'Demek İstiyorum' ve Ötesi
cumhuriyet.com.trİzlenceleri pazar sabahları olan bir televizyon sunucumuz var. Kendisine pek hayran bu sunucumuz, konuklarına her zaman ya “demek istiyor” ya da “ sormak istiyor”. Sözgelimi, önce böyle sesleniyor: “Size hoş geldiniz demek istiyorum.” Ardı sıra da “Size, bunu sormak istiyorum”, “Bir de bunu sormak istiyorum” vb. ile sürdürüyor sözlerini. Neden sürekli “istiyor” da doğrudan “hoş geldiniz”, “soracağım” demiyor acaba?
Yine aynı sunucu, güzel bulduğu ya da beğendiği ne varsa hepsini “inanılmaz” sözcüğüyle niteliyor. “Çok güzel”, “nefis”, “olağanüstü”, “görkemli”, “muhteşem” vb. önadlardan (sıfatlardan) birini olsun kullanamaz mı arada sırada da olsa? Yoksa bilmez mi bu sözcükleri? Bilmezse sözlüklere de mi bakmaz?
Daha yaygın örneklere geçelim: Bazı kaza haberlerinde de bir “talihsiz” nitelemesi olmadan olmuyor! Adı üstünde, “kaza” bu! “Geçirdiği kaza sonucu” demek varken, neden “geçirdiği talihsiz bir kaza sonucu”?
Yine haber bültenlerinde rastgeliyoruz: Yangına uğrayan ne varsa “kül oluyor”. Diyelim bir tekne yanmış, iskeleti denizin ortasında duruyor, görüyorsunuz, ama sunucu “kül olduğunu” söylüyor. Bu durumda hangisine inanacaksınız?
“Sessizliğini bozmak” deyimine de değinelim: Bu ülkede nedense pek çok insan “düşüncelerini belirtmiyor”, “görüşlerini açıklamıyor”, “kanaatini dile getirmiyor” da “sessizliğini bozuyor”.
Epeyce eski bir inci olan “telefonun acı acı çalması” ile bitirelim: Yakınlarda, bir sunucu/gazete yazarı kullandı bu inciyi de. Meğer bir sabah bakanlardan biri aramış, bir konudaki sitemlerini bildirmiş. İşte o konuşma öncesi bu sunucu/yazarın “telefonu acı acı çalmış”. Bizim bildiğimiz, telefon her zaman aynı tarzda çalar, çünkü sadece bir aygıttır o!