...''
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, Rusya ile bir süre önce yaşanan gümrük krizine değindikten sonra, ''Ekonomide bu kadar kritik olduğu bir ortamda, son birkaç haftadır yaşanan iç gerilimde vatandaş açısından moralinin bozulmasında hiç payınız olmadığını söyleyebilir misiniz?" sorusu üzerine, ''Sorunun yaptığı konuşma gündeminin dışında olduğunu'' söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu: ''Ama ben sadece bir şey söyledim. O da şudur: Yalan yanlış ile bize yaklaşanlara doğrusunu söylemek benim ve arkadaşlarımın görevidir. Ve bu yalan yanlışı bize yakıştıranlar hangi tonda bize yaklaşıyorlarsa, aynı tonda cevaplarını alırlar. Olay budur... Gümrük olayına gelince, Rusya ile yaptığımız görüşmeler bana göre büyük ölçüde neticeyi aldık. Burada ufak tefek bazı şeyler olabilir ama bunları da arkadaşlarımız ilgili kurum ve kuruluşlarda görüşmek müzakere etmek suretiyle aldılar. Ve zaman içinde, inanıyorum ki karşılıklı mutabakat ile birçok sorunlar çözülebilir. Çünkü Rusya ile sürdürülen sürecin durdurulması veya engellenmesi ihracatçı kesimimin büyük kısmını ciddi anlamda olumsuz etkileyecektir. Bizim şu anda dış ticaret ortağımız durumuna geldi. Burada bir aksamanın, olumsuzluğunun bizi etkilemesinin boyutu da çok çok büyük olacaktır. Buna fırsat vermek istemiyoruz. Alınan neticenin isabetli olduğunu ama ileride bunun çok daha olumlu bir şekilde gelişeceğine inanıyorum.''