Dünyanın suyu konuşuldu
5. Dünya Su Forumu kapsamında devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getiren zirve toplantısı sona erdi. Cumhurbaşkanı Gül'ün başkanlığında Çırağan Sarayı'nda yapılan zirveye, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Monako Prensi II. Albert, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Fas Başbakanı Abbas El Fassi dahil çok sayıda ülke lideri katıldı.
cumhuriyet.com.trUluslararası düzeyde suyla ilgili en önemli ve kapsamlı toplantı olan “5. Dünya Su Forumu” Türkiye’nin ev sahipliğinde yaklaşık 110 kadar ülkenin katılımıyla Çırağan Sarayı'nda düzenlendi. Çırağan Sarayı'nda, saat 15.20'de başlayan zirve toplantısı yaklaşık 2,5 saat sürdü.
5. Dünya Su Forumu çerçevesinde Çırağan Sarayı'nda düzenlenen devlet ve hükümet başkanları zirvesinin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sabah saatlerinde forumun açılışını hep birlikte yaptıklarını hatırlatarak, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi ile Çırağan Sarayı arasındaki intikalin Boğazda su yoluyla yapılmasının konunun ruhuna çok uygun olduğuna dikkati çekti.
Çağrı metni
Önceki uluslararası buluşmaların tecrübe, birikim ve başarıları üzerine inşa edilen bu forumun, yenilikçi yaklaşımlarıyla dünya su kamuoyunun dinamik tartışma ve etkileşime girmesi ile yeni hedeflere ulaşmakta olduğunu söyleyen Gül, "Farklılıkların Suda Yakınlaşması" teması altında düzenlenen forumun getirdiği en önemli yeniliklerden birinin de devlet ve hükümet başkanları zirvesi olduğunu ve bu zirve sonunda bir çağrı metni kabul etmeyi öngördüklerini kaydetti.
Endişe verici rakamlar
Forum sırasında birçok kez dile getirileceğine inandığı endişe verici rakamların mevcut olduğunu söyleyen Gül, şöyle devam etti:
"Dünya genelinde şu anda 1 milyar insan sağlıklı ve güvenli içme suyundan mahrumdur. Ekonomik kalkınma ve refah seviyesi bizden daha düşük ülkelerde ne yazık ki her gün binlerce çocuk sağlıklı ve temiz içme suyuna erişimleri olmadığı için hayatlarını kaybetmektedirler. Yine dünya genelinde her iki kişiden biri günlük hayatını idame ettirmek için ihtiyacı olan suyla ilgili hizmetlere erişim konusunda sorun yaşamaktadır. Bunlar çok üzücü ve endişe verici rakamlardır. Oysa su hayattır, medeniyettir. Ekonomik kalkınma ve refahımız için, gıda üretimi için, sağlıklı bir hayat için, en temel ihtiyacımız olan içme suyu temini için su kaynaklarına gereksinim duyuyoruz. Dolayısıyla uluslararası toplumun süratle harekete geçmesi büyük önem ve öncelik taşımaktadır.''
Ekonomik krizin olumsuz etkileri
Yöneticilerin ortak sorumluluğunun, bu konudaki çözüm önerilerini en etkin şekilde hayata geçirmesi, uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi için siyasi idareyi kararlılıkla sergilemesi olduğunu anlatan Gül, şunları kaydetti: ''Burada bir noktaya daha dikkat çekmek istiyorum. Halen yaşamakta olduğumuz küresel ekonomik ve finansal krizin, öncelikle yatırımlar bağlamında, su yönetimi üzerinde olumsuz etkileri görülmeye başlanmıştır. Hepimizin beklentisi bu krizin en kısa sürede atlatılması ve su sektöründe olduğu gibi diğer sektörlerde de yatırımların eski ivmesini yakalamasıdır.''
Türkiye susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya
Cumhurbaşkanı Gül, sabah saatlerinde Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen zirve öncesi yaptığı konuşmada küresel sorunlara küresel cevaplar vermek zorunda bulunduklarını belirterek, ''Böyle görmezsek, büyük felaketler kaçınılmazdır'' dedi.
Gül, su sıkıntısı yaşayan ülkeler arasında yer alan Türkiye'de kişi başına günde 11 litre su tüketildiğini, su zengini bir ülkede kişi başına yıllık su tüketiminin 10 bin metreküp olarak kabul edildiğini, Türkiye'de ise bu miktarın 1830 metreküp olduğunu bildirdi.
''Gerekli tedbirler alınmazsa Türkiye'nin de 2010 yılından itibaren su bakımından yoksulluk sınırının altına düşebileceğini hesaplamaktayız'' diyen Gül, bu durumun Türkiye'nin sanıldığı gibi su zengini bir ülke olmadığını gösterdiğini kaydetti.
"Gelecekle ilgili projeler göz önünde bulundurularak uygun çözümlerin ortaya konması gerekiyor"
5. Dünya Su Forumu kapsamında Çırağan Sarayında gerçekleştirilen Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nde konuşan Talabani, Türkiye ile siyasi, ekonomik bütün alanlarda olduğu gibi su kaynaklarında da işbirliği yaptıklarını, bu konuda hem koordinasyon, hem işbirliği sağlamaya yönelik çeşitli düzeylerde toplantıların gerçekleştirildiğini belirtti.
Dicle ve Fırat nehirleri ile onlardan doğan diğer kaynakların Irak'taki su kaynaklarının temelini oluşturduğuna işaret eden Talabani, su ile ilgili ilk yasaların Mezopotamya topraklarında oluşturulduğunu, Dicle ve Fırat'ın birbirine bağlandığı bu bölgenin halkları da birbirine bağladığını ifade etti.
Irak, Türkiye ve Suriye'nin, Dicle ve Fırat nehirlerine ilişkin görüşmeleri sürdürdüklerini kaydeden Talabani, geçmişte Irak'ın sulama, baraj, nehirlerin kontrolü konularında önemli projeler gerçekleştirdiğini, ancak sonrasında girdiği savaşlar sonucunda mali kaynakların askeri harcamalara yönlendirildiğini ve temel hizmetlerde büyük eksiklikler yaşandığını anlattı.
Irak Cumhurbaşkanı, ''Halihazırda nüfusumuzun artmasının yanı sıra ekonomik ve sosyal gelişme neticesinde su kaynaklarında kıtlıkla karşı karşıya bulunmakta ve zorluklarla karşılaşmaktayız'' diyerek, bu konuda herkesin acil bir şekilde hareket etmesi ve uluslararası program hazırlanması ihtiyacına dikkati çekti.
''Uluslararası bir program hazırlanarak, gelecekle ilgili projeler göz önünde bulundurularak uygun çözümlerin ortaya konması gerekiyor. Bu alanda temel sorun ise yan yana bulunan ülkeler arasında güvenin sağlanması'' diyen Talabani, bölgesel konularda işbirliğine girişilmesi, protokollerin imzalanması ve geçmişteki anlaşmaların uygulanmasının önem taşıdığını aktardı.
Irak'ın Dicle ve Fırat nehirlerinden aldığı su miktarını artırdığı için Türkiye'ye teşekkür eden Celal Talabani, su konusunda yapılması gerekenlere ilişkin olarak, şunları sıraladı:
''Ortak su havzaları bulunan ülkeler arasında koordinasyon sağlanması, modern tekniklerin ve uygun programların kullanılması, rehabilitasyon çalışmaları yapılması ve gerekli su kaynaklarının sürekli şekilde temininin sağlanması, su kaynaklarının kirlenmesinin önlenmesi, su ile ilgili kuruluşların teknik bilgilerinin ve yeteneklerinin artırılması.''
Monako prensi II. Albert
Monako Prensi II. Albert ise suyun herkese müşterek şartlarını hatırlattığını ve tehditler karşısında tüm dünyada aynı zorlukların yaşandığını belirtti.
Yaşanan kuraklıklar, fırtınalar ve sellere işaret eden Prens Albert, ''Bu küre üzerinde çekilen sıkıntılarda su daima önemli rol oynuyor. Çevreyi bozdukça ne gibi facialar olabileceğini gösteriyor. Kıtlık olduğu ya da kötü mahsul alındığında, insanların yaşamında suyun rolünün ne kadar önemli olduğunu görüyoruz'' diye konuştu. Suyun dünyanın müşterek sorunlarını hatırlattığını kaydeden Prens Albert, ''Bu, bizim küresel cevap almakta ne kadar zorlandığımızın ifadesi oluyor'' dedi.
Tacikistan Cumhurbaşkanı
Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, su probleminin küresel bir sorun olduğunu belirterek, siyasi liderlerin bu konunun çözümünde kilit rol oynadığını kaydetti.
Dünya Su Forumları arasında ilk kez İstanbul'da politik bir mekanizmanın devreye sokulduğuna işaret eden Rahman, zirvenin su sorununun çözümünde köprü rolü oynayabileceğini ifade etti.
Su ve enerji kaynaklarının kullanımının dikkatle yapılmasının önemine işaret eden Rahman, bölgede gelecekte kötü bir resimle karşılaşılmaması için önlemler alınması ve gerekli temellerin atılması gerektiğini kaydetti.
Tuvalu Başbakanı
Tuvalu Başbakanı Apisai Lelemia da suyun insanların temel gereksinimi olduğunu belirterek, suyun öncelik sıralamasında en önde olması gerektiğini, ancak bu önceliği pek çok ülkenin gerekli seviyeye oturtmadığını söyledi.
Ülkesinde yer altı sularının tehdit altında kaldığını kaydeden Tuvalu Başbakanı, iklim değişikliğinin etkilerini kurak mevsimlerin uzaması ya da tayfunların sıklaşması olarak kendini daha çok göstermeye başladığını belirtti.
Çok yönlü bir kriz karşısında su toplumu gücünü artırmalıdır
BM Genel Sekreter Yardımcısı Sha Zukang, sanitasyonla ilgili bütçeleri kısmanın tehlikeli olacağını ve bugüne kadar elde edilen başarıları da geriye götüreceğini belirtti.
Toplantıda BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon adına konuştuğunu belirten Zukang, ''Umuyoruz, burada bu diyalog ve alınacak stratejik eylem kararları su konusundaki ilerlememizi hızlandıracaktır'' dedi.
Zukang, suyun sivil toplum ile politika yapanları bir araya getirdiğine işaret ederek, politika yapanlar ve sivil toplum işbirliğinin çok önemli olduğunu kaydetti. Hükümetler arası tartışmaların su konusunda özellikle sürdürülebilir kalkınma çerçevesi içinde ele alındığına dikkati çeken Zukang, forumda yapılacak olan görüşme ve konuşmaların önemli ve tam zamanında yapılmış tartışmalar olacağını dile getirdi.
Zukang, iklim değişikliğinin etkilerinin su sektöründe görülmeye başladığını vurgulayarak, su ve iklim konusunda yapılacak çalışmalar ve görüşmelerin özellikle suya odaklanarak bir sonuca varabileceğine işaret etti.
İklim değişikliğinde, suyun yönetimi ve felaketlerin engellenmesi konusunda daha yoğun çabalar gerektiğini anlatan Zukang, şöyle konuştu:
''Felaketlerin engellenmesi konusunda özellikle de toplumun korunmaya muhtaç kesimlerinin korunması gerekir. Aynı zamanda kurumlar arasında güçlü işbirliği çok önemlidir. Kullanılmayan su kaynaklarının farklı sektörlerde kullanımı konusunda politikalar geliştirilmelidir. Su kaynaklarının yönetimini entegre etmeliyiz. Su sonu olan bir kaynaktır, değerlidir, korunması gerekir. Özellikle de kadınları, çocukları ve yoksulları bu çerçevede korumamız gerekir. Sanitasyonla ilgili bütçeleri kısmak tehlikeli olacaktır ve bugüne kadar elde ettiğimiz başarıları da geriye götürecektir. Sağlık, güvenlik, sağlıklı bir hayat yaşamak ve çevrede sürdürülebilirliği sağlamak için bu gereklidir.''
Su azlığı gıda eksikliği koşulları
Fas Başbakanı Abbas El Fassi de sorunların artmasının, özellikle suyla ilgili sorunların artmasının sürdürülebilir kalkınma üzerinde de etki yaptığına işaret ederek, ''Suya olan talep çok fazla, ama su kaynakları da kıt. Geçmişte suya olan talebin artışına şahit olduk ve bu talep artık 6'ya katlamış durumda. Çünkü nüfus arttı. Eğer bu hızla devam edecek olursak 2020'lerde 2030'larda belli bölgelerde su bulunamayacak'' dedi.
Fassi daha sonra, ''Kral İkinci Hasan Ödülü''ne layık görülen Dr. Abdullatif Yusul El Hamat'a ödülünü sundu.
Japonya Veliaht Prensi Kotaishi
Japonya Veliaht Prensi Naruhito Kotaishi de İstanbul'un doğu ve batı medeniyetlerinin beşiği olduğunu söyledi. Acil su sorunlarının çözümlenebilmesi için uluslararası işbirliğine ihtiyaç bulunduğunu vurgulayan Kotaishi, ''Bugün artık su sorunu yalnızca uzmanlar tarafından değil, tüm ulusal ve uluslararası yöneticiler tarafından tartışılır hale gelmişir'' diye konuştu.
Kotaishi, 1. Asya Pasifik Zirvesi'nin dünya ölçeğinde su ile ilgili ilk zirve olduğunu anımsatarak, zirvede ele alınan görüşlerden ve yapıcı çalışmalardan etkilendiğini anlattı.
Uluslararası ve bölgesel liderlerin bir araya gelerek su sorununu tartışmasının bölgesel kalkınmayı da beraberinde getirdiğini anlatan Kotaishi, ''Dünyanın birçok bölgesinde bakanlar düzeyinde toplantılar düzenleniyor. İnsan kaynakları ve teknoloji konusunda bilgiler paylaşılıyor. Eko sistem ve su ortamının korunması için kararlar alınıyor'' dedi.
Kotaishi, çevresel sağlığın korunması adına kentsel insan atıklarının vereceği zararın giderilmesi gerektiğini ifade etti. Kotaishi, ancak bu şekilde gelecek nesillere güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir bir dünya bırakılabileceğini söyledi.
Meksika Ulusal Su Komisyonu Direktörü Jose Luis Luege Tamargo da Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderon'un mesajını okudu. Mesajında, 3 yıl önce Dünya Su Forumu'nu düzenlediklerini hatırlatan Calderon, bunun kendilerine çok şey öğrettiğini ve forumun sonunda suya ayırdıkları bütçeyi 2 kat artırdıklarını kaydetti.
Calderon, 5. Dünya Su Forumu'nun, suyu etkili bir şekilde kullanmak konusunda olumlu sonuçlar ortaya çıkaracağını ifade etti.
'Suyu kullanırken korumak zorundayız'
Dünya Su Konseyi Başkanı Loic Fauchon zirve öncesi yaptığı konuşmada, ''Bizler burada insanların nihayet doğayla uyumlu yaşamasını başarmak isteyen insanların sesini duyurmak için bulunuyoruz'' dedi.
Fauchon, dünyanın hızla ve bazen hoyratça geliştiğini ifade ederek, gıda ve enerji üretiminde çok önemli bir yere de sahip olan su kaynaklarının bundan mağdur olduğunu söyledi. Birçok şehirde arıtma tesisi olmadığını, sağlıklı suya erişilemediğini hatırlatan Fauchon, ''Suya karşı işlenen saldırıların sorumluları, iklim değişikliklerin sorumluları, insanların hayatta kalması için vazgeçilmez olan su kaynaklarını azalmasının sorumluları hep biziz. Çok önemli bir meydan okuma ve ikilem ile karşı karşıyayız. Suyu kullanmak ve suyu korumak. Su kaynaklarını korumak, değerlendirmek, muhafaza etmek ve hatta yeniden kullanmak zorundayız'' diye konuştu.
Loic Fouchon, suyun doğa ve insanlar arasında uyumlu ve doğru şekilde paylaştırılmasının önemine işaret ederek, ''Bu zor bir paylaşımdır. Ama su forumunda, su ailesini bir araya getiren olağanüstü bir sorumluluktur'' dedi.