Dursun Çiçek: Hukuk terörü canımızı yakıyor
Cumhuriyet gazetesi, bugün Balyoz davasından 16 yıl hapis cezası alan ve Silivri Cezaevi'nde yatan Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in cezaevinde yazdığı mektubunu yayınladı.
cumhuriyet.com.trÖncelikle aklı ve vicdanı hür, demokrasi ve özgürlüklerden, hak ve hukuktan, medeniyet ve çağdaşlıktan, adalet ve insanlıktan yana olan Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarının ve ulusumuzun Kurban Bayramı’nı ve Cumhuriyet Bayramlarını biraz gecikmeli de olsa kutlar, sağlık, mutluluk ve başarılar diler, sevgi ve saygılar sunarım. Ülkemizde gündemi yakından takip eden, tarafsız ve bağımsız bir yayın politikasına, basın ve yayın etik ilkelerine bağlı gazetecilik anlayışı nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarına teşekkür ederim.
Ülkemizin ekonomik sorunlarına ilave olarak iki temel terör sorunundan birinin mağduru olarak bu satırları yazıyorum. Bölücü terörü, gerekçesini ve yıkıcı sonuçlarını yıllardır hep birlikte yaşıyoruz. Ama daha yeni olan ve toplumun önemli bir kısmının henüz varlığını hissetmediği ve kabul etmediği hukuk terörü canımızı yakmaya devam ediyor. Yıllardır özgürlüklerimizi çalan özel görevli hâkim ve savcılar eliyle uygulanan hukuk terörü ve işlenen hukuk cinayetleri hakkında insanlarımızın bilgilendirilmesi çabalarına verdiğiniz destek ve katkı her türlü takdirin üzerindedir. Ancak bu sorun bütün aydınları, demokrasi ve özgürlükleri tehdit eden bir sorun olduğu için biraz daha fazla katkı ve destek bekliyoruz. Şayet biz bu hukuk savaşını kaybedersek, özel görevli hâkimler eliyle işlenen hukuk cinayetleri amacına ulaşmış olur. Bu hak ve hukuk mücadelesi asla bizlerin kişisel bir davası değildir. Sahte veriler ve taklit imzalarla bugün bizim özgürlüklerimizi gaspedenler, aynı şekilde yarın sizin, yakınlarınızın ve evlatlarımızın özgürlüklerini çalabilir. İşte bu silahlı bölücü terörden daha tehlikeli ve sinsi olan hukuk terörünü milletimize anlayacakları yolla anlatmak zorundayız.
Hitler yöntemi uygulanıyor
Sizlerin, özgür medyanın desteği olmadan siyasi iktidarın devletin bütün imkânlarını kullanarak özel görevli hâkimler eliyle icra ettiği bu terörle başa çıkmamız çok zordur. Sanırım Prag Mezarlığı adlı kitabı okumuşsunuzdur. Faşist Hitler’in, muhalif aydınları sindirmek ve korkutmak için kullandığı en ucuz, etkin ve adi yöntemin onlara ufukta cezaevini göstermek olduğu yazılı. Aynı yöntemler ülkemizde hayâsızca uygulanıyor. Silivri toplama kampında dört duvar arasında yaşamaya zorlanan masum aydınlara aileleri ile birlikte eziyet ve işkence yapılıyor. Adalet mülkün temelidir diyen bir devlet anlayışımız, haksızlıklar ve hukuksuzluklar karşısında susanlar dilsiz şeytandır diyen bir inanç anlayışımız var. Buna rağmen siyasetin sopası gibi kullanılan özel görevli hâkimleri hukuk cinayeti işlemeye azmettiren güç siyasi iktidardır. O nedenle sorun büyük ve çözümü zordur.
Balyoz adı verilen davada ekte yer alan bir dijital listede adım yazılı diye 16 yıl ağırlaştırılmış hapis cezası veren 3 kişi hak ve adalet dağıtan hâkim olabilir mi? Bir gazetecinin valizindeki CD’den çıkan o Word dosyasını kim, ne zaman ve niçin hazırladı? Bulun diye mahkemeye dilekçeler verdik. Bizimle hiçbir illiyet bağı olmayan, çıktısı dahi alınmamış o listedekileri tanımıyorum. Davaya konu 1. Ordu Plan Semineri’nin icra edildiği dönemde İskenderun’da Deniz Er Eğitim Alayı Komutanı olarak 6.000 Mehmetçiğin eğitimi ve sorunları ile meşguldüm. Ne seminerden, ne de hazırlık çalışmalarından bilgim yok. Bu maddi gerçeği bilen mahkeme masum insanlara ağır hapis cezası vermekle hızını alamadı. Kin ve intikam duyguları ile babalık ve kocalık haklarımıza saldırdı. Böyle hukuk devleti olur mu?
Kâğıttaki 14 parmak izi kimin?
Yine Taraf Gazetesi’nin “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” diye pazarladığı sahte bir yazı yüzünden 3 yıldır tutukluyum. Masum insanların evine suç aleti koymak, onları yakalatmak ve askeri mahkemede yargılatmaktan bahseden bu plandaki söz konusu adli görevleri Genelkurmay veya bir Kurmay Albay fiilen icra edebilir mi? Bu adli görevleri Osmanlı’dan beri Kolluk ve Savcılık icra etmiyor mu? Bu üslup ve ifadeler, imza taklitçisi sahtekârların kim olduğunu göstermiyor mu? İçerik, üslup ve format olarak bu kadar eksik ve çelişkili bir yazıyı, icra edemeyeceği görevleri içeren bir planı bir Albay niçin yazsın? Üzerinde hiçbir parmak izi dahil fiziki ve dijital iz bırakmadan nasıl imzalasın? Kendisini ihbar eder gibi niçin piyasaya sürsün? O kâğıtlar üzerindeki 14 parmak izinin kime ait olduğunu polis neden bulmuyor. Mahkeme niçin araştırmıyor? Lütfen bu şaibeleri, sahtekârlıkları iftira ve yalanları halkımıza anlatalım. Hukuk terörünü azmettiren, faillere siyasi destek veren iktidarın işlediği insanlık suçlarını milletimize anlatma çabalarımıza destek vermeye devam edin.
Dr. Dursun Çiçek, Silivri Cezaevi, 1 Kasım 2012