"Dün infaz ediliyorduk bugün rehin alınıyoruz"

KCK basın davasının tutuksuz sanığı Zeynep Kuray yargılamaları eleştirdi: İnfaz ediliyorduk bugün rehin alınıyoruz.

cumhuriyet.com.tr

KCK Basın davasında tutuksuz sanık gazeteci Zeynep Kuray “Dün infaz edilirken bugün rehin tutuluyoruz. Buna şükretmemiz bekleniyor” dedi. Mahkeme Başkanı Ali Alçık’ın “Saçma sapan konuşuyorsun” uyarısına gazeteci Kuray, “Düşüncelerimi ifade ediyorum” diye yanıt verdi.

KCK’nin “Basın Konseyi”ni oluşturdukları iddiasıyla 20’si tutuklu 46 basın çalışanının yargılandığı KCK Basın davasına Silivri’deki İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Savunmasını yapan Zeynep Kuray, kimlik tespiti sırasında sorulara Kürtçe yanıt vermesinin nedenini “Benim için annemin ya da babamın Kürt ya da Türk olmasının hiçbir önemi yok. Varlığı inkâr edilen her dil, benim dilimdir. Anadili ana sütü kadar helaldir. Onun yaşama hakkını savunmak çocukluğumdan beri bana öğretilen insanlık ahlakını savunmaktır” diye yanıt verdi. Kuray, anadilinde savunma yapanlardan tercüman gideri alınmasına “Bu ırkçılıktır” sözleriyle de tepki gösterdi.

Babam hakkında vur emri

16 Haziran örgütü davasından hükümlü bulunan Sarp Kuray ile sanatçı Ayşe Emel Mesci’nin kızı olan Zeynep Kuray şöyle devam etti: “1978 yılında faşist cuntanın ayak seslerinin yankılandığı Türkiye’de doğdum. Babam hakkında o dönem ‘vur emri’ çıkarılması, annemin de sürekli tehditlere maruz kalmasından dolayı Fransa’ya göç etmek zorunda kaldık. Bir insana kimliği nedeniyle pis damgası vurulması, aşağılanması daha o yaşta içimizde yaralar açtı. Bu ilerleyen dönemlerde büyük bir öfke patlaması olarak geri geldi. Şunu öğrendim ki ırkçılığa karşı tepki göstermek için örgüt olmak gerekmez.”

 Başkanın uyarısı

Kuray, savunması sırasında Başkan Ali Alçık’ın “Saçma sapan kelimeler kullanıyorsun. Savunma sınırlarını aşıyorsun” uyarısı üzerine “Düşüncelerimi ifade ediyorum” dedi. Duruşma salonlarında asılı olan “Adalet Mülkün Temelidir” yazısına dikkat çeken Kuray, özetle şunları kaydetti:

“Türkiye’de adaletten ne anlaşıldığını yaşayarak öğrendik. Bunun nedeni ise düne kadar askeri vesayet altında karar veren yargı mekanizmasının iktidar odakları değişince bugün de emniyet ve hükümetin vesayeti altında işlemeye başlamasıdır. Gözaltında kaybedilenlerin annelerinin feryatlarına kulak vermek sadece gazetecilik değil insanlık görevidir. Gazetecinin görevi nasıl ki devletin yaptığı katliamları örtbas etmek değilse, yargının görevi de o katliamları aklamak değildir. Gazetecinin sorumluluğu devlete değil, halka karşıdır. Guantanamo, Ebu Garip ve Güney Afrika’daki devletin işlediği vahşet nasıl ortaya koyuluyorsa, bizim de bugün Kürt meselesinde devletin neden olduğu vahşeti sorgulamamız son derece doğaldır. Anormal olan bunu yargılamaktır.”

Dördüncü güç olan medyanın toplumu etkileme ve bir anlamda tarihi yeniden yazma gücüne sahip olduğunu belirten Kuray, “Kürt meselesinde de bu yapılmış, insanların yalan haberlerle aldatılabileceği hesaplanmıştır. Bizim içinde yer aldığımız özgür basın ise buna karşı zalimin değil mazlumun yanında yer almayı, yalanı değil hakikatı anlatmayı seçmiştir” diye konuştu.