'Ekonomik kıyamet' kapıda

Kriz, başlangıcından bu yana 4.6 trilyon dolar yuttu. Ekonomistler krizin artık ‘finansal’ değil ‘ekonomik’ olduğunu dile getirmeye başladı. Kötü gidişten en az etkilenen ülke likidite fazlası olan Çin. Önümüzdeki yıl için siyasi ve toplumsal krizin başlayacağı kıyamet senaryoları gündemde.

cumhuriyet.com.tr

Dünyanın büyük ekonomileri, etkileri şimdiden derinleşmeye başlayan küresel krizle çalkalanırken en azından gelecek yılları nasıl kurtaracaklarını planlamaya başladılar. Krizden hasarsız veya “teğet geçerek” çıkmanın imkânsızlığını bilen ekonomi kurmayları en az zararla çıkmanın hesaplarına girmiş durumdalar. Avrupa Birliği 200 milyar Euro’luk bir teşvik paketi sunmaya hazırlanırken, ABD Merkez Bankası (FED) gösterge faiz oranını yüzde 1’den yüzde 0.25’e indirerek tarihi bir karara imza attı. Avrupa teşvik paketiyle ekonomiye bir canlılık getirerek yatırım ve istihdamı artırmak isterken ABD piyasaya likidite pompalayarak ve faiz indirimleriyle aynı etkiyi yaratmaya çalışıyor. Ayrıca ABD’de yeni vergi indirimlerinin de sırada olduğu konuşulmaya başladı. Bütün dünyada olduğu gibi ABD ve AB ekonomileri de derin bir resesyon tehlikesi ile karşı karşıya. ABD’de geçen yılın aralık ayından bu yana yaklaşık 2 milyon kişi işsiz kaldı. Euro bölgesi tarihinde istihdam ilk kez geriledi. İngiltere’de ise çok daha karamsar bir durum göze çarpıyor. Enflasyon hedefi yüzde 2 olmasına rağmen yüzde 4,1 seviyesine çıkmış, sterlin dibe vurmuş, istihdamda gerileme başlamışken Merkez Bankası Başkanı vergi indirimleri, emtia fiyatlarındaki düşüş ve zayıf ekonominin ileride büyük sorunlara yol açacağı uyarısını yapmıştır. Belçika’da 2008’de iflas eden şirket sayısının 8 bini aştığı ve bunun bir rekor olduğu açıklandı. Çoğunluğunu küçük ve orta dereceli işletmelerin oluşturduğu batan şirketlerin 2009’da da devam edeceği aşikârdır. Almanya’da da işsizlik ve iç borçlanmanın 2009 yılında dramatik bir şekilde artacağı bizzat bütçe komisyonu başkanı tarafından açıklanmıştır. Petrol fiyatlarının düşmesiyle zora giren Rusya ve diğer petrol ithalatçısı ülkeler de bu krizin etkilerini derinden hissediyorlar. Şimdilik likidite fazlası sebebiyle sorunu nispeten daha az olan Çin’i ise azalan talep sebebiyle bir durgunluk bekliyor. Buraya kadar olanlar işin sadece ekonomik boyutu. Ancak bu krizi ısrarla “finansal kriz” olarak tanımlayıp buzdağını saklamaya çalışanlar artık “ekonomik kriz” demeye başladıysa da krizin yol açacağı sosyal ve siyasal krizlerden bahsetmemek olsa olsa korkaklıktır.

 

Sosyal ve siyasal kriz

IMF başkanı Dominique Strauss-Kahn, ekonomik krizin merkezi olan ülkelerde, yaygın iç isyanların yaşanabileceği uyarısı yaptı. Kahn'a göre, "Eğer gelişmiş ülkeler, krizden kurtulmak için uyguladıkları yöntemlerde geniş halk kitlelerinin ortak çıkarlarını değil de, elitlerin çıkarlarını öne alırlarsa" bu durum kaçınılmaz olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) şimdiden sosyal iç çatışmalara karşı önleyici tedbirler aldığını söylersek krizin ne yöne evirileceği de açıklık kazanmış olur. ABD hükümeti Irak ve Afganistan’dan dönen binlerce askeri iç güvenlikte görevlendiriyor. Federal Acil Yönetim Ajansı’nın görev alanına iç güvenliğin de eklenmesi, ABD’yi gelecek süreçte ne gibi tehlikeler beklediğini gösteriyor. Amerika tarihinde ilk kez silahlı kuvvetler, iç güvenlik için görevlendiriliyor. Uygulama 1 Ekim'den itibaren başladı. Ülke içinde göreve başlayacak ilk askeri birim, ABD Kuzey Komutanlığı'na (NorthCom) bağlı. Bu birliğin iç savaş, toplumsal kaosa ve nükleer saldırıya karşı tedbir amacıyla görevlendirildiğini düşünürsek beklenen tehlikenin ne olduğunu anlayabiliriz. Sıradan insanları ve kitleleri kontrol altında tutarak olası isyan ve çatışmalara karşı sorumluluklarını yerine getirecek. ABD’de gerçekten böylesine ciddi bir isyan ve kalkışma hareketi yaşanabilir mi? Böyle bir gelişme aklı başında hiç kimsenin isteyeceği bir durum değil, ancak krize müdahale şekli, kriz sonrası için hazırlıklarda aynı adaletsizlik üzerinde ısrar edilmesi, toplumun genelini kurtarma yerine iktidar elitlerini, sermayeyi yönetenleri güçlendirmeye yönelik yaklaşımlar, iç isyan ve sosyal huzursuzluk ihtimallerini güçlendiriyor.

Kahn’ın sözleriyle ABD’deki bu gelişmeleri birlikte değerlendirdiğimizde Kahn’ın bu sözleri gerçekten çok önemli, özellikle krizin merkezi olan ülkelere dikkat çekmesi ve adresi göstermesi gerçekten takdire şayan bir durum değerlendirmesi. Newsweek dergisi, kriz yüzünden, yoksullaşma yüzünden aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bir dizi ülkede, aşırı uçların giderek güçleneceğini iddia edip bunun doğuracağı yeni tehditlere dikkat çekiyor. İşte burada Kahn’ın sözleri önem kazanıyor çünkü krizi ihraç etmek isteyenler şimdi de sosyal patlamaları ve aşırılıkları ihraç etmeye çalışıyorlar. Bu sosyal ve siyasal etkileri küçümsemek ise ülkeleri ve halkları bir felakete sürükleyebilir. Çünkü şu ana kadar 4,6 trilyon dolara mal olan kriz, bu maliyetiyle İkinci Dünya Savaşı’ndan daha büyük bir yıkıma sebep olmuş durumda. Sosyal patlamaların ve asıl etkilerinin gerçekleşeceği 2009 yılında ise bu gerçek ister istemez herkes tarafından anlaşılacaktır. Dolayısıyla Yunanistan’daki isyanlar ne Yunanistan’a özgüdür ne de Yunanistan’la sınırlı kalacaktır.

 

Aşırı uçlar güçlenecek

Bu kriz için şu ana kadar atılan her adım ve önlem paketleri sadece krizi o ana kadar gelmiş olduğu noktadan uzaklaştırmak için alınan tedbirlerden ibaretti. Ancak çok büyük paralarla oluşturulan bu paketler şu ana kadar herhangi bir sonuç vermedi ve vermesi de muhtemel gözükmüyor. Sadece elitlere yönelik hazırlanan bu paketlerin sosyal çatışmaya ve isyanlara davetiye çıkardığı da unutulmamalıdır. Kıyamet senaryoları çoktan konuşulmaya başlandı ve bazıları şimdiden sistemin gelecek yıl çökeceğini düşünerek sistem sonrası oluşacak yeni düzene hazırlık yapıyorlar. Dünya finansal sitemini bu güne kadar yönetmiş olanlar bundan sonraki sistemde figüran olarak kalmamak için ve yine başrolü kapmak için kendi sistemlerinin çöküşünü keyifle izliyorlar. Çünkü şu ana kadar trilyonlarca dolar pompalanan piyasalarda herhangi bir canlanma olmaması ve bu paraların yine aynı elit çevreye dağılması yeni sistemde belirleyici gücü kimlerin oluşturacağını gösteriyor. Dünya ekonomik bir kıyamete doğru giderken her zamanki gibi bu kıyametten karlı çıkacak çok dar bir çevre mevcut. Ancak bu çevreye dahil olmadan krizden fırsat yaratmaya çalışanlar veya krizden hiç etkilenmeyeceğini düşünenler krizden öyle bir tokat yiyecekler ki nerden geldiklerini bile unutacaklar. Çünkü bu krizin sonunda değişecek olan sadece dolar kuru, euro paritesi veya borsa endeksi değil toplumların yapısıdır. Aşırı uçların güçleneceği sosyal patlamaların yaşanacağı, siyasi akımların kökten değişeceği ve 1944’te başlayan sistemin bitişinin yaşanacağı yeni döneme herkes hazırlıklı olmalı. Dünyada bugüne kadar görülmemiş dönüşümlerin yaşanacağı gelecek yılda günlük piyasa avuntularıyla kimse oyalanmamalıdır ve şimdiden hatalı bile olsa pozisyonunu almalıdır. Çünkü en kötü tedbir bile tedbirsizlikten iyidir.

 

Orhan Pehlivanlı

TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası

opehlivanli@tusam.net