Devir tersine döndü: Kilometreli aracı satmak avantaj oldu... Tek zararlı devlet

“Belli bir kilometreye varmadan satılamaz” kaydıyla, kiralamak üzere ve indirimli olarak satın alınan lüks araçların kilometresini artırarak satmak moda oldu. Bu yöntem devletin vergi kaybına neden oluyor.

cumhuriyet.com.tr

Kiralama şirketlerine araç satan üretici ve distribütörlerin hem bayilerini, hem de markalarının ikinci el değerini korumak ve toplu olarak sattıkları bu araçların ikinci ele ‘hemen’ düşmesini engellemek için aldığı önlemlerden biri de belli bir kilometreye ulaştıktan sonra satılmaları şartını koymak.

Ancak pazardaki tek büyük alıcı da bu şirketler olup, bu şirketlerin sunduğu fiyatlar da perakende müşterisinin işine gelince önlemler de pek işe yaramıyor. Eskiden kilometresi düşürülmüş araçların satıldığı galerilerde, şimdi ‘sıfır’ olduğu halde kilometresi artırılmış lüks otomobiller müşteri bekliyor.

Kiralama şirketleri toplu alımlar yaptıkları için araçları marka ve modellerine göre değişmekle birlikte yüzde 20’yi aşan oranlarda ucuza satın alabiliyorlar. Bu oranlar yılın ilk yarısında daha düşük, markaların pazar payı yarışının kızıştığı yılın son aylarında ise daha yüksek olabiliyor. Ana firmalar örneğin 20 bin Euro fatura ile ithal edilmiş olan bir aracı perakende kullanıcıya 30 bin, 1000 adet ve üzeri alım yapanlara ise 25 bin Euro’ya faturalıyor. Toplu alımların adedi arttıkça fiyat ucuzluyor. Düşen fiyata rağmen ithalatçı adet yaptığı, bayi yıl sonunda bonusunu alacağı büyük satış rakamlarına ulaştığı, kiralamacı da indirimle aldığı aracı birkaç ay içinde henüz hiç bakım ihtiyacı olmadan, MTV tahakkuk etmeden ve henüz 2 yıla yakın garantisi varken çoğu zaman satın aldığı değerin üzerine sattığı için memnun oluyor. Tüketici de, anahtar teslim fiyatı 150 bin TL olan aracın aynı donanım özelliklerine sahip ama sadece birkaç bin kilometre yapmış, hatta hiç yapmamış versiyonunu yüzde 20’ye varan indirimle satın aldığı için durumdan şikâyetçi olmuyor.

Habertürk gazetesinden Hakan Özenen'in haberine göre, kiralamaya yoğun olarak araç veren ve Almanya’da üretim yapan A markası üç modeli için yüzde 5, 6 ve 7 oranlarında indirim veriyor.

Bu araçlara bir de aynı oranlarda toplu satışı yapan bayinin indirimi eklendiğinde indirim oranı yüzde 14’leri bulabiliyor. Aynı ülkede üretim yapan B markasında ise indirim modele göre değişmekle birlikte yüzde 18-19’ları buluyor. Her iki marka da kiralamak üzere sattıkları araçların 6 bin kilometreye ulaşamadan satılmaması şartını koyuyor. Bazı markalar kilometre şartına bir de süre ekliyor. Kiralanmak üzere satın alınan araç bu kilometre dolmadan satılmak istenirse kilometre manuel olarak artırılarak perakende müşterisine devrediliyor.

SİSTEM NASIL İŞLİYOR

Toplu alım yapan kiralama şirketleri, bu araçları kiralamak üzere satın alıyor. Esas itibarıyla bir finansman yönetim şekli olan kiralama, kiralama şirketlerine aynı zamanda KDV mahsup etme ve ÖTV’yi de masraf gösterme gibi avantajlar sunuyor.

Örneğin kirada 10 bin adet aracı bulunan bir şirket bu araçların kiralama faturalarına yansıttığı KDV’yi devlete yatırdığından, devletten KDV alacaklısı oluyor. Sıfır kilometre olarak satın alınan araçların KDV’leri de bu alacağa mahsup ediliyor. Bu şirketler araçlara ödenen ÖTV’yi de masraf olarak gösterebildiklerinden, satın alınan araçların maliyetleri, perakende satış yapan bir bayinin maliyetinden her halükârda daha düşük oluyor. Bir de bu araçların toplu satın almadan ötürü ıskontolu olduğu düşünülürse, kiralama şirketinden satın alınan bir otomobil bayiden alınan bir otomobile göre çok daha ucuza gelebiliyor.

BU TİCARETİN TEK KAYBEDENİ DEVLET OLUYOR

20 bin Euro fatura değeriyle ithal edilen bir araç perakende müşterisine 30 bin Euro’dan toplu alım yapan müşteriye ise 25 bin Euro’dan faturalanıyor Bu durumda 1.6 litre motor hacimli olduğunu varsayacağımız bu aracı perakende müşterisi alacak olsa 19 bin 560 Euro vergi alacak olan devlet, araç toplu halde 5 bin Euro indirimle satıldığı için 16 bin 300 Euro vergi alabiliyor.

Hakan Özenen'in yazısını okumak için tıklayın.