'Deniz Feneri iyi yağlanmış bir makine gibi'

WikiLeaks'te ABD Ankara Büyükelçiliği'nin Deniz Feneri Derneği hakkında ABD Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği "hizmete özel" bir bilgi notu da yer aldı.

cumhuriyet.com.tr

2006 yılına ait telgraf "İslamcı Yardım Kuruluşu Türkiye'nin En Yoksul 350 bin Kişisine Ulaştı" başlığını taşıdı. Bilgi notunda Dernek, "İyi yağlanmış bir makineye" benzetilirken, "Yöneticisi Deniz Feneri'nin hükümet ya da herhangi bir siyasi partiyle bağlantısının bulunmadığını anlatsa da Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine, sağlam bir destekçi ve resmi, organizasyonun web sitesini belirgin şekilde yeralıyor" denildi. Telgrafta, yetkililerin "Deniz Feneri'nin sahip olduğu büyük serveti açıklamakta biraz isteksiz göründüğü" iddiası da yer aldı.

Deniz Feneri tesislerindeki bir gezi sonrasına rastladığı anlaşılan 26 Mayıs 2006 tarihli telgrafın özetinde "Kısa tarihinde İstanbul kökenli bir hükümet dışı yardım kuruluşu olan Deniz Feneri, onu ülkenin en büyük yardım kuruluşlarından biri haline getiren, yaklaşık 350 bin muhtaç aileye yardım sağladı. İyi yağlanmış bir makine gibi geniş bir gönüllü ağıyla, otomatiğe bağlanmış bir izleme sistemi, kusursuz depolar ve bağışlanan malların oluşturduğu büyük bir envanteri var" denildi.

Belgenin hazırlandığı tarih itibarıyla Deniz Feneri'nin sadece sekiz yıl önce, 1998 yılında bir televizyon yapımcısı olan Uğur Aslan tarafından kurulduğunu, organizasyonun 2006 yılında Türkiye çapında yaklaşık 100 milyon dolar yardımda bulunduğunu belirten ABD yetkilileri telgraflarına şöyle devam ettiler: "Ankara, İstanbul, İzmir ve Erzurum'daki bürolarıyla Deniz Feneri, yaklaşık 350 bin aileye yardım sağlamak üzere bir ihtiyaç-değerlendirme veri tabanı kullanıyor. Ankara şubesi 15 komşu kente hizmet ediyor ve organizasyon gelecekte Adana ve Samsun'da bürolar açmayı umuyor. Deniz Feneri 350 profesyonel kadroya sahip ve 35 bin dolayında geniş bir gönüllü ağı var."

Deniz Feneri Ankara yöneticisi Mevlüt Koca'nın organizasyonun kendilerine bakamayacak durumda bulunanlara yardım etme önceliğini bulunduğu, özellikle yaşlı, hasta ve dullara yardım ettikleri sözlerine yer veren ABD Büyükelçiliği telgrafında "Koca bize Deniz Feneri'nin ISO 9000 sertifikalı olduğunu anlattı ve ışıldayan Ankara tesisleri bunun bir kanıtı. Organizasyonun üniformalı kadrosunun tek tek hazırladıkları gıda ve giyecek paketleri dışında birkaç bin foot karelik katlarda yemek yenebilir. Her paket kimin neden aldığı izleyecek bir barkodla etiketleniyor. Gönüllüler malları yardımı alacaklara ulaştırıyor ve iki taraf bir iç kontrol olarak imza atıyor. Koca tüm şubelerin online bir sistemle birbirlerinin envanterini görebileceklerini belirtiyor. Bu ihtiyaç olduğunda mal satın almaktansa bir şubeden diğerine gönderilmesini sağlıyor" denildi.
 

'Parayı izle'

Telgrafa "Parayı İzle" ara başlığı atıldıktan sonra şöyle devam edildi: "Koca Deniz Feneri fonlarının büyük bölümünün özel bağışlardan özellikle de İstanbul'daki zengin kişi ve kuruluşlardan sağlandığını açıkladı. Tekstil ve gıda şirketlerinin sık sık ayni bağış yaptığını anlattı. Koca, organizasyonun şu anda dışarıdan önemli bağışlar almasa da komşu ülkelerdeki benzer organizasyonlarla bağları artırmanın yolunu aradıklarını söyledi."

'Büyük servete sahip'

Telgrafın "Yorum" bölümünde "Koca bize Deniz Feneri'nin hükümet ya da herhangi bir siyasi partiyle bağlantısının bulunmadığını söylese de Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine'nin sağlam bir destekçi ve resmi organizasyonun web sitesini belirgin şekilde süslüyor" denildi. Telgrafta yetkililerin "Deniz Feneri sahip olduğu büyük serveti açıklamakta biraz isteksiz göründüğü" iddiası yer aldı.

Ankara Büyükelçiliği'nden gönderilen içinde Deniz Feneri'nin çalışmalarına yer verilen telgraflardan bir başkasında Almanya'da mahkûmiyetle sonuçlanan davadan sonra 2008 yılının Eylül ayında MÜSİAD'ın Başbakan Erdoğan'dan Deniz Feneri ile ilgili bir hükümet soruşturması açmasını istediği iddia edildi.
 

ABD'li halkla ilişkiler uzmanından Deniz Feneri'ne eğitim

WikiLeaks'te yer alan bir başka belgeye göre ABD'li halkla ilişkiler uzmanı Alan Kumamoto, İstanbul Konsolosluğu'nun organizasyonuyla aralarında Deniz Feneri'nin de bulunduğu Türkiye'deki sivil toplum kuruluşu, dernek ve belediyelere "bağış toplama, işletme, gönüllülük, ağ oluşturma ve stratejik planlama" eğitimi vermek üzere Türkiye'ye geldi. Kumamoto'nun "atelye çalışması" 2007 Mayısı'nın ilk haftasına, Almanya'da polisin Nisan ortasında Deniz Feneri e.V. büro ve depolarına yaptığı baskının sonrasına rastladı. ABD İstanbul Konsolosluğu'nun 16 Mayıs'ta dışişleri bakanlığına geçtiği Deborah K.Jones imzalı telgrafta şöyle denildi: "Kumamoto aynı zamanda Türkiye'nin en büyük İslam-yönelimli yardım ve hayır organizasyonu Deniz Feneri'nin liderliği ve 30 üyesine hitap etti. Tesadüfen Alman polisi Nisan ortasında Frankfurt'taki Deniz feneri bürosunu, kara para aklama şüphesiyle bastı. Bu nedenle Kumamoto'ya konuşmasında saydamlık ve denetimin önemini vurgulamasını istedik. Deniz Feneri Türkiye Alman kökenli organizasyonla herhangi bir 'organik' bağı bulunduğunu yalanlayan bir basın açıklaması yaptı. Bununla birlikte Alman gruptan fon aldığını ve basın açıklamasında vurguladığı gibi Türk İçişleri Bakanlığının izniyle onları muhtaç Türk ailelere dağıttığını kabul ediyor."