"Dördüncü çeyrekte büyüme görebiliriz"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, üçüncü çeyrekte ekonomik büyümedeki daralmanın azalacağını belirterek, ''dördüncü çeyrekte pozitif bir büyüme rakamı görebiliriz'' dedi.
cumhuriyet.com.trDevlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Ziraat Bankası lokalinde basınla gerçekleştirdiği sohbet toplantısında, makro ekonomik gelişmeler konusunda bilgi verdi ve soruları yanıtladı.
Babacan, Türkiye'de ekonomik büyüme rakamları açısından, ''en kötünün'' geride kaldığını, bundan sonraki her üç aylık dönemde toparlanma olacağını ve 2010 yılında pozitif büyümenin gerçekleşeceğini ifade etti.
Babacan şunları kaydetti:
''Orta vadeli programda revizyon öngörmüyoruz. Dış borçlanmada bu yılı uygun koşullarda tamamladık. Belki koşullar uygun olursa, yılın geri kalanında da gelecek yıla ilişkin bir ön finansman niteliğinde dış borçlanma olabilir. IMF ile görüşmeler devam ediyor. Yeni bir stand-by Anlaşması çerçevesinde görüşmeler yapıyoruz. Yetkililer haftada iki, üç defa IMF ile detayları ele alan görüşmeleri telekonferans ve internet ortamında yapıyor.
Nükleer santral için kamunun bir miktar içinde olacağı bir modelin başarılı olacağına inanıyorum. Üç kamu bankasından her hangi birinin tamamı ile özelleştirilmesi ile ilgili kısa vadede, her hangi bir niyetimiz yok. Önümüzdeki dönemde Ziraat Bankasının halka açılması ile alakalı bir niyetimiz var. Ancak bu konjonktüre bağlı olacak. Dubai krizinin Türkiye üzerinde doğrudan bir etkisi yok. Ancak dolaylı bir etkisi olabilir''
TÜİK yoksulluk araştırması
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan yoksulluk araştırmasına da değinen Babacan, TÜİK'in yeni yapısıyla, Merkez Bankası'ndan bile daha bağımsız hale geldiğini, ilgili Devlet Bakanının bile verileri yayınlandığı an görebildiğini belirterek, yoksulluk çalışmasının, yeni bir çalışma olduğunu, siyasi risklerinin bulunduğunu, ancak Türkiye'deki şeffaflaşmayı gösterme açısından önemli bir çalışma olduğunu ifade etti.
2008 Yoksulluk Çalışması Sonuçlarındaki oranlara da değinen Babacan, Türkiye'de yoksulluk oranının 2008 yılında, bir önceki yıla göre 0,68 puan azalarak, yüzde 17,11'e gerilediğini hatırlatarak, 2003 yılında yüzde 28 olan Türkiye'de yoksulluk oranının, geçen yıl yüzde 17'lere indiğini hatırlattı.
Ülkelerin kıyaslanması açısından Dünya Bankasının 1 dolar, 2,15 dolar ve 4,3 dolar (günlük gelir) oranlarının esas alındığını belirten Babacan, Türkiye'de, şu anda, günlük geliri 1 doların altında bir nüfusun olmadığını, günlük 2,15 dolar gelirin altında bulunan nüfus oranının, 2003 yüzde 3 iken 2008'de yüzde 0,47'ye gerilediğini, 4,3 doların altında gelire sahip olanların oranının da, 2003 yılında yüzde 30 iken 2008 yılında yüzde 6'ya gerilediğini ifade etti.
Türkiye'de yoksulluk düzeyinin azaldığını belirten Babacan, aynı milli gelire sahip ülkelere göre gelir dağılımının çok daha iyi olduğunu söyledi.
Babacan, amaçlarının Türkiye'nin ortalama gelirini refahını artırmak ve gelir açısından sıkıntılı olan kesime sosyal politikalarla desteklemek olduğunu da vurguladı.
2009 dış finansman programı tamamlandı
Ali Babacan, büyüme konusundaki bir soruya verdiği yanıtta, son çeyrekte pozitif büyüme olmaması halinde bile gelecek yılın ilk çeyreğinde baz etkisiyle pozitif büyüme rakamının görüleceğini belirterek, bundan sonraki çeyreklerde daha olumlu gelişmelerin görüleceğini kaydetti.
Dış finansman açısından 2009 yılını tamamladıklarının altını çizen Babacan, şartlar uygun olursa, yılın geri kalanında 2010 yılına ait ön finansman için tahvil ihracının düşünülebileceğini ancak bunun da ihtimalinin çok yüksek olmadığını söyledi.
Babacan, Hazine'nin, 10 Aralık'ta 2010 yılına ait finansman programını açıklayacağını, ayrıca Merkez Bankasının da 2010 yılına ilişkin açıklamalarının olacağını ifade etti.
Dubai krizinin etkisi
Başbakan Yardımcısı Babacan, Dubai'deki borç krizinin Türkiye'ye etkisinin olup olmayacağına ilişkin bir soruya verdiği yanıtta, Türkiye'nin, Dubai ile yoğun bir bankacılık ilişkisinin bulunmadığını ve mevcut ilişkisinin de ihmal edilebilir düzeyde olduğunu kaydetti.
Ali Babacan, Dubai ile yapılan ticaretin de, daha çok bir liman ülke olarak, transit ticaret mahiyetinde olduğunu bildirdi.
Dubai krizinin, Türkiye'ye doğrudan bir etkisinin olamayacağını belirten Babacan, sorunun gelişmekte olan ülkeleri ilgilendirmesi açısından, dolaylı etkisinin olabileceğini ifade etti.
Babacan, Dubai krizinin çözümünde, Dubai yönetiminin, Dubai'deki şirketlerin ne kadar arkasında olacağı, Abu Dabi'nin ne kadar destekleyeceği gibi unsurlar etkili olacağını kaydetti.
Önümüzdeki dönemde, küresel ekonomideki risk faktörlerine ilişkin bir soruya karşılık Babacan, çok sayıda risk faktörünün bulunduğunu belirterek, bu süreçte, ABD'deki bazı eyaletlerin büyük bütçe açıklarının, döviz kurlarındaki dalgalanmaların, emtia fiyatlarındaki artış ve dalgalanmaların, Batı Avrupa'daki finans sektörüne ilişkin gelişmelerin, ABD'deki ticari gayrimenkullerin durumunun, Avrupa'daki reel sektörün nasıl iyileşeceği konusunun, yüksek borç ve kamu açığına sahip gelişmekte olan ülkelerin yakından izlenmesi gerektiğini anlattı.
Nükleer santral
Başbakan Yardımcısı Babacan, nükleer santral inşa edilme sürecine ilişkin olarak da, nükleer santralin, Türkiye'nin enerjide dış bağımlılığını azaltma ve elektrik maliyetlerini azaltma açısından bir gereklilik olduğunu kaydetti.
Nükleer santralin yapılmasına ilişkin olarak, daha önce tüm ülke örneklerinin incelendiğini ve genelde bu santrallerin uzun vadeli bir proje olması nedeniyle tamamıyla özel sektör tarafından gerçekleştirilmediğini saptadıklarını belirten Babacan, nükleer santral için kamunun bir miktar içinde olacağı bir modelin başarılı olacağına inandığını söyledi.
İsviçre'deki minare yasağı
Ali Babacan, İsviçre'deki minare yasağı konusundaki bir soruya verdiği yanıtta, bazı ülkelerde yersiz korkuların hakim olduğunu, bu yersiz korkuların dar görüşlülükten kaynaklandığını, bu tür davranışların kabul edilebilir olmadığını kaydetti.
İsviçre'nin, çok kültürlülüğün egemen olduğu, Avrupa'nın ortasında bir ülke olduğunu vurgulayan Babacan, kurallarıyla dünya üzerinde güvenilirlik oluşturmuş bir ülkenin, kendi yapısına ters davranmaması gerektiğini de bildirdi.
Babacan, ''Müslüman işadamlarının İsviçre yerine Türkiye'de yatırım yapması'' konusundaki önerilere de ''güzel'' yanıtını verdi.
Ali Babacan, bir soru üzerine, Belediye Gelirleri konusunda İçişleri Bakanlığı yetkilileriyle yarın yapacakları toplantıda son noktayı koyacaklarını ve daha sonra bunu Meclise sevk edeceklerini kaydetti.