'Elimde sihirli değnek yok'

Türkiye İşçi Partisi'nde 1965 yılında başlayan bir dostluk. Ardından Türkiye'nin karanlığa bürünen yılları... Derken, Burkay için de vakit tamamdır.

cumhuriyet.com.tr

Bir yurtsuzluğu hangi sözcük anlatır ki… O dost masasındakilerin tek tek ellerini sıkıp kucaklaşırken, oracıkta yanıtını buluverdi; “Sen misin Remzi!? Sesinden tanıdım seni...” Yıllar sonra kadim dostuna, kitaplarının yayıncısı Remzi İnanç’a kavuşurken Burkay. İki dost bir o yanı bir bu yanı sarıla sarıla hasret gidermeye çalışıyordu. Onlar henüz ayrılmamışken yanlarında koşuşturan o kız çocukları Burkay’ın deyimiyle çoktan “yuvadan uçmuşlardı.”

Yurduna dönen Burkay için dostları akşam yemeğinde bir araya geliyorlar. Yemeğin yenileceği otelin bulunduğu sokağa girdiğinizde çevik kuvvet otobüsleri, Kaldırımlarda volta atan “siviller” ve üniformalı polisler... Yemeğe katılacakların isimleri önceden belirlenmiş durumda.

Geniş bir kokteyl salonunda masalarda dostları, sevenleri, yol arkadaşları onu bekliyor. Herkeste yüzler dolusu gülümseme.

“31 yıllık hasretin ardından özgürlük ve barışın sembolü hoşgeldin!” anonsuyla salona giriyor Burkay. Kendisine ayrılan ve kır çiçeklerinden bir buketin bırakıldığı masada yerini alıyor. Biz de masadaki tek gazeteciyiz.

‘Başka bir şehir sandım’

İstanbul’dan Ankara’ya gelirken özellikle karayolunu istemiş; “yolları, etrafı göreyim” diye. Hadi İstanbul’un belli başlı tarihi yerleri var, değişimiyle o pek şaşırtmamış. Ama Ankara öyle değil. “Yol boyları değişmiş. Hem de çok değişmiş.” Hatta “başka bir şehre” gelmiş gibi hissetmiş kendisini.

Çok yorulduğu, daha da yorulacağı söylenince, Burkay “yorgunluklar, çekilenler her şeye değer” diyor, ülkedeki özgürlük için. Artık bazı şeylerin değiştiğini şaşkınlıkla anlatıyor. Öyle ki geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin önde gelen yayınevlerinden birisi Burkay’dan hayat hikayesi ile eserlerini yeniden basma isteğini iletmiş. Şaşkınlığını tek tümceye sığdırıyor; “Hayret ettim, bizden pek istemezlerdi.”

‘Edebiyat dergilerinden izledim’

Edebiyatın her dalında ürün veren Kemal Burkay’a Türkiye’deki edebiyatı, edebiyatçıları izleyip izlemediğini sorduğumuzda, “Genç edebiyatçıları çok izleyemedim. Ama Türkiye’den bazı edebiyat dergileri düzenli geldi” diyor. Burkay’a bakarsanız, politikayı hiç sevememiş, “Yarım asırlık siyasi mücadele ne” derseniz, Burkay yanıtını veriyor: “Ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılar, sorunlar çekti bizi siyasetin içine.” Yurdunun acısına sırt çeviremeyen edebiyatçılar “Yaşar Kemal, Tahsin Yücel, Samim Kocagöz siyaseti sevdikleri için mi TİP’te politika yaptılar” diyor.

Ankara’da dostlarıyla hasret giderdikten sonra önce Diyarbakır’a gidecek Burkay. Oradan da memleketi Tunceli’ye. “Özlemiş miydi memleketini?” Her zamanki gibi kısa ama ağız dolusu bir hasretle yanıt veriyor: “Özlemez miyim”

Stocholm’den gelmezden önce kendisinden gazeteciler çokça röportaj isteğinde bulunmuş. Banu Güven’e söz vermiş. O da geçtiğimiz günlerde ileri demokrasinin işlediği Türkiye’de çalıştığı kurumdan ayrılmak zorunda kalanlara eklendi. Gazetecilerin yoğun ilgisi ve röportaj taleplerini konuşurken, bir dostu kendisi yerine bu taleplerle bir sekreterin ilgilenmesi önerisini dile getirince Burkay, “Biliyorsun ben öyle bir insan değilim” diyor.

İlgi sembolik

Zaten Kemal Burkay da “kanal kanal dolaşmak taraftarı” değil. İstediği mesajları Türkiye’ye geldikten sonra verdiğini söylüyor. Kendisine gösterilen ilgi şaşkınlığı sürüyor. Nedenini de gülerek, şöyle aktarıyor: “Ben ünlü bir futbolcu değilim ki. İbrahim Tatlises değilim ki” Şaşkınlıklarını anlatıyor ama ilgiyi “abartılı” bulduğunu da sözlerine ekliyor. İlginin asıl nedenini ise şu sözlerle değerlendiriyor:

“Yıllardır izlediğim politik çizgi bunda etkili. Çözüme duyulan ihtiyaç da bunda belirleyici. Çözümün eşiğine geldik diye düşünüyorum. Gösterilen ilgi sembolik.”

Nazım Hikmet’i hatırlatıp, “o yurduna bile dönemedi” diyerek, bir yerde kendini şanslı sayıyor. “Adam mı öldürdünüz ki hep gittiniz oralara” denilince, Burkay, “Cinayet işlemek şart değil gitmek için” karşılığını veriyor.

Dili varmıyor demeye

Daha önce Türkiye’ye dönüp dönmeyeceği sorulduğunda “koşullar uygun olursa” dönebileceğini söylediğini aktaran Burkay, umudu ateşleyen, insanları heyecanlandıran iyi niyetli açıklamalar yapsa da aslında Türkiye’de çoğu şeyin değişmediğinin farkında. Öyle ki, “Türkiye’de daha çok şey var” diyor, ama o “şey”in ne olduğunu, kendine özgü iyimserliği nedeniyle anlatmaya dili varmıyor.

“Ezberlerimizi bozmamız gerek” diyen Burkay, şiddetin sonlanması için hoşgörüyü önemsediğini  söylüyor. Eski AKP Diyarbakır Milletvekili Abdullah Kurt 43 yaşında olduğunu söyleyince Burkay, eskilere gidip “Benim yurtdışına çıktığım yaştasın” diyor.

‘Erzurum’dan soğuk değil’

İsveç’te iklimin bazen insanları karamsarlığa ittiğini söylerken, kendisinin oranın iklimine uyum sağlayabildiğini anlatıyor. Ama Türkiye ikliminden kopmadan; “Orası Erzurum’dan daha soğuk değil. Ama Diyarbakır’dan da sıcak değil.”

‘Kürtçe ders komik olur’

Sohbet anadilde öğretime ve eğitime geliyor. İsveç’te herkese anadilde eğitim verildiğinden söz ederken, “Kürtler bu yurdun halkı. Onlara seçmeli Kürtçe ders komik olur. Ama İsveç’te sorun olmaz. İlkokuldan üniversiteye kadar anadilde eğitim olmalı” görüşünü dile getiriyor.

Burkay’ın hemen yanı başında İsmail Beşikçi oturuyor. BASK, IRA, K. İrlanda örneklerinin incelendiğini anımsatarak, “Kürt sorunun çözümü için ne yapılmalı deniyor. Sorunun kendisinin, özünün konuşulması gerekir”diyor.

Kendisine parti kurup kurmayacağı sorularını biraz sitemle yanıtlıyor Kemal Burkay, “31 yıl önce parti kurmuştuk. Beni ve benim dışımdaki insanları yurtdışına ittiler. Bir kısmını yargısız infaz ettiler. Bir kısmını cezaevlerine ittiler” deyip, ekliyor:

“Ben bir projeyle gelmedim”


Türkiye’ye dönüşü her ne kadar hükümete mal edilmeye çalışılsa da, hükümet üyeleri ne kadar ilgi gösterseler de Burkay, dönüşünün mimarlarını “cezaevlerinde direnenler, namuslu aydınlar, siyaset adamları, sanatçılar ve basın” olarak açıklıyor.

Kemal Burkay ne yapılabileceğine ilişkin “Elimden geleni yapmaya hazırım” diyor ve önemli bir tümcenin altını çiziyor:

“Elimde sihirli değnek yok!”

“Hayalci” olmadığının altını çizen Kemal Burkay, gerçekliğini şöyle aktırıyor:

“Fikirlerim var.74 yaşına geldim. Katkı sunmaya çalışılırım. Katkımı da zaman gösterecek.”