Doğaya yakın insana uzak
Pelin Esmer her filminde karakterlerin ritminin filmin de ritmini belirlediğini düşünüyor. İkinci filmi 'Gözetleme Kulesi' için de "büyük bir çoğunluğu doğanın yönlendirmesi, doğaya tabi olmakla ilgili" diyor.
cumhuriyet.com.trOrmanın en tepesinde bir gözetleme kulesi, aşağıda ise yol kenarında küçük bir gar... İki mekân da hem Nihat (Olgun Şimşek) hem Seher (Nilay Erdönmez) için sığınılan geçici bir durak gibi. Yolları kesişen bu iki “yalnız”ın da kaçtığı suçluluk duyguları, pişmanlıkları var. İkisinin de sırrı ne zaman açığa çıkacak, kendi kendilerine verdikleri savaştan nasıl çıkacaklar?
Pelin Esmer’in “Gözetleme Kulesi”, Adana Altın Koza Film Festivali’nde favoriler arasında gösterildi ve aldığı “En İyi Yönetmen”, “En İyi Kadın Oyuncu” (Nilay Erdönmez), “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” (Laçin Ceylan), “En İyi Görüntü Yönetmeni” (Özgür Eken), “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” (Menderes Samancılar) ödülleriyle de törene en çok ödül alan film olarak damgasını vurdu.
Doğaya dönük, karakterlerinin doğanın yönlendirmesiyle ilerlediği bir film “Gözetleme Kulesi”. Yönetmen Pelin Esmer de filmde, doğanın her iki karaktere de müdahalesini gördüğümüzü söylüyor. “Filmin büyük bir çoğunluğunda doğanın yönlendirmesi, doğaya tabi olmakla ilgili şeyler var” diyor.
- “Gözetleme Kulesi” telaşsız ve sakin ilerliyor. “11’e 10 Kala” filminiz de aynı hissi veriyordu.
Ben her filmde, karakterlerin ritmine göre bir ritim belirlemeye çalışıyorum. “11’e 10 Kala”da 80 yaşında bir adamın ritmine ayak uydurmaya çalışıyordum. Burada da çok hızlı gitmeyen, şehirden çok uzakta bir mekândayız. Ormandaki hayatı zaten çok hızlı tahayyül edemiyorum. Dolayısıyla filmin kendi yapısı, o ritmi belirliyor. Filmde bir bekleme durumu var. Bir sonrasında belki neyin denk geleceğini beklemek... Sadece karakterlerin kontrolü dışında olan durumların hızı var.
- Nihat ve Seher acılarını bağırarak değil de sessizce, kendi içlerinde yaşıyorlar. Karakterleri oluştururken gözlemleriniz nasıldı?
İki karakteri de şahsen tanıyıp yazmadım. Kadın-erkek kimliklerinin bir adım ötesinde, insani yanları, iyi -kötü, zayıf- güçlü gibi daha temel şeylere yaklaşmaya çalıştım. Karakterlerimi önce insan olarak görmeye çalışıyorum. Acıyla baş etme duygusunun cinsiyeti olduğunu düşünmüyorum. Yaşanma biçimi, gösterim biçimi değişebilir.
- İlerisini de pek düşünmüyor gibiler. Boşvermişlik duygusunun içinde ileriye dönük bir planları da yok gibi.
Özellikle kız için var ama, o kararların ötesinde giden bir de hayat var. Kararlar olsa bile o an için uygulanamayan, ötelenen ya da dış etkenlerle başka bir karara dönüşen durumlar yaşanıyor hayatta. Her şeyi kontrol etmemiz söz konusu değil.
- Aynı şekilde mekânları ararken ya da yaratırken nasıl bir yol izlediniz? Geçici mekânlar bunlar.
Otogarı da kuleyi de durak olarak gördüm aslında. Oturmuş mekân, eve dönüş duygusu uyandıracak yerler değil. İki mekân da ikisinin evi, yuvası değil. ‘Öyle denk gelinen’, sığındıkları iki mekân ve o an için en uygun, en emniyetli ve gözetlenmedikleri yerler.
- Nilay Erdönmez genç bir oyuncu. “Gözetleme Kulesi” de ilk sinema filmi. Hem kendisi hem de izleyenler için zorlayıcı sahneler var. Güveni nasıl kurdunuz?
Sinema bütünüyle bir risk zaten. Pek çok yerde izlediğiniz ve oyunculuğundan emin olduğunuz bir oyuncu da başka bir filmde o rolle barışmayabilir. Her zaman o riski barındırır. Benim için yüzü, ifadesi, hayatla kurduğu ilişki bazen oyunculuk deneyiminden öne geçebiliyor. Bunlar sezgisel şeyler ama Nilay rolünün üstesinden geldi.