"Emek maliyet unsuru olarak görülüyor"

DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, 500 büyük firma verilerinin, krizden çıkış için emeğin maliyet unsuru olarak görülmemesi gerektiğini ortaya koyduğunu vurgulayarak, hükümete vakit geçirmeden krize karşı sosyal eksenli yeni düzenlemeler yapması çağrısında bulundu.

cumhuriyet.com.tr

DİSK Başkanı Süleyman Çelebi yaptığı yazılı açıklamada, 2008-2009 krizinde bedelinin başta işçi sınıfı olmak üzere tüm çalışanlara ve yoksullara ödettirilmek istendiğini kaydetti. AKP hükümetinin krize karşı aldığı tedbirlerin şirketlerin çıkarlarını gözettiğine dikkat çeken Çelebi, işçi sınıfının ödediği bedelin çok önemli bir başka göstergesinin ücretlerin toplam maliyetler içindeki payının asgari sınırlara inmesi olduğunu vurguladı. Bu nedenle çalışanların, işçi sınıfının ve yoksulların 2001 krizinde olduğu gibi bir kez daha krizin ağır bedelini üstlenmesinin çok ağır sosyal sonuçlara yol açacağına dikkat çeken Çelebi, 500 büyük firmada, ücretlerin toplam maliyetler içindeki payının 2008'de yüzde 11'e indiğini vurgulayarak, "Bu pay 1999'da yüzde 20 iken, 2007'de yüzde 13'e gerilemişti. Ücretleri düşüren, çalışma saatlerini artıran ve işgüvencesini ortadan kaldıran politikalara devam edildiği takdirde bu pay boğaz tokluğu sınırına inecektir. 500 büyük firma verileri, krizden çıkış için emeğin maliyet unsuru olarak görülmemesi gerektiğini, sosyal eksenli yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini ortaya koydu. Krize karşı sosyal program vakit geçirilmeden hayata geçirilmelidir" dedi.

2001 Krizinin ağır bedelini çalışanların ödediğini anımsatan Çelebi, ekonominin düzelip, büyümeye geçtiğinde nimetlerden yararlanamayanların da çalışanlar olduğunu vurguladı. Yeni krizlerin daha sık ve daha şiddetli biçimde ortaya çıktığına değinen Çelebi, bu noktada mevcut krizin uluslararası krizin yansıması olduğunu ileri sürecek olanlara, Çin'in büyümeye devam ettiğini, Endonezya, Hindistan ve Latin Amerika ülkelerinin birçoğunun 2008'de ekonomik olarak büyümüş olduklarını hatırlattı.
 

"Ücretlerin ve istihdamın azalmasına karşın şirketlerin kâr hacmi düştü"

500 büyük firmanın, satışlarının ve sabit sermaye stokunun artmasına, ücretlerin ve istihdamın azalmasına rağmen kâr hacminin düştüğüne dikkat çeken Çelebi, kar hacmindeki ve katma değerdeki gerileme hiç kuşkusuz krizin varlığının en temel göstergesi olduğunu vurguladı. 500 büyük firmada brüt karın reel olarak yüzde 22, katma değerin yüzde 10 oranında azaldığına değinen Çelebi, reel ücretler de yüzde 1.5 oranında gerileme olduğunu kaydetti. 500 büyük firmada üretim ve satışların 2008 yılında artmaya devam ettiğini ifade eden Çelebi, buna karşılık istihdamın yüzde 1.6 oranında azaldığını bildirdi. Üretim ve satışlar artarken istihdamın daralmasının, işçilerin daha yoğun ve daha uzun çalışmak zorunda kalmış olduklarını ortaya koyduğunu aktaran Çelebi, şöyle devam etti:

"Haftalık 45 saati aşan çalışmalar sonucu alınan ek ücretler, aylık ücretleri belli bir seviyede tutmaktadır. Bu nedenle 500 büyük firmada reel ücretlerdeki gerileme yüzde 1.5 oldu. 500 firmada eğer bir saatlik çalışmanın ücreti hesaplanabilseydi, ücretlerin çok daha yüksek oranda gerilemiş olduğu ortaya çıkacaktı. Uzun süreli çalışma ek istihdam artışını da engellemektedir. Bütün bu olgular, yasal çalışma saatlerinde ciddi bir indirim yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Çalışma saatlerinde yapılacak 1 saatlik indirimle sanayide 126 bin yeni istihdam yaratılacaktır."
 

"İşçi verimliliği yüzde 78 arttı, reel ücret artışı yüzde 5'le sınırlı kaldı"

500 firmanın bugününü doğru değerlendirmek için 2001-2007 döneminde 500 büyük firmanın ve özellikle özel büyük firmaların karlarını artırıp, çok büyümüş olduklarını unutmamak gerektiğini ifade eden Çelebi, "Bu dönemde, büyük özel firmalarda karları yüzde 103, toplam varlıkların yüzde 56 katma değerin yüzde 129 oranında artmış olduğunu ve toplam kaynaklar içindeki borç oranının yüzde 70'lerden yüzde 50'lere gerilediğini, faizlerin katma değer içindeki payının yüzde 20'lerden yüzde 5'e indiğini hatırda tutmak gerekir. Bunlara karşılık aynı dönemde, işçi verimliliğinin yüzde 78 oranında arttığını reel ücret artışının yüzde 5'le sınırlı kaldığını, işçi başına düşen sabit sermayenin yüzde 28 oranında azalmış olduğunu, yani işçinin daha yoğun çalıştığını ve sağlık ve eğitimin parasız olmaktan çıktığını da hatırda tutmak gerekir" dedi.