Demirtaş, Erdoğan’a yüklendi: Bu kafayla en basit toplumsal sorunu bile çözemez

HDP lideri Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı “Bu kafayla Türkiye’de değil Kürt sorunu en basit toplumsal sorunu bile çözebileceğine inanmıyorum” sözleriyle eleştirdi. HDP lideri, bir kez daha çözüm sürecinde 10 maddelik yol haritasının çıkarıldığı ‘Dolmabahçe Mutabakatı’na destek vermeye hazır olduklarını söyledi.

cumhuriyet.com.tr

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bölgede güçlü bir lider olduğunu ve halen öyle olduğunu belirterek, "Fakat, liderler açısından gücü nereden elde ettiği ve ne için kullandığı önemlidir" dedi.

Demirtaş, HDP'nin hiç kimse üzerinde, Kürt halkı da dahil bir hâkimiyet iddiasının olmadığını belirterek, "İnsanlar bize oy verdi diye biz onların hükümdarı değiliz. Ama, hani bölgedeki güç dengeleri açısından eğer konuşmak gerekirse, otoriteden söz ediyorsak, devlet ve PKK arasında neredeyse yarı yarıya bir güç dengesi oluşmuş durumda" dedi.

Almanya'da temaslarını sürdüren HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle Türkçe servisinin sorularını yanıtladı. Demirtaş, mülteci krizi, sorunu başta olmak üzere bunu ortaya çıkaran nedenler, Suriye'deki savaş, Türkiye'deki çatışmalar ve şehirlerde patlayan bombaların yanı sıra terör eylemleri gibi konuların herkesi ortak bir işbirliğine, ortak bir çözüm arayışına iten gerekçeler olduğunu söyledi. Almanya Hükümeti'nin bu konularda yetersiz, eksik yaklaşımlar içerisinde olduğunu düşündüklerini anlatan Demirtaş, şöyle konuştu:

"Türkiye'deki muhalefeti yok sayan, muhalefetin görüş önerilerini, eleştirilerini görmezden gelen bir politika başarılı olamaz. Sırf mülteci sorununu çözmek adına Türkiye'deki insan hakları ihlallerinin üstünün örtülmesi, Alman Hükümeti'nin AB adayı bir ülke olan Türkiye'yi eleştirmekten imtina etmesi kabul edilebilir bir durum değil ve yanlıştır. Gelecekte daha büyük problemlere yol açar. Özellikle Suriye'de ve Türkiye'de barış sürecinin canlandırılması, hayata geçirilmesi konusunda Almanya'nın daha etkili ve aktif bir müdahilliğinin olması gerektiğini belirttik."

"KAYGILARIMIZ ARTMIŞ DURUMDA"

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye'de hükümetin barış konusunda hiçbir adım atmadığını, önlem almadığını öne sürerek bunların kaygılarını artırdığını söyledi. Demirtaş, şöyle devam etti:

"Umut ediyoruz ki Türkiye toplumunun ortak korku ve kaygı, öngörüsü gerçekleşmez, savaş tırmanmaz. Fakat Cumhurbaşkanı ve Başbakanın barış konusunda ketum tutumu, barış diyen herkesi suçlayan, neredeyse 'barış olsun çocuklar ölmesin' diyen herkesi terörist ilan eden ve 'daha fazla operasyon yapacağız', 'ya baş eğeceksiniz ya da baş vereceksiniz', 'şehirleri yakıp yıkacağız gerekirse boşaltacağız' diyen bir anlayış Türkiye'ye barış getiremez. O yüzden kaygılarımız artmış durumda. Barış isteyenlerin sesini daha da yükseltmesi gereken bir döneme girdik. Şiddet politikalarına teslim olmamamız lazım. Silahlar susmalı ki çözümü siyasi zeminde konuşabilelim. Ölümler oldukça, her gün eylemler, askeri operasyonlar, PKK'nin bombalamaları, saldırıları oldukça barışı siyasi zeminde konuşabilmek çok mümkün değil.

Silahlar susmalı, çözüm, müzakere masasına dönülmeli, hükümetle değil parlamentoyla, çözüm adına atılması gereken adımlar şeffaf, açık bir şekilde konuşularak, işin muhataplarıyla da tartışılarak, İmralı'da, Kandil'de ikna süreçleriyle, tartışmayla bir silahsızlanma, Kürt sorununda siyasi çözüm süreci rahatlıkla gerçekleştirilebilir. Bütün bunlardan Türkiye kaybetmez, daha fazla kazanır. Demokrasisi kazanır, en azından evlatlarımızı, gençlerimizi yitirmeyiz ve çok daha güçlü bir aydınlık yarın umudu yaratmış oluruz. Biz vazgeçmiş değiliz barış arayışından."

"ERDOĞAN BÖLGEDE GÜÇLÜ BİR LİDER FAKAT.."

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halen güçlü ve kilit bir isim olup olmadığına dair soru üzerine şunları söyledi:

"Tabii ki Erdoğan bölgede güçlü bir liderdir. Halen öyledir. Fakat, liderler açısından gücü nereden elde ettiği ve ne için kullandığı önemlidir. Şimdiye kadar Erdoğan belki halktan aldığı gücü ve desteği Türkiye'de Kürt sorununun çözümü, barış için kullanma vaadinde bulunuyordu ve bu güçlü pozisyonu kamuoyunda bir rahatsızlık uyandırmıyordu. Şimdi ama elde ettiği güç, halktan aldığı güçten çok muhalefeti ezerek, yargıyı, devlet organlarını ele geçirerek, parlamento üzerinde baskı uygulayarak ya da bürokrasiyi ele geçirerek elde ettiği bir güçtür ve bu gücü demokrasi için kullanmıyor. Erdoğan'ın bu kafayla Türkiye'de Kürt sorunu değil en basit toplumsal sorunu bile çözebileceğine inanmıyorum. Kürt sorununun aktörleri, tarafları var. Kandil de, Abdullah Öcalan da aktördürler, kesinlikle görüşülmesi lazım ama bu işin nihai çözüm zemini parlamentodur. Parlamentoda yasa, Anayasa yapılmadığı müddetçe sorunlar çözülmez. Yasa, Anayasa Kandil'de yapılmaz, parlamentoda yapılır, bu işin öncülüğünü yapması gereken de parlamentodur, TBMM'dir."

Demirtaş, HDP'nin bölgedeki gücü ve bölgedeki hakim güç ile ilgili soru üzerine ise, "Bizim hiç kimse üzerinde, Kürt halkı da dahil bir hakimiyet iddiamız yok. İnsanlar bize oy verdi diye biz onların hükümdarı değiliz. Ama hani bölgedeki güç dengeleri açısından eğer konuşmak gerekirse, otoriteden söz ediyorsak, devlet ve PKK arasında neredeyse yarı yarıya bir güç dengesi oluşmuş durumda" diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Suriye'deki gelişmeleri çok dikkatle izlediklerini Türkiye'deki çözüm sürecinin nasıl sonuçlanacağının Dolmabahçe Mutabakatı'nda çok açık biçimde kamuoyu ile paylaşıldığını ifade ederken şöyle dedi:

"İşin esasının ne olacağı orada ifade edildi. Hükümet hala Dolmabahçe mutabakatı ile ilgili kendini bağlı hissediyorsa biz HDP olarak tümüyle onu desteklemeye hazırız. Orada Türkiye'nin bölünmesi, parçalanması yok. Federal bir model önermesi de yok. Ama demokrasi var ve AKP'nin en çok korktuğu şey. Erdoğan'ın duyduğu zaman tüylerinin diken diken olduğu kavram. Çünkü, o artık bir tür diktatörlük, bir tür tek adamlık istiyor. Mezhepçi bir anlayışla Türkiye'yi yönetmek istiyor. Demokrasi ona uygun bir yönetim biçimi değil. Bu net olarak ortaya çıkmış oldu."