Deniz Feneri savcılarına şaşırdılar

Avrupa Konseyi'nin hukuk alanında danışma organı görevini yürüten MEDEL Deniz Feneri soruşturmasından el çektirilen 3 savcının sanık konumuna düşmelerini hayretle karşıladı.

cumhuriyet.com.tr

YARSAV'ın daveti üzerine 3-9 Haziran'da Türkiye'ye gelen Demokrasi ve Özgürlük İçin Avrupalı Yargıçlar Birliği'nin (MEDEL) temsilcileri Christoph Strecker (MEDEL Yönetim Kurulu Üyesi, Emekli Yargıç, Stuttgart, Almanya) ve Vito Monetti, (MEDEL Eski Başkanı, Cenova İstinaf Mahkemesi Başsavcısı, İtalya) Ankara ve İstanbul'da bir dizi ziyarette bulundu. Adalet Bakanı, yüksek yargı organlarının başkanları, HSYK üyeleri, baro başkanları ve bir dizi yargı mensubuyla görüşen MEDEL temsilcileri, Deniz Feneri soruşturmasını yürütürken görevden el çektirilen Savcılar Nadi Türkaslan, Mehmet Tamöz ve Abdulvahap Yaren'in geçtiğimiz Cuma günü Yargıtay'da görülen duruşmasını izledi. Duruşmada, MEDEL temsilcileri için simültane çeviri yapıldı.

Davaya ilişkin soruları yanıtlayan Alman iki yargıç, Deniz Feneri soruşturmasını yürütürken davadan el çektirilen 3 savcının sanık durumunda olmasını şaşırtıcı bulduklarını söyledi. Bu durumun kendileri için önemli olduğunu kaydeden Alman Yargıçlar, Deniz Feneri yolsuzluğunun ana noktasının tartışılmamasını ise anlamadıklarını vurguladı.

Almanya'daki Deniz Feneri sanıklarının tutuklu iken Türkiye'deki sanıkların özgür olduklarını Ankara ziyareti öncesinde öğrenmek Strecker'i oldukça şaşırtmış. Christoph Strecker, Türkiye'ye gelmeden önce Frankfurt'taki meslektaşlarını arayarak Türkiye'ye gittiğini, Deniz Feneri'ni soruşturan savcıların davasını izleyeceğini söylediğinde meslektaşlarının kendisine, "Deniz Feneri mi? Deniz Feneri davasının sanıklarından 3 tanesi burada tutuklu, bir tanesi gözaltında 2 tanesi Türkiye'deler ve özgürler" dediğini aktardı.

Asıl şaşırtıcı olan savcıların belgede sahtecilikten yargılanmaları

Almanya'da ve uluslararası hukukta bir kişiye karşı delil bulunmaması durumunda o kişinin asla suçlu konuma düşürülemeyeceğini belirten Strecker, "Ancak burada Deniz Feneri sanıklarına çok fazla karşı yönde belge var, onların suçluluğunu kanıtlayacak. Ancak bu durum böyle sürüp gidiyor ne olduğunu ben de bilmiyorum. Burada asıl şaşırtıcı olan şu an savcıların belgede sahtecilik yüzünden yargılanıyor olmaları" dedi. Savcıların Tapu Sicil Müdürlükleri'ne gönderdiği yazının bir kısmını fazla bilginin dışarıya taşmaması için kapattığını belirten Strecker, "Eğer bu kapatılan yerler bu kadar önemliyse Tapu Sicil Müdürlüğü'ndekiler belgeyi yeniden isteyebilir, bütününü görmek istiyoruz diyebilirlerdi" diye konuştu. Vito Monetti ise savcılara istenen cezanın Deniz Feneri davası sanıklarına istenen cezadan daha fazla olmasını "Bence bunu Türk yargıçlarının düşünmesi gerekir, şaşırması gereken sizlersiniz" sözleriyle değerlendirdi.

Strecker, Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcıların görevden el çektirilmesinin ardından davanın tutuklu sanıklarının tahliye edilmesini, mal varlıkları üzerindeki tedbir kararlarının kaldırılmasını ise "Olaya derin bakılırsa gerçekler anlaşılabilir" sözleriyle değerlendirdi. Strecker, savcıların suçlandığı eylemi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) da yaptığına dikkat çekerek, "HSYK savcıları suçladığı, itham ettiği şeyi kendisi yaptı. Savcıların istediği bir belgeyi HSYK bazı noktaları kapatarak göndermiş. Aynı şeyden dolayı savcıları suçluyorlar. Şu an savcılar HSYK'nın da yaptığı aynı şeyden yargılanıyorlar" değerlendirmesinde bulundu. Vito Monetti ise HSYK'nın 3 savcı ile ilgili soruşturma izninin oy birliği ile almadığına işaret ederek, berabere çıkan oylamaların 3. oylamasında üyelerden birini fikrinin ortada yeni bir veri yokken değiştirmesine dikkat çekti.